Bitlis Kalesi’ndeki arkeolojik kazılarda, saray olarak kullanılan bir yapının kapısına ait bir anahtar ve demir aparatları ortaya çıkarıldı.
Bitlis Kalesi’nde Ahlat Müzesi başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda, kalede saray olarak kullanılan bir yapının kapısına ait olduğu düşünülen bir anahtar ve demir aparatları ortaya çıkarıldı.
Bitlis Kalesi, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, stratejik öneme sahip bir yapı. Osmanlı döneminden günümüze kadar pek çok tarihi iz barındıran bu kalede, kazı çalışmaları ilk kez planlı bir şekilde, beş yıllık bir program çerçevesinde yürütülüyor.
Burada sürdürülen kazılarda bugüne kadar Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait su boruları (künk) sistemi, sikkeler, lüle taşları, kandiller, seramik parçaları, cam, metal ve kemik objeler gibi birçok değerli eser gün yüzüne çıkarıldı.
(İlgili: Bir Osmanlı Derbisi: Lahanacılar ve Bamyacılar)
Bu yıl ise bölgedeki kazıların son günlerinde bir anahtar ve demir aparatları bulundu. Bitlis Eren Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre Karasu’nun bilimsel danışmanlığında yürütülen kazılarda, askeri kulenin bulunduğu bölgede keşfedilen bu demir eşyaların, sarayın kapısını kilitlemek için kullanıldığı düşünülüyor.
Söz konusu anahtar ve demir aparatları, kalede 1600’lü yıllarda yaşanan büyük bir yangının izlerini taşıyan tabakalarda ortaya çıkarıldı. Arşiv belgelerine göre bu yangın, kalenin tarihindeki büyük bir felakete işaret ediyor. Araştırmacılar, “Arşiv belgelerinden okuduğumuz kadarıyla kalede en son 1600’lü yıllarda büyük bir yangın olmuş. 1650’li yıllardaki tabakada yangının izlerine rastladık. Anahtarı kulenin dibinde beş metre derinlikte bulduk” diyor.
Kazı ekibi, uzun yıllar toprak altında kalarak oksitlenen anahtar ve aparatlar üzerinde konservasyon çalışmaları yaparak bunları tarihlendirecek ve müzede sergileyecek.
Bitlis Kalesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde stratejik bir askeri üs olarak kullanıldı. Ancak bu bölge, tarih boyunca birçok farklı medeniyetin de etkisi altında kalmış bir yerleşim alanıydı. Kaledeki arkeolojik kazılar, bu nedenle yalnızca Osmanlı dönemine değil, aynı zamanda çok daha önceki dönemlere de ışık tutuyor.
Bu yılki kazılarda su boruları (künk) sistemi bulunması, kalede yaşayanların su ihtiyacını nasıl karşıladıkları konusunda ipuçları sağladı. Elde edilen diğer buluntular arasında lüle taşından yapılmış objeler, sikkeler ve günlük yaşamda kullanılan çeşitli materyaller de bulunuyor. Bu eserler, kalenin sadece askeri değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir merkez olduğunu da gösteriyor.
Kış aylarının zorlu geçtiği Bitlis’te, kazı çalışmalarının devamlılığı sağlamak oldukça meşakkatli bir süreç. Ancak ekip, bu zorluklara rağmen keşiflerine ara vermeden devam ediyor. Araştırmacılar, önümüzdeki dört yıl boyunca Bitlis Kalesi’nde kazıların süreceğini ve bu süreçte elde edilen tüm eserlerin detaylı konservasyon çalışmaları sonrasında Bitlis Müzesi’nde sergileneceğini belirtiyor. Ayrıca, kalede ortaya çıkarılan yapıların restorasyonu için de çalışmalar başlatılacak.
Kalenin surlarında günümüze ulaşan tek bir kitabe
2018 yılında Bitlis Kalesi’nin surlarında bulunan bir kitabe çözümlenerek kayıt altına alınmıştı. Bu kitabeden ilk olarak 1838 yıllarında Yarbay J. Shiel’in gezi notlarında bahsediliyor. Ancak kitabede ne yazdığı tam olarak açıklanmıyor. Kitabeyi 2004 yılında Prof. Dr. Kadir Pektaş da fark ediyor. Yine de aşırı yıpranmış durumda olmasından dolayı tam olarak çevrilememişti. 2018 yılında ise nihayet kitabe çözümlendi ve kalenin onarıldığına dair bir yazıt olduğu ortaya çıktı. Kitabedeki tarih, Hicri 942, miladi ise 1535 ile 1536 yıllarına tekabül ediyor.
İki satırlık sülüs hatla yazılmış dikdörtgen ölçülü mermer kitabede şöyle yazıyor: “Bu yüksek, latif, şerif ve mübarek kalenin yenilenmesine en yüce, en adil, en heybetli ve en cömert Sultan merhum ve mağfur Sultan Selim Şah’ın oğlu Sultan Süleyman H. 942 senesinde emretmiştir.”
You must be logged in to post a comment Login