Afrikalı Erken Müslümanların Kozmopolit ve Helal Diyetleri Vardı

Binlerce hayvan kemiğine göre, bölgenin lüks mallar için bir ticaret merkezi haline gelmesiyle Afrika’daki erken Müslümanlar kozmopolit bir diyete sahip oldu.

Harlaa’da bulunan sığır ayak kemiği örnekleri. Sabit bir öğütme aparatını sürmek veya döndürmek için kullanılmış olabilirler. C: J. Gastra

Arkeologlar, Kızıldeniz çevresinden Mısır, Hindistan ve Arap Yarımadası’na ürünlerin ithalatı ve ihracatı sonucunda toplulukların gelişmesi ve İslam’ın Etiyopya üzerine yayılmasıyla helal kasaplık işlemlerinin yaygınlaştığını buldu.

Ülkenin doğusunda Exeter Üniversitesi ve Etiyopya Kültür Varlıklarını Araştırma ve Koruma Kurumu tarafından tamamlanan yeni kazılarda, 8. ila 9. yüzyıldan kalma yaklaşık 50.000 hayvan kemiği ortaya çıkarıldı. Bu durum, o zamanlarda yaşayan insanların, 12. yüzyılda büyük camilerin veya mezar alanlarının inşa edilmesinden 400 yıl önce Müslüman bir beslenme tarzı benimsediğini gösteriyor.

(Etiyopya’da 1000 Yıllık Büyük Bir İslam Dönemi Şehri Bulundu)

Profesör Timothy Insoll liderliğindeki ve Exeter Üniversitesi’nden arkeozoolog Jane Gaastra’nın yer aldığı ekip, Harlaa, Harar ve Ganda Harla’daki kazılar sırasında Afrika’da eski helal kasaplık işlemleri için ilk kanıtları buldu.

Profesör Insoll liderliğindeki önceki kazılarda, camiler ve mezar alanları, ayrıca Çin ve Mısır’dan seramikler, Kızıldeniz’den deniz kabuğu ve Hindistan’dan boncuklar gibi lüks malzemelerin kalıntıları ortaya çıkarılmıştı.

Helal kasap tekniklerini kullanarak toplu kesimi gösteren Harlaa’daki boğaz kemikleri (hyoid,dilin kökünde bulunan at nalı şeklindeki kemik) üzerindeki izler. C: J. Gaastra

Harlaa, İslam’ın Etiyopya’ya gelmesinden önce, 6. ila 7. yüzyıllarda kuruldu. Harlaa ve Ganda Harlaa kurulduğunda muhtemelen veba veya çevresel değişim ve İslam’ın artan yayılma hızıyla yaşanabilecek daha iyi çiftlik alanlarının olması nedeniyle 15. yüzyılda terk edildi.

Bulunan gayvan kemiklerinin tarihlendiği dönemde insanlar henüz arkeologlar tarafından keşfedilmemiş daha küçük camiler kullanmış ve Müslüman topluluklar büyüdükçe ibadet için daha büyük binalar inşa etmiş olabilirler.

Profesör Insoll, “Bu nitelik ve nicelikte kemikler bulmayı beklemiyorduk. O kadar iyi korunmuşlar ki hem kesikleri hem de aşınma kanıtlarını açıkça görebiliyoruz. Ayrıca hem yerleşim alanlarında hem de iş yerlerinde kemikler bulduk.” diyor.

“Bu, o zamandaki insanların dini kimliği hakkında önemli yeni bilgiler veriyor. Bölgede İslam’ın ilk günlerinde insanların dini uygulamaları henüz benimsemeye başladıklarını, dolayısıyla bazen pragmatik olduklarını ve hepsini takip etmediklerini gösteriyor.”

Drone ile çekilen Ortaçağ Müslüman tüccar evleri ve Harlaa’daki kazılan atölye çalışma fotoğrafları. C: T. Insoll

Kemiklerdeki aşınma izi analizleri, sığırların çiftçilik ve öğütme taşlarının döndürülmesi için kullanıldığını ve deve, at ve eşek gibi diğer türlerin, ticari malları veya diğer hammaddeleri taşımak için yük hayvanı olarak kullanılmış olabileceğini gösteriyor. Harlaa’daki sığır kemiklerinin yaş verilerinin analizinde, hayvanların yüzde 80 ila 90’ının üç yaşından fazla süre hayatta kaldıklarını, yemek için yetiştirilmek yerine süt veya iş için tutulduklarını gösterdi.

Arkeologlar, Harlaa ve Ganda Harlaa’da İslami bir alanda beklenmedik bir şekilde (domuzlar İslami beslenme tarzında haram olduğu için) evcilleştirilmiş veya yabani olabilecek domuz kalıntıları buldular. Bu durum, farklı bölgelerden gelen ve farklı dinlerden olan ziyaretçiler ve sakinler ile bölgenin kozmopolit olabileceğini gösteriyor. Başka bir ihtimale göre, bölgedeki erken Müslümanlar, bu dönemde pratik nedenlerle domuz eti yemiş olabilir.

Müslüman öğrenim ve hac yeri olan Harar’da ise domuz kalıntısı bulunamadı. Bölgeye gelen Müslüman tüccarların etkisiyle İslam’ın önce Harlaa’ya, ardından Harar ve Ganda Harla’ya yayılmasını gösteren üç bölgede de benzer helal kasaplık teknikleri kullanıldı.

İnsanlar ayrıca yaban domuzu, çalı domuzu, karınca yiyen, kirpi, tavşan, misk kedisi, firavun faresi ve leopar avlamış ve yemişti.

Harlaa’da araştırmacılar ayrıca 120 kilometre uzaklıktaki Kızıl Deniz’den ithal edilen deniz balıklarına ait kanıtlar buldu. Bunların hepsi Harlaa’ya gönderilmeden önce korunmaları için kurutulmuş veya tuzlanmış halde işlenmişti. Bu durum, muhtemelen Kızıldeniz sahilinde çıkarılan balık kafalarının burada olmamasıyla anlaşıldı.

Araştırma yapılan her üç bölgede de benzer hayvan vücut kısımları bulundu, bu da servetin veya statünün ete erişimde bir faktör olmadığını gösteriyor.

Afrika Arkeolojisi Dergisi’nde yayımlanan çalışma, yüzlerce yıl önce yenen yemek kalıntılarının; beslenme biçiminin yanı sıra, dini dönüşüm, ticaret ve Afrika’daki İslam toplumlarında ulaşım ve iş amaçlı hayvanların kullanımı hakkında çok önemli bilgiler sağlayabileceğini gösteriyor.


University of Exeter. 22 Mayıs 2020.

Makale: Gaastra, J. S., & Insoll, T. (2020). Animal Economies and Islamic Conversion in Eastern Ethiopia: Zooarchaeological Analyses from Harlaa, Harar and Ganda Harla. Journal of African Archaeology, 1(aop), 1-28.

Marmara Üniversitesi Eczacılık bölümü öğrencisi, arkeolojiye küçük yaşlardan beri ilgi duyuyor.

You must be logged in to post a comment Login