Avcı-Toplayıcı Ocakları, Değişen Bitki Örtüsünü Gösteriyor

İklim değişikliğinin etkisi günümüz topluluklarında her zaman mevcut bir stres etkeni olsa da, bu yalnızca modern bir sorun değildi.

Cova del Parco’da bulunan ocaktaki araştırma çukurunun yerini gösteren fotoğrafı. C: Mas et al. 2023.

İnsanın doğal kaynaklar açısından kendisini kuşatan çevreye duyduğu güven, binlerce yıldır verdiğimiz yaşam mücadelesine katkıda bulunuyor. İklim değişikliğinin etkisi günümüz topluluklarında her zaman mevcut bir stres etkeni olsa da, bu yalnızca modern bir sorun değildi.

Queternary Science Reviews dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada, Geç Pleistosen Dönemi’nde (günümüzden 16.400 ila 12.700 yıl önce) Cova del Parco’da (İber Pre-Pyrenees, güneybatı Avrupa) yaşayan Paleolitik toplulukların (Magdalenian’lar) iklime yanıt olarak değişen doğal çevreden nasıl etkilenmiş olabilecekleri inceleniyor. Bu dönem, sıcaklıkta dalgalanmaların gerçekleştiği ve bitki örtüsünü etkileyen kuraklığın yaşandığı bir buzul erimesi dönemiydi. 

Barselona Üniversitesi’nde doktora araştırmacısı olan Bàrbara Mas ve meslektaşları, bu hikayenin ayrıntılarını ortaya çıkarmak için, bu toplulukların mevsimlik avcı-toplayıcı faaliyetleri boyunca yemek pişirme, ısınma ve aydınlatma için yaktıkları odunlara yöneldi. 

(İlgili: Soğuk İklim, Büyük Avlardan Balıkçılığa Geçişi Tetiklemiş)

Cova del Parco, kaya sığınağı olarak tanımlanan bir arkeolojik alan olarak biliniyor; 10.5 metre uzunluğunda ve 4.5 metre genişliğinde tek bir odadan oluşuyor. Odanın ocak kısmında, kömür kalıntılarının incelendiği (antrakoloji olarak biliniyor) ve radyokarbon tarihlemesinin yapıldığı, böylelikle bölgede kesilen ağaç türlerinin belirlenebildiği ve zaman içerisinde orman bileşimindeki değişikliklerin izlenebildiği yerde bir araştırma çukuru açıldı. 

Araştırma ekibi, mikroskop altında incelenen 1993 odün kömürü parçasından 11 tane ağaç ve çalı taksonunu tanımladı. Parçalarda böcek ve mantar istilasından kaynaklanan çürümeler, büyüme modellerini etkileyen çevresel koşullar, yanma esnasındaki karbonizasyon nedeniyle oluşan deformasyonlar, kimyasal çözülme ve hayvan ya da insanlar tarafından oluşturulan hasarın izleri vardı. 

Bununla birlikte, Cova del Parco’daki kömür kayıtlarına iki tür hakim olarak bulunuyor: Dağlık çam (Pinus sylvestris türü), ana mağara odasında en çok bulunan ağaç olma özelliğini taşıyor (tanımlanan parçaların yüzde 70’inden fazlasını oluşturuyor), bu da bölgedeki yerleşiminin, kaya sığınağında ardıç ağaçlarının hakimiyet sürdüğü günümüzden 11.700 yıl öncesine dayandığını gösteriyor. Buna ek olarak araştırmacılar, popülasyon yakıt kullanımını araziye adapte ettikçe, zamanla mağara odasındaki çalılık ardıç (Juniperus türleri) oranında bir değişiklik olduğunu (kömür parçalarının yüzde 92’sinden daha fazla bir oranla zirveye ulaşıyordu) buldular. 

Pinus sylvestris ve Juniperus türlerinin zaman içindeki dağılımları (A’dan C’ye doğru daha eskiye gidiyor), Cova del Parco kaya sığınağı ve ana odası için kullanılan yakıtın konumundaki belirgin değişikliği  gösteriyor. C: Mas et al. 2023.

Kömür kayıtlarını diğer paleo-çevre verileri ile birleştiren araştırmacılar, polen varlığının yarı-açık bir araziden bozkır benzeri koşullara, yani ormansız çayırlara doğru bir geçişi işaret ettiğini belirtiyorlar. 

Buna rağmen, bu çevre boyunca seyrek çam ormanları ve ardıç çalılıklarının varlığına dair kanıtlar, yarı kurak soğuk koşulların, özellikle hem kuraklığa hem de ekstrem sıcaklıklara toleranslı olması nedeniyle ardıç çalı türlerinin ortamda geniş yer kaplamasını sağladığının tortul kayaçlardan anlaşılması gibi burada da desteklenebiliyor.  

Alandaki korunmuş hayvan kemikleri de Pirene dağ keçisi, kızıl geyik, yaban öküzü ve tavşanların varlığıyla birlikte bu çevresel koşulları destekliyor. Çevredeki bu değişim, İberya ve Güneydoğu Fransa’daki diğer alanların analizleriyle örtüşüyor ve bunun yaklaşık 4.000 yıldan daha fazla bir süre boyunca kademeli olarak gerçekleştiği öne sürülüyor. 

Bu tür bir bitki örtüsü değişimi, yerel halkın soğuk havalarda ısınmak ve değerli avlarını pişirmek için mevcut yanıcı malzemelerden yararlanmak amacıyla yakıt kullanım alışkanlıklarını değiştirmelerine sebep olmuş olabilir. Uzun süreli yanma özelliği bulunan ve yakıldığında yüksek parlaklık veren reçineye sahip olması nedeniyle daha sonra kullanılmak üzere depolanan kurumuş çam rezervlerine dair kanıtlar, odanın kenarlarına yakın bölgelerde bulundu. Ardıç ağacı odunu ise yakıldığında ve yiyecek tütsülemede dezenfektan özelliklere sahip olmasıyla biliniyor.

Günümüzde bölge, deniz seviyesinden 1200 metre yüksekliğe kadar uzanan ballota meşesi ormanlık alanından oluşuyor. Üst bitki tabakasında kışın yaprak döken akçaağaçlar ve dağlık çam ağaçları, alt tabakada ise yaprak dökmeyen ardıç ağaçları ile kışın yaprak döken çalılar (hanımeli ve karadiken gibi) bulunuyor. Çalışma sahasının iklim değişikliklerine yatkın bir bölgede yer aldığı, yazların sıcak ve kurak, kışların eksi 4°C’ye kadar soğuk ve yıl boyunca kuraklığa karşı son derece hassas olduğu göz önüne alındığında, iklim değişikliğinin sonuçlarının gelecekte orman popülasyonlarını değiştirecek oluşu zaman ölçeği ne olursa olsun, devam eden çalışmalar için ana odak olacak gibi görünüyor. 


Makale: Mas, B., Mangado, X., de la Torre, M. S., Tejero, J. M., Fullola, J. M., & Allué, E. (2023). Late Paleolithic hunter-gatherers’ resilience in the face of the transformation of the vegetation landscape and climate change in the Pre-Pyrenees. Quaternary Science Reviews, 317, 108276.

Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi.

You must be logged in to post a comment Login