Antik dünya medeniyetleri yılbaşını nasıl kutluyordu ve bu çeşitli gelenekler harmanlanarak günümüze kadar nasıl ulaştı?
Babilliler için yılbaşı demek ilkbahar ekinoksu yani mart ayı sonlarına denk gelmekteydi. Onlar için yeni yıl, doğanın kendini yenilemesi anlamına gelmekteydi. Akitu, bu halkın oldukça uzun süren bu yenilenme kutlamalarına verdikleri addı. Festival sırasında şehirdeki tanrı heykelleri, geçit töreninin gerçekleştiği yer olurdu ve kaosa karşı zaferi sembolize ederdi. Babilliler için yeni yıl, sembolik bir temizlenmeydi.
İlginç bir ritüel olarak da kralın her Akitu’da aşağılanması gerekir. Tanrı Marduk’un temsilcisi olan bir rahip, kralı ağlatmak için elinden geleni yapardı. Eğer hükümdar ağlarsa bu Marduk’un memnun olduğu anlamına gelir ve kralın kanunları genişlerdi. Çoğu tarihçi bu ritüeli kralın ilahi gücünü halk karşısında tazelemek için monarşi tarafından kullanılan bir oyun olarak görür. Ancak babil toplumunun oldukça dindar ve geleneklerine bağlı bir topluluk olduğu düşünüldüğünde, pek çok hükümdarın da buna inanarak hareket etmiş olabileceği kesin.
Mısır, toplum olarak tamamen Nil nehrine bağlı yaşayan bir toplumdu. Onlar için yeni yıl denen şey, ovaların Nil tarafından sulandığı seller dönemiydi. Bu da genelde temmuz ortasına denk gelirdi. Romalı yazar Censorinus: “Sirius, yani gökyüzündeki en parlak yıldız, 70 gün aradan sonra görünür olunca Mısırlılar yeni yılın geldiğini anlar” demiştir.
Mısır halkı için yeni yıl bir ritüelden çok Mardi Gras şenlikleri gibidir. Müzik, seks ve bol miktarda bira tüketilen bir gün olarak kutlanırdı.
Nevruz, hala başta İran olmak üzere Orta Doğu ve Asya’nın pek çok yerinde bazı yerel farklılıklarla kutlanır. Şu anda pek çok halk tarafından kendi geleneklerine göre değerlendirilmek istenen bayram, aslında hiç bir halkın tekelinde değildir. Ancak geleneğin bilinen tarihi, olasılıkla bu ritüelin zerdüşt dininin bir parçası olduğu ve İran kökenli olduğunu söylemektedir. Geleneğin kökleri MÖ. 6. yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Antik newruz’da hükümdarlar, ziyafetler verir, halka hediyeler dağıtır, tatil ilan ederdi. Ancak bu şenlik sadece hükümdar üzerinden kutlanılan bir şenlik değil, aileler arasında da kutlanan bir şenlikti. Etraf aydınlatılır, ateşler yakılır, yumurtalar boyanır, hatta 13 günlük şenliğin sonlarında kralın yerine halktan bir takliti geçerdi.
Hititler için yılbaşı, çoğu antik medeniyette olduğu gibi baharın simgesi olan ekinoksta, yani 21 martta kutlanırdı. Hakkında pek fazla metin olmayan ritüel hakkında söylenecek çok şey yok. Ancak başkentte festivalin gök tanrının evi olan Yazılıkaya’da kutlanıldığı düşünülmekte.
Mayalar, yılbaşını kendi takvimleri üzerinden kutlardı. 360 günden oluşan takvim, yirmi günden oluşan aylardan oluşurdu. 5 günden oluşan 19. ay “wayeb” ismini alır ve Mayalılar tarafından “zaman dışındaki zaman” olarak adlandırılırdı. Mayaların yılbaşı, yaklaşık olarak şu an kullandığımız takvime göre hemen hemen haziran ayına denk gelmektedir. Pek çok dini ritüelin beraber kutlandığı bu dönem, tam bir ritüel dönemidir. Mayalarda “8 B’atz’ veya 8 Cheun” gibi ritüeller yılbaşı ritüellerinin içindedir. Ancak yılbaşı, aslında aile içinde inananlar tarafından kutlanan, daha sade ve sakin bir şenliktir.
Romalılar için de yılbaşı aslında ilkbahar ekinoksu dönemidir. Ancak ocağın birinci günü yılbaşı tatili anlamına gelirdi. Romalılar için ocak önemli bir aydır. Ocak, tanrı Janus ile sembolize edilir. Ocak ayı adına iki yüzlü bir tanrı olan değişim ve başlangıçlar tanrısı Janus türetilmiştir. Bu yüzden Romalılar, servetlerini çoğaltmak yani talihlerini değiştirmek için ocağın birinci gününde yeni yılı kutlamışlardır. Yani Christmas aslında bir pagan geleneği olarak hristiyanlığa geçmiştir. Tabi 2015’e girerken bu geleneğin bizler için sipiritüel bir anlam barındırmadığı kesin. Tüm sene boyunca çılgınlar gibi çalışan bir toplumun, bir gece de olsa sebepsiz yere eğlendiği bir gün olarak işlevselleşmiştir.
Çinliler için yılbaşı aslında çok farklı bir anlam barındırmaktadır. MÖ. 3000’e kadar dayanan bir gelenek olan yılbaşı, Çin kültüründe ekim ayında, yeni başlangıçları simgeleyecek şekilde kutlanırdı. Bir efsaneyi barındıran kutlamalar üzerine anlatılan bir hikaye ise, Nian adında kana susamış bir canavarı (şimdiki Çince’de yıl anlamına gelir) korkutmak amacıyla kırmızıya boyanmış bambudan yapılan bazı nesneleri köylülerin yakmaları ve yüksek sesler çıkararak canavarı korkutmaları şeklindedir. Nian canavarı da bu şekilde kutlamaların bir parçası haline gelmiş. Çinlilerin bu ünlü kutlamalarındaki kağıttan canavarlar aslında Nian’ı simgelemektedir.
Çinliler yeni yılda evlerini temizlerler, eski borçlarını öderler, evlerini kağıttan süslerle süslerler ve aile fertleriyle toplanarak kutlarlar.
You must be logged in to post a comment Login