Suudi Arabistan’daki yeni arkeolojik araştırmalar, göçebe yaşayan ilk çoban toplumlarına ait yüzlerce taş yapıyı ortaya çıkardı. Bu yapılar, ilk çoban toplumlarının dini ritüellerini gerçekleştirmek için inşa ettikleri anıtsal alanlar olarak tanımlanıyor ve yarı kurak Arabistan’ın zorlu doğasında, göçebe çoban topluluklarının nasıl hayatta kaldığına ışık tutuyor.
The Holocene adlı dergide yayımlanan yeni bir çalışmada, Almanya, Jena’daki Max Planck Topluluğu’ndan araştırmacılar, uluslararası araştırmacılar ile birlikte, Arap Çölü’ndeki “mustatil” (Arapçada; dikdörtgen, uzayıp giden) taş yapıların ilk ayrıntılı incelemesini yaptılar. Burada bahsedilen yapılar dikdörtgen biçimli olup, taştan yapılmıştı ve dünyanın (büyük ölçekli) en eski yapılarındandı.
Son on yılda, Suudi Arabistan arkeolojisinde hızlı gelişmeler görüldü. Son keşifler, birkaç yüzyıllık yerleşim alanlarından, yüz binlerce yıllık erken yerleşim alanlarına kadar uzanıyor.
(Amerika’dan Bilinen Alet Teknolojisi, Arabistan’da Keşfedildi)
Batı Arabistan’a ait olan gizemli arkeolojik buluntularından biri de insanların, mezarlardan av tuzaklarına kadar farklı türde yapıları yapmak için kayaları yığdığı milyonlarca taş yapının varlığı. Bu esrarengiz taş yapıların formları, geniş dikdörtgen şekillerden oluşur. Arkeologlar bulunan bu esrarengiz yapılara, Arapça dikdörtgen anlamına gelen “mustatil” adını verdiler.
Mustatiller yalnızca kuzeybatı Suudi Arabistan’da görülüyor. Daha önce uydu görüntülerinden tanınmış olan bu yapılar genellikle daha yeni yapılar tarafından örtüldüklerinden, eski olabilecekleri, hatta belki de Neolitik döneme kadar uzanabilecekleri tahmin ediliyordu.
Max Planck’ın Kimyasal Ekoloji Enstitüleri, İnsanlık Tarihi Bilimi ve Biyojeokimyası bölümüne bağlı, Ekstrem Olayları Araştırma Grubu’nun grup lideri olan Dr. Huw Groucutt liderliğindeki bu yeni inceleme, Yeşil Arabistan Projesi himayesinde uluslararası bir araştırma ekibi ile, mustatillerle ilgili ilk ayrıntılı çalışmayı gerçekleştirdi. (Yeşil Arabistan projesi, Max Planck İnsanlık Tarihi Bilimi Enstitüsü ve Suudi Turizm Bakanlığı Arkeoloji Bölümü’nden Prof.Michael Petraglia’nın yanı sıra çok sayıda Suudi ve uluslararası kurumdan işbirlikçiler tarafından yönetilen büyük bir proje.)
Ekip, saha araştırmalarını ve uydu analiz görüntülerini birleştirerek, bu esrarengiz taş yapılar hakkındaki bilgi birikimlerini önemli ölçüde artırdı.
Daha önce, özellikle Hayber bölgesinde Google Earth görüntüleri üzerinden yapılmış olan çalışmalardan tanımlanmış yüzün üzerinde mustatille beraber, Nefud Çölü’nün güney bölgelerinde, Ha’il ve Teyma şehirleri arasında yüzün üzerinde yeni mustatil yapı tespit edildi.
(Arabistan’da Binlerce Yıllık Gizemli Taş Yapılar Görüntülendi)
Ekip, bu yapıların tipik olarak, paralel iki uzun duvarla birbirine bağlanan ve bazen 600 metreden uzun olabilen kayalardan meydana gelmiş iki büyük platformdan oluştuğunu keşfetti. Çeşitli arazilerde bulunabilen bu yapıların uzun olan duvarları çok alçaktı ve belirgin boşluklara sahip değillerdi. Mustatillerin çevresinde bulunan taş aletler dışında çok az şey bulunması da başka bir ilginç ayrıntıydı. Bu faktörler, yapıların insanların yaşamlarına basit faydalar sağlayacak su veya hayvan depolama gibi bir amaçla kullanılmadığını açıkça gösteriyor.
Ekip bir mustatil platformu içerisinden elde ettiği kömürden, radyokarbon tarihleme tekniğini kullanarak yapıyı 7.000 yıl öncesine tarihlemeyi başardı. Hem vahşi hayvanları hem de muhtemelen evcil sığır veya yaban öküzünü içeren bir hayvan kemikleri topluluğu da bulundu. Başka bir mustatil’de de ekip, üzerinde geometrik desenlerin olduğu bir kaya buldu.
Groucutt, “Mustatiller hakkındaki yorumumuz; insan gruplarının, şu anda bilmediğimiz bir tür sosyal aktiviteyi gerçekleştirmek için buluştuğu ritüel mekanları oldukları yönünde. Belki de adak törenlerinin veya şenliklerin yapıldığı yerlerdi.” diyor.
Bazen boşluk olamayacak şekilde, birkaç yapının yan yana inşa edilmiş biçimde olması, yapıların bir tür sosyal bağ kurma pratiği olarak düzenlendiğini gösterebilir.
7.000 yıl önce Kuzey Arabistan’ın durumu bugünden çok farklıydı. Yağışlar daha fazlaydı, bölgenin çoğu otluk alandan oluşuyordu ve yer yer göller bulunuyordu. Sürekli kuraklık riski altında yaşamak zor olsa da göçebe çoban toplulukları bu ortama ayak uydurdular.
Ekibin hipotezi, mustatillerin bu zorlu ortamda yaşamak için sosyal mekanizmanın bir parçası olarak inşa edildiği yönünde. Dünyanın en eski binaları olmayabilirler, ancak Mısır’ın piramitlerin inşa edilmesinden 2.000 yıl önceye tarihlenen bu yapılar, erken dönemler için inanılmaz büyüklükteydi.
Mustatiller, insanların zorlu ortamlarda nasıl yaşadıklarına dair büyüleyici bilgiler sunuyor ve gelecekteki araştırmalar, bu eski toplumları anlamada son derece önemli bilgiler vaat ediyor.
Max-Planck-Gesellschaft. 17 Ağustos 2020.
You must be logged in to post a comment Login