Bir Osmanlı Derbisi: Lahanacılar ve Bamyacılar

Lahanacılar ve Bamyacılar, Osmanlı döneminde Enderun’da içoğlanların gruplara ayrılarak oynadıkları cirit oyunlarındaki takımlardı. Yarışmaya dayalı bu oyunlar İstanbul’da saray dışında da heyecan uyandıran bir seyirlik gösteri niteliği kazanmıştı.

Osmanlı’da cirit oyununun bir tasviri. C: Wikimedia Commons

Cirit oyunu, Osmanlı sarayında yüzyıllarca oynandı ve Enderun’da yetişen içoğlanların askeri talimlerinin bir parçası oldu. Enderun’daki cirit oyunları, hem eğlence hem de eğitim amaçlı gerçekleştiriliyordu.

Saraydaki sportif faaliyetler arasında, torba darbı, tomak, ok – mızrak atışı, cirit ve tüfekle nişan almak yer alıyordu. Bu oyunların bazıları iki takım halinde oynanıyordu. Takım halinde oynanan oyunlar için, özellikle cirit oyunu için cündiler arasından özel gruplar oluşturulurdu. Alay adı verilen bu gruplar, saray ve çevresinde günümüz takımları gibi itibar gördü. Askeri eğitimin bir parçası olduğu için Enderun’da bu oyunların oynanması önemliydi. İyi oynayan oyuncular alaya alındığından, bu kişilerin askeri yeteneklerinin de iyi olduğuna inanılırdı. Ayrıca bu takımlarda yer almak, padişahın gözüne girmek için fırsattı.

(İlgili: Bir Dönem İstanbul’un En Ateşli Yeri: Hipodrom)

Osmanlı Devleti’nde müsabaka şeklinde oynanan en yaygın spor ciritti. Cirit, Türklerin kullandığı en eski savaş aletlerinden biri olup, bir çeşit mızraktı. At üzerinde bu mızraklarla oynanan oyunun adı da cirit olarak geçiyor. Halk tarafından oynanan ve sevilen cirit oyunu, aynı zamanda Osmanlı Sarayı’nda da itibar gören bir spordu.

Cirit oyunu, tam bir savaş oyunuydu. Sarayda özellikle itibar görmesinin bir nedeni, Enderun’da, görevlendirilen ve hizmet ederlerken, aynı zamanda da daha önemli görevler için yetiştirilen iç oğlanlarının askeri eğitimlerinin bir parçası olması ve bu oyun aracılığıyla içoğlanlarına savaş tatbikatı yaptırılmasıydı. Cirit oyunlarında tek hedef, sadece askeri değil aynı zamanda atı da savaşa hazırlamaktı. Yapılan antrenmanlarla hem at, hem de cündi forma girerdi.

Çengelköy’de yer alan Lahanacılar Çeşmesi. C: Twitter @hilmiturkmen34

Cirit oyuncularına cündi denilmekteydi. Arapça’da asker anlamına gelen cündi, binicilikte iyi olanlar için de kullanılan bir sözcüktü (Pakalın 1971:317). Oyun, yaralanma veya ölümle sonuçlanabileceği için cündiler önemli ölçüde cesaretli olmalıydı. Bu oyunlarda başarılı olmak için binicilikte becerikli olmak gerekliydi.

Oyun karşılıklı iki takım halinde oynanmaktaydı. Sarayda bu oyunların düzenlenmesi işinden Silahtar Ağa sorumluydu. Oyun alanına genellikle her alaydan yirmi veya yirmi bir cündi çıkardı ve bir kısmı ise yedekte beklerdi. Alana çıkan cündi sayısında kesin bir sınırlama yoktu. Örneğin 30 Aralık 1799 tarihinde kaydı düşülen elli beş oyuncudan on biri yaralanan ve sakatlanan oyuncuların yerine geçmek için hazır bekletiliyor olmalıydı. Oyun sonunda ise oynayan ve yedek olarak bekletilen bütün cündilere altışar guruştan 330 guruş, alaybaşlarına ise 162 guruş verildi. Aynı tarihte oynanan oyunda iki cündi attan düşmüş ve onlar için ayrıca 44 guruş ayrıca ödeme yapılmıştı. Bu para, düşerek sakatlanan veya yaralanan cündilerin tedavi masraflarının karşılanması için ödenmiş olmalıydı.

Örnek olarak 31 Aralık 1799 tahmini tarihli III. Selim zamanına ait bir defterde yer alan yirmi Bamyacı’nın isimleri şöyleydi: Hünkâr Çırağı Mercan Ağa, Hünkâr Çırağı Rıdvan Ağa, Hünkâr Çırağı Hüseyin Ağa, Saray-ı Atik Ağası Çırağı Muhammed Ağa, Hazine- dar Ağa Çırağı Küçük Said Ağa, İzzed Paşa Çırağı Beşir Ağa…

Topkapı Sarayı’nın giriş avlusu olan Bab-ı Hümayun Kapısı’ndan sağa inen yol üzerinde biri bamya diğeri ise lahana motifli olan iki dikili taş. C: Twitter @rmysayldzts

Enderun ağaları arasında oyunun önemine binaen cündiler arasında takımlaşmaya gidildi. Cirit oyununu oynayan bu takımlara özel isimler verildi. Alay olarak Osmanlı belgelerine geçen bu takımların isimleri Lahanacılar ve Bamyacılar idi.

Bir anlatıya göre bu isimler şöyle ortaya çıkmıştı: Ankara Savaşı sonrasında, ordusunu güçlendirmek için Amasya’ya çekilen Çelebi Mehmet, iki yüz süvariyi talime aldı. Bunların bir kısmı Çelebi Mehmet adına diğer kısmı da oğlu Murad adına talim yapıyordu. İki rakip durumuna gelen süvarilere Amasya’nın bamyası, Merzifon’un da lahanası ünlü olduğundan Çelebi Mehmed’in takımına Bamyacı, Murad’ın takımına ise Lahanacı denildi (Baykal 1953:13). 

Cirit oyunlarının saray içinde itibar görmesi ve özellikle özel günlerde gelenekselleşmesi ile, zamanla saray ve çevresinde cirit alayları taraftar buldu. Öyle ki tarafsız olması beklenen padişahlar bile, açıkça bu alaylardan birine taraf olmuşlar hatta taraf oldukları alayların sembolleri olan sebze motiflerini kullanarak mimari yapıtların ortaya çıkmasını sağlamışlardı. Osmanlı padişahlarından II. Mahmut’un (1808- 1839) Bamyacılar’ı, III. Selim’in ise Lahanacılar’ı tuttuğu biliniyor. Hatta III. Selim’in “Benim Güzel Lahanam” ismiyle bir şiiri bulunuyor (Tokalak 2006: 523). Bu dönemlerde meydanlara lahana ve bamya sembolleri olan sütunlar da dikildi.

Teşvikiye Camii’nin avlusunda bulunan bir lahana figürü. C: Twitter @myahyacoskun

Lahanacılar ve Bamyacılar, sarayda takım ruhunun oluşmasını sağladılar. Kıyafet, bayrak ve semboller bu ruhun oluşmasında etkili oldu. Lahanacılar ve Bamyacılar farklı renklerde giyinerek oyun alanına çıkıyorlardı. Lahanacılar, kırmızı kadife şalvar, yeşil mintan giyerek, yeşil bayrak taşıyor, Bamyacılar ise kırmızı kadife şalvar, mavi mintan giyinerek, kırmızı bayrak taşıyordu.

Lahanacı ve Bamyacılar arasında gerçekleşen müsabakalar, bazen çatışmaya dönüyor, hatta sporun ve rekabetin ötesine geçiyordu. Örneğin 1812 yılında II. Mahmut huzurunda Büyükdere’de oynanan oyun çok heyecanlı ve sert geçmişti. Taraftarlar, “Bamya’ya lezzet Lahana’ya kuvvet” diyerek tezahüratta bulundular. Oyunun sonunda Büyükdere çayırı savaş alanına döndü (Hızır İlyas Efendi 1276: 5).

2 Kasım 1816 tarihinde, II. Mahmut zamanında Çırağan Yalısı’nda yapılan bir oyunda Çopur Hasan Ağa, Şuayıp Ağa’yı oyun alanı dışında pusu kurarak düşürdü. Şuayıp Ağa aldığı yaradan dolayı altı ay yatakta kaldı fakat iyileşemeden 1817’de vefat etti (Hızır İlyas Efendi 1276: 117). Şuayıp Ağa’nın ölümü hem Enderun Ağalarını hem de II. Mahmut’u çok üzdü. II. Mahmut bu vesile ile bir daha cirit oynatmadı ve cirit oyunu 1826 yılında tamamen kaldırıldı.


Bu içerik, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nden Emine Dingeç’in, “Osmanlı sarayı’nda cirit alayları: Lahanacılar ve Bamyacılar” başlıklı makalesinden derlenmiştir.

Dingeç, E. (2011). Osmanlı sarayı’nda cirit alayları: Lahanacılar ve Bamyacılar.

Tokalak, İsmail. Bizans Osmanlı Sentezi: Bizans Kültür ve Kurumlarının Osmanlı Üzerindeki Etkisi. İstanbul: Gülerboy Yayınları, 2006.

Baykal, İsmail Hakkı. Enderun Mektebi Tarihi. İstanbul: İstanbul Fetih Derneği, 1953.

Pakalın, Mehmet Zeki. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I. İstanbul: MEB, 1971.

Hafız Hızır İlyas Efendi. Vakai-yi Letaif-i Enderun. İstanbul: Şehir Matabası, 1276.

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login