Tarımcılığı bir hayat tarzı olarak benimseyen tarih öncesi insanlar, yeni yaşam biçimlerine uyum sağlayabilmek için evrimsel değişikliklere uğradılar. Bunu doğal seçilimin nispeten kısa bir süre önce insan türü üzerindeki etkisi olarak görebiliriz.
Binlerce yıl önce Batı Avrasya’da yaşamış 230 bireyin iskeletlerinden elde ettikleri genomları inceleyen yeni çalışmanın sonuçlarından birisi de bu şekilde. Genomları incelenen bireyler Türkiye, Rusya stepleri ve Avrupa’yı da içine alan geniş bir coğrafyadan geliyor.
Kasım ayının sonlarına doğru Nature’da yayınlanan araştırmada tarımın başlangıcı ve insanların yeni bölgelere göçleriyle örtüşen 12 özel genetik mutasyon belirlendi. Bunların arasında insanların sütü sindirebilmelerini ve yağları metabolize etmelerini sağlayan mutasyonlar da bulunuyor. Mutasyonlar ayrıca kuzeyli nüfuslarda erişkinlikte uzun boyluluk, daha açık ten rengi ve renkli gözleri de destekledi. Bunun yanı sıra, cüzzam, verem gibi hastalıklara karşı direnç göstermekle alakalı olduğu düşünülen genetik işaretler de bu mutasyonlarda bulunuyor.
Yeni genetik analizler, ayrıca, tarımın Avrupa’ya nasıl geldiğine dair de bir cevap veriyor. Bugüne kadar bu konuda iki farklı senaryo vardı. Bunlardan birincisi tarımcı toplumların, yani çiftçilerin, Avrupa’ya göç ederek buradaki yerel grupların yerini aldıkları şeklindeydi. Diğer senaryo ise tarımın kültürel olarak yayıldığını, yani antropolog ve arkeologların “kültürel yayılma” olarak nitelendirdikleri, yeniliklerin başka gruplar tarafından benimsenmesi yoluyla Avrupa’ya yayıldığını savunuyordu.
Bu araştırma kesinlikle ilk senaryoyu destekliyor. Araştırma sonuçları günümüzden 8500 yıl önce Avrupa’da tarıma başlayan insanların Anadolu’daki belli bir tarımcı toplulukla sıkı bir bağlantısı olduğunu gösteriyor.
Yeni makalenin başyazarı, Harvard Tıp Okulu’ndan genetikçi Iain Mathieson, “Bu bir göç. İnsanların bir yerden başka bir yere gitmesi. Avrupa’da Almanya ve İspanya’daki çiftçiler, genetik olarak Türkiye’deki çiftçilerle neredeyse aynı,” dedi.
Modern insanlar on binlerce yıl avcı toplayıcı olarak yaşadılar. Ancak, son Buzul Çağı’nın bitişiyle sıcaklık değerleri daha dengeli hale geldi ve Bereketli Hilal olarak adlandırılan ve Levant, Mezopotamya ve Anadolu’nun bir kısmını da içine alan bölgede insanlar tarım yapmaya ve hayvanları evcilleştirmeye başladılar. Tarımcıların yeni yaşam tarzı Avrasya’nın diğer bölgelerine yayıldı. Tarımla birlikte nüfus yoğunluğu da arttı, fakat bu zorlu yaşam koşulları insanların yetersiz beslenmesine ve evcil hayvanlarla birlikte yaşadıkları için hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklara yakalanmasına sebep oldu.
“İnsanların yedikleri yemekler değişti. Ayrıca sosyal organizasyonları da değişti. İnsanlar çok daha büyük topluluklar halinde, eskisine kıyasla hayvanlara çok daha yakın yaşamaya başladılar,” diye belirtti Mathieson.
Tarım ve hayvancılığa geçiş, genetik sonuçları olan teknolojik bir devrimdi. Doğal seçilim, insanların yetişkinliğe daha kolay geçerek çocuk sahibi olmalarını sağlayan belli genetik mutasyonlara sahip insanları kayırarak bir filtre görevi görür. Yeni araştırmaya göre yaklaşık 4000 yıl önce Avrupalılarda yetişkinlerin sütü sindirebilmelerini sağlayan bir genetik değişiklik meydana geldi.
Bu tür evrimsel değişikliklerin nispeten yakın bir geçmişte yaşanmış olması çok da şaşırtıcı değil. Aslında, bilimciler bugün yaşayan insanların genomlarını karşılaştırarak bu tür genetik adaptasyonların modellerini oluşturmuştu. Fakat bu yeni çalışma, tarihöncesi evrimsel süreçler yaşandığı sırada onları doğrudan inceleme imkanı tanıdığı için oldukça önemli.
“Bu çalışma geçmişe bakmak için antik DNA’yı kullanıyor,” diyor çalışmada yer almamış olan Kaliforniya Üniversitesi’nden evrimsel biyolog Rasmus Nielsen. “Bu makale modern nüfusa bakaran son 20 yıl içinde yapılan tahminlerin çoğunu doğruluyor. Bir açıdan bakarsak bize bilimsel bir zaman makinesi sağlıyor.”
washingtonpost.com
nature.com
You must be logged in to post a comment Login