Arkeolojik Kalıntılarda Anemiyi Belirlemek için Yöntem Geliştirildi

Antropologlar, kemik yapılarındaki mikroskobik desenler aracılığıyla arkeolojik kalıntılardaki anemiyi tespit etmenin bir yolunu geliştirdi.

Orijinal mikro-BT çözünürlüğü(a) ve aynı kişinin BT görüntüleri(b) ile karşılaştırma için ayarlanmış çözünürlük.

Yaşayan insanlarda aneminin teşhisi genellikle rutin bir kan testi ile ortaya çıkabilecek basit bir işlem. Peki on yıllar, hatta yüzyıllar önce ölen kişilere, geriye dönük olarak anemi tanısı konulabilir mi? Bunu yapmak kalıntılarda test edilecek kan kalmadığı için çok daha zor.

Şimdi ise antropologlar bu engelin üstesinden gelmek için bir hematolog ile çalışarak eski kemik yapılarındaki desenler aracılığıyla anemiyi tespit etmenin bir yöntemini geliştirdi.

Makalenin başyazarı Morgan, “Anemi özellikle düşük sosyoekonomik statüdeki insanlar arasında yaygın bir hastalık. Ve muhtemelen bu durum geçmişte de böyleydi. Artık bunu fiziksel kanıtlarla doğrulayabileceğimiz bir yolumuz var.” diyor.

(İlgili: Mumyalanmış Antik Mısırlı Çocuklarda Anemi Yaygındı)

Makale, araştırmacıların sternumu (üst kaburgaların birleştiği plaka benzeri göğüs kemiği) nasıl incelediklerini ve yaşayan anemi hastalarında kemik katmanları arasında arkeolojik kalıntılardaki desenlerle eşleşen mikroskobik boşluklar bulduklarını anlatıyor.

Anemi (kırmızı kan hücrelerinin veya bileşenlerinin eksikliği) dünya çapında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 2 milyar insanı etkileyen bir hastalık. Bu hastalık; yorgunluk, halsizlik, solgunluk ve nefes darlığı gibi semptomlara neden olmasıyla biliniyor.

Anemi, mikroskobun yaygın olarak kullanılmaya başlandığı 1800’lü yıllarda ilk kez bir kan hastalığı olarak tanımlandı. Bu önemli sağlık sorunu o zamandan çok daha önce sadece semptomlarıyla tanınıyordu.

Aneminin tarih boyunca ortaya çıkma şeklini anlamak için modern bilgi ve teknolojiyi kullanmak; modern doktorların ve araştırmacıların aneminin nasıl ve neden oluştuğunu, özellikle de beslenme, yoksulluk, cinsiyet ve yaş gibi etkilerle ilişkili olduğunu daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.

Brickley, “Geçmişte aneminin gerçekten çok yaygın olduğundan şüpheleniyoruz. Ancak bunun ne kadar yaygın olduğunu göstermenin kesin bir yolu yoktu. Artık bu yeni yaklaşımı kullanabiliriz.” diyor.

Kırmızı kan hücreleri kemik iliğinde üretilir ve anemi olan kişilerde daha belirgin olan kemik katmanları arasındaki boşlukları ölçerek hem yaşayan hem de ölü kişilerde anemiyi teşhis etmek mümkün.

Araştırmacılar, 1700’lü ve 1800’lü yıllara ait bir Quebec mezarlığından elde edilen iskelet kalıntılarını incelemek için mikro-BT taraması kullandı. Ve korelasyonu kesin olarak belirlemek için kalıntıları hem anemisi olan hem de olmayan yaşayan hastalardan alınan örneklerle karşılaştırdı. Kalıntılar özel olarak belirlenmiş bir araştırma koleksiyonunun parçasıydı.

Ekip göğüs kemiği kemiklerinin mikroskobik yapılarını inceledi; çünkü bunlar yaşamda bacaklar, kollar ve omurga gibi vücut kısımlarındaki kemiklerden daha az doğrudan ağırlık taşır.  Sternumun kırıklara ve diğer hasarlara karşı daha az duyarlı olması aneminin yapısal kanıtlarının ayrıştırılmasını da kolaylaştırıcı bir etkiye sahip.

Araştırma kapsamında 18 ila 45 yaş arasındaki denekleri inceleyen uzmanların karşısına çıkacak zorluklar arasında bu boşlukların kemik kırılganlığıyla ilişkili olup olmadığını ve yöntemlerinin yaşlı deneklerde anemiyi osteoporozdan ayırt edip edemeyeceğini görmek olacak.


McMaster University. 28 Şubat 2024.

Makale: Morgan, B., Zeller, M., Ribot, I., & Brickley, M. B. (2024). Skeletal manifestations of anemia in the sternum in a modern clinical sample: An initial investigation. Journal of Archaeological Science, 105942.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisi. Tarih ve arkeoloji ile ilgileniyor.

You must be logged in to post a comment Login