Antik Yunanlar, Politikacıları Kovmak için Oy Veriyordu

Kasten kırılmış bu çömlek parçaları, kağıt parçalarının antik eşdeğeriydi. Ama, birilerini yönetime seçmek yerine, kovmak için yapılıyordu.

İllüstrasyon: Meilan Solly

1960’larda arkeologlar seçimlerin tarihiyle ilgili dikkat çekici bir keşif yaptı: Atina’da bir atık alanında, muhtemelen MÖ 471’de gerçekleşen bir seçimden kalan 8.500 oy pusulasından oluşan bir yığın buldular. Kasten kırılmış bu çömlek parçaları, kağıt parçalarının antik eşdeğeriydi. Ama, birilerini yönetime seçmek yerine, kovmak için yapılıyordu. Ostrakon olarak adlandırılan bu çömlek parçalarında, seçmenlerin 10 yıl boyunca şehirden sürmek istedikleri kişinin adı yazılmıştı.

Yaklaşık olarak MÖ 487 – 416 yılları arasında, sürgüne gönderme, Atinalı vatandaşların yargılama olmaksızın gerçekleştirebileceği bir süreçti. “Negatif popülerlik yarışmasıydı.” diyor Florida Üniversitesi’nden tarihçi James Sickinger.

(Modern Demokrasinin Antik Yunan Demokrasisinden Almadığı Kurallar)

“Despot olma potansiyeli olan yöneticilerden kurtulmak için bir yol olarak ortaya çıktığını biliyoruz. Bu yöntem erken dönemlerden beri, ceza gerektiren bir suç işlememiş, bu nedenle mahkemede hakkında dava açılamayan, ancak başka bir şekilde toplum normlarını ihlal etmiş ve kamu düzeni için tehdit oluşturmuş kişiler için kullanılmış gibi gözüküyor.”

Atinalılar, öncelikle sürgün için bir seçim yapılıp yapılmayacağı konusunda oy kullanıyordu. Bu seçimde “evet” denilirse, bir sonraki seçim için tarih belirleniyordu. Bir kişinin sürgüne gönderilmesi için aleyhine en az 6.000 oy olması gerekiyordu ve tarihi kayıtlar bunun en az on kere gerçekleştiğini gösteriyor.

Sürgünler, şehir-devletin, kadınlar, köleler ve yabancı ülkelerde doğanlar haricindeki vatandaşlarının, hükümete doğrudan katılımını sağlayan Atina demokrasisinin altın çağında gerçekleşti. Bu vatandaşların sayısı bazen 60.000’e ulaşsa da, Atina politikasında küçük bir grup erkek aktifti. Sürgüne gönderme, bunlardan birinin çok fazla güç kazanmasının önünde bir engel olabiliyordu. Atina’nın öne çıkan politikacılarının neredeyse tamamı, hedefti. Büyük bir devlet insanı ve konuşmacı olan Pericles bile, hiçbir zaman sürgün edilmemiş olsa da bir kez aday gösterilmişti. Geride bıraktığı Parthenon ve Acropolis’teki diğer anıtları kapsayan hırslı inşaat süreçleri herkes tarafından sevilmiyordu.  

MÖ 482, Themistocles’u işaret eden ostrakonlar. C: Antik Agora Müzesi, Atina

Sickinger’a göre, yazılı oy pusulaları Atina demokrasisinde oldukça alışılmadıktı. Resmi pozisyonların adayları, kura ile seçiliyordu. Vatandaşların yasaları oyladığı toplantılar sırasında, “evet” ve “hayır” oyları, kişilerin ellerini kaldırması ile sayılıyordu. Ostrakon’lar ise, gerçek anlamda demokratik bir sürece ait nadir eserlerdi. Antik tarihçiler tarafından gözardı edilen, tarihin gizli kalmış parçalarını açığa çıkarabileceği gibi, seçmen tutum ve tercihlerinin iç yüzünü anlamamızı da sağlayabilir.

İlk astrakon 1853 yılında tanımlandı. Sonraki bir yüzyıl boyunca, Atina Agora’sı ve Sickinger’ın çalıştığı pazar yeri de dahil olmak üzere, Atina’nın çeşitli bölgelerinden yaklaşık olarak 1.600 tane bulundu. Bu nedenle, 1966’da Alman arkeologların binlercesini Atina’nın Kerameikos bölgesinde bulmaya başlaması, oldukça dikkat çekiciydi. Kerameikos, antik kent duvarlarının yalnızca kuzeybatısındaydı ve sanatçıların Attic vazolarını ayırt edici siyah ve kırmızı figürler ile bezediği seramik atölyeleri ile ünlüydü. Ev tipi vazolar, hatta çatı kiremitleri ile seramik lambaların parçalarından dahi yapılabilen bu oy pusulaları, diğer çöp yığınları ile birlikte, Eridanos Nehri’nin terk edilmiş kanalına atılmıştı. Buradaki kazı çalışmaları 1969’a dek sürdü ve bazı ostrakonlar on yıllarca araştırıldı. 1910 – 2005 yılları arasında Kerameikos’da çıkarılan 9.000 ostrakonun tamamının yer aldığı katalog, Almanya’daki Giessen Üniversitesi’nden Stefan Brenne tarafından 2018’de yayınlandı.  

Bu ostrakon koleksiyonundan, en çok aleyhe oy alan, şatafatlı ve lüks hayat tarzı nedeniyle pek çok kişi tarafından nefret edilen Atinalı politikacı Megakles’di. Tarihi kayıtlar, Megakles’in MÖ 486’da sürgün edildiğini gösteriyor, ama bu tarih, arkeolojik kanıtlar ile uyuşmuyordu. Kerameikos’daki yığında bulunan diğer oy pusulaları, MÖ 470’lerden önce siyasi hayata atılmamış erkeklerin isimlerini içeriyordu. Bu ipuçları sayesinde, arkeologlar Megakles’in Atina’ya döndüğü ve MÖ 471’de tekrar sürgün edildiği sonucuna vardı. O yıl bir diğer popüler sürgün adayı, Marathon Savaşı’nda savaşmış, popülist general Themistocles’di ve ertesi yıl sürgün edildi.

Pericles’i işaret eden ostrakon MÖ 444-443. C: Antik Agora Müzesi, Atina

Sickinger’a göre, oylar genellikle yalnızca iki veya üç kişiye odaklanıyordu, ancak diğer kişiler de -ki bunların bazıları akademisyenlerin varlığından bile haberdar olmadığı kişilerdi- arkeologlar tarafından araştırılan ostrakon yığınlarına göre oldukça fazla oy alıyordu. “Antik dönem yazarları yalnızca birkaç büyük adama odaklanıyor.” diye ekliyor. “Tarih, lider isimlerin, güçlü kişilerin, general ve politikacıların tarihiydi, ama başkaları da bu kadar ön planda olmasalar da, düzinelerce veya yüzlerce kişinin sürgün edilmesi için oy kullanacağı kadar öne çıkabiliyordu.”

Adları unutulmuş Atinalı erkekler dışında, ostrakon’lar Atinalıların birbirine karşı olan tutumunu yansıtıyor. Bazıları, nahoş sıfatlar barındırıyor: “Leagros Glaukonos, iftiracı”, “Hain Callixenus”, “Ariphron’un oğlu Xanthippus, bu sürgün oylaması ile lanetlenmiş günahkarların arasındaki birinci ilan edildi.” Diğerleri, adayların kişisel hayatına karışıyor. Örneğin, MÖ 471’den bir oy pusulası, “Zina yapan Megakles Hippokratous”a karşıydı. (Zina, o dönemde kişi hakkında dava açılmasına yol açabilecek bir suçtu ama aynı zamanda politik bir saldırı olarak da kullanılmış olabilir.” Bir diğer pusula, “Kimon Miltiadou, Elpinike’yi de al ve git!” diyordu. Brenne, asil olarak doğan bir savaş kahramanı olan Kimon’un, üvey kardeşi Elpinike ile ensest ilişkisi olduğundan şüphelenildiğini açıklıyor. Elpinike’nin adının anılması, bir kadının adının oy pusulasında görüldüğü nadir durumlardandı.

Brenne’ye göre, bu yorumların bazıları adaylara karşı kişisel kindarlıkları yansıtıyor olabilir, ama seçime doğru ilerleyen süreçte, adaylara karşı yürütülen politik kampanyalar muhtemelen dizginlenemeyecek duruma geliyordu. “Oy pusulalarındaki yorumların çoğu düşük seviyeli, kolayca yaygınlaşabilecek sloganlardı.” Bu tablo, günümüz politikacılarının medyadaki yansımalarını da hatırlatıyor.

Bu arada, araştırmacılar Atinalıların birine karşı değil, açlığa karşı oy kullandığı birkaç örneği keşfetti. Sickinger’a göre, bunun iğneleyici olmak için mi yapıldığı, yoksa gerçek bir oylama mı olduğu belirsiz. Ama bazı Yunan şehirlerinde, seçilen bir günah keçisinin (genellikle bir kölenin) açlığı temsil etmek için şehir dışına kovulduğu ritüeller vardı.

Oy pusulasında bu değişik yorumlar, yazım hataları ve üzeri çizili harfler gibi diğer düzensizlikler, oy pusulaları için katı kurallar getirilmediğini gösteriyor. Görünüşe göre, seçmenlerin kendi oy pusulalarına kendileri yazmaları dahi gerekmiyordu. Akademisyenler, eski bir çömleğin birbirini tamamlayan kırık parçalarından oluşan, veya aynı el yazısı ile doldurulmuş pek çok oy pusulası örneği buldu, bu da bazı Atinalıların arkadaş ve komşularına kendi oylarını yazmaları için yardımcı olduğunu gösteriyor. Arkeologlar aynı zamanda, Atina Akropolisi’nin kuzeyindeki bir kuyuda General Themistocles’e karşı fazla fazla hazırlanmış ama kullanılmamış oy pusulaları buldu.

“Birbirlerinin oyunu hazırlamaları konusunda kısıtlamaları olmadığı varsayımımız var.” diyor Sickinger. Ama seçmenlerin muhtemelen pazar yerine sınıflarına göre belli bir yerden girdiklerini, böylece oy verme sırasında yapılabilecek hilelerin denetlenebildiğini ekliyor.

Antik yazar Plutarch, son sürgünün, MÖ 416’da gerçekleştiğini; politik rakipler Alcibiades ve Nicias’ın, her ikisinin de sürgün edileceğini anladıklarında, oyların bir diğer aday olan Hyperbolus’un aleyhine verilmesi için işbirliği yaptığını ve sonuçta Hyperbolus’un sürgün edildiğini söylüyor. Bu durum Atinalıları öyle tiksindirmiş ki, uygulama son bulmuş.


Smithsonian Magazine. Megan Gannon. 27 Ekim 2020.

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi lisans ve yüksek lisans mezunu. Serbest avukatlık ve yeminli tercümanlık yapıyor. Mitoloji, tarih, dil ve arkeolojiye, özellikle sualtı arkeolojisine ilgi duyuyor.

You must be logged in to post a comment Login