Roma döneminde Girit’ten lüks kuru üzüm şarabı ithal eden Romalılar, aslında bal ile tatlandırılmış sahte bir şarap içmiş olabilir.
Yapay tatlandırıcıların henüz keşfedilmediği dönemlerde insanlar tatlı ihtiyaçlarını bal ya da kuru meyveler gibi doğal ürünlerle gideriyordu. Üzümün kurutulup fermente edilmesiyle yapılan “kuru üzüm şarapları”, özellikle Roma İmparatorluğu döneminde ve Orta Çağ Avrupa’sında oldukça popülerdi. Bu şarapların bazıları passum adıyla biliniyordu. Dönemin en meşhur kuru üzüm şarabı ise, Akdeniz’in farklı bölgelerinde çeşitli türleri üretilen Malmsey idi.
Günümüzde kuru üzüm şarapları eskiye göre daha az popüler olsa da, hâlâ çok değer verilen bazı türleri var. Bunların en bilineni, “kurutma” anlamına gelen appassimento yöntemine göre üretilen Amarone gibi İtalyan şarapları. İtalya’nın Veneto bölgesindeki yüksek kaliteli bu şaraplar, preslenip fermente edilmeden önce üç ay boyunca kurutuluyor ki bu oldukça zahmetli bir süreç.
Antik kaynaklar da benzer üretim yöntemlerinden bahsediyor. Romalı tarım yazarı Columella, kurutma ve fermentasyonun birlikte en az bir ay sürdüğünü belirtiyor. Yaşlı Plinius ise üzümlerin önce asma üzerinde kısmen kurutulduğunu, ardından raflarda tamamen kurutulup sekiz gün sonra preslendiğini anlatıyor.
(İlgili: Tunç Çağı Troyasındaki Sıradan İnsanlar Bile Şarap İçiyordu)
Son on yıldır Dublin Üniversitesi’nden Yardımcı Doçent Conor Trainor, Girit’teki Knossos arkeolojik alanında bu şarabın nasıl üretildiğini araştırıyor. Knossos, daha çok Minos uygarlığıyla bilinse de, Roma döneminde lüks kuru üzüm şaraplarıyla tanınıyordu ve bu şaraplar çok uzaklara ihraç ediliyordu.
Yüksek kaliteli kuru üzüm şarapları sabır ve zaman gerektiriyordu, ancak Knossos’un şarap üreticilerinin bu geleneksel yöntemleri takip etmemiş olabileceği anlaşılıyor.
Trainor’un şarap üretim alanında ve şarap taşımak için kullanılan amfora üretim alanlarında yaptığı kazılar, Knossos’taki üreticilerin Roma döneminde geleneksel passum yöntemlerini uygulamıyor olabileceklerini gösteriyor. Bulgular, Giritli üreticilerin Romalı müşterilerini düşük kaliteli, sahte bir kuru üzüm şarabıyla kandırmış olabileceğine işaret ediyor.
Girit’in Şarap Mirası
Knossos’taki bir şarap üretim tesisinin kalıntıları, Roma’nın Girit’i kontrol altına almasından bir nesil önceki üretim yöntemlerine dair ipuçları veriyor. Ancak daha da ilginci, bölgede kazılan Roma dönemine ait seramik fırınlarında dört ana türde nesnenin üretildiği gözlemlendi: şarap taşıma amforaları, bu amforaların doldurulmasında kullanılan ayaklıklar, büyük karıştırma kapları ve seramik arı kovanları.
Yunanistan’ın en büyük adası olan Girit’te binlerce yıldır şarap üretiliyor. Myrtos’taki arkeolojik bulgular, MÖ 2.170 gibi erken bir tarihte bile şarap üretiminin olduğunu gösteriyor. Yunanistan ile Kuzey Afrika arasında stratejik bir konuma sahip olan Girit, MÖ 67’de acımasız bir üç yıllık seferin ardından Roma tarafından işgal edildi.
İşgal sonrası Girit’in ekonomisinde köklü değişiklikler yaşandı. Roma, Knossos’ta bir koloni kurdu, yönetim sistemini değiştirdi ve şarap üretimini büyük ölçüde artırdı. Kırsal alanlarda faaliyetler arttı ve çok sayıda amforanın bulunması, Girit şarabının büyük miktarlarda ihraç edildiğini gösteriyor.
Girit şarabının Roma’da bu kadar çok satılmasının sebeplerinden biri de deniz ticaret rotalarıydı. Roma’yı besleyen tahıl gemileri genellikle İskenderiye’den İtalya’ya giderken Girit’te mola veriyor, tüccarlar da bu fırsatı değerlendirip kargo yüklüyordu. Ancak esas talep, tıpkı günümüz İtalya’sının appassimento şarapları gibi lüks bir ürün olarak kabul edilen Girit kuru üzüm şarabının itibarından da kaynaklanıyordu.
Tadının ötesinde, tıbbi özellikleri olduğuna da inanılıyordu. Roma ordusunun hekimi Pedanius Dioscorides, beş ciltlik Materia Medica adlı tıp kitabında bu şarabın baş ağrısını geçirdiğini, bağırsak kurtlarını düşürdüğünü ve hatta doğurganlığı artırdığını yazmıştı.
İmparatorluğun ilk dönemlerinde Roma ve Napoli Körfezi’nde tatlı Girit şaraplarına olan ani talep, üreticileri üretim sürecini hızlandırmaya teşvik etmiş olabilir.
Yaşlı Plinius, kuru üzüm şarabı yapmanın kısa yollarından biri olarak üzüm suyunu büyük kazanlarda kaynatmaktan bahsediyor. Ancak Knossos’ta bulunan karıştırma kaplarında ısıya dair hiçbir iz yok. Bu da başka bir olasılığı akla getiriyor: Şaraplara paketlenmeden önce bal eklenmesi.
Roma dönemine ait fırınlardan çıkarılan ve iç yüzeyi peteklerin tutunması için özel olarak pürüzlü yapılmış seramik arı kovanları, şarap üretimiyle bal arasında bir bağlantıya işaret ediyor. Yunanistan’daki diğer kazılarda da benzer buluntular var. Bu da, bal ve şarabın ihraç edilmeden önce karıştırılmış olabileceğini düşündürüyor.
Bu yöntem, üzümleri haftalarca kurutmaktan çok daha hızlı ve ucuzdu. Ancak Girit üreticileri geleneksel kurutma tekniklerinin yerine bal kullanıyorsa, bu gerçekten kuru üzüm şarabı olur muydu? Ve Romalı müşteriler bu durumu biliyor muydu?
Girit’ten Roma’ya ithal edilen devasa miktarlardaki şarap, alıcıların çok da umurunda olmadığını gösteriyor. Roma’daki arkeolojik kazılarda bulunan boş Girit amforalarının çokluğu, halkın bu şarabın orijinalliği konusunda günümüzden daha az hassas olduğunu düşündürüyor.
The Conversation. Conor Trainor. 11 Haziran 2025.
Makale: Trainor, C. P. (2021). The Late Hellenistic wine press excavations from Knossos: The early Iron age, Hellenistic and early Roman contexts. Annual of the British School at Athens, 116, 235-290.
You must be logged in to post a comment Login