Muhtemelen 800 ila 900’lü yıllarda, bugün Vinjeøra denilen köyde bir adam öldü ve silahları ile birlikte gömüldü: Balta, mızrak, kalkan ve kılıç.
Yaklaşık 1100 yıl sonra, Arkeolog Astrid Kviseth, mezara gelip, kılıcı özenle temizledi. Sonrasında onu bulunduğu yerden alacak ve Viking döneminden beri elinde tutan ilk kişi olacaktı.
Birazdan bu konuya geri döneceğiz. Ama öncelikle, bir zamanlar bu kılıca sahip olan adam hakkında daha fazla bilgi vermeliyiz.
(Evinin Altında Viking Mezarı Bulan Çift Ödül Alacak)
NTNU Üniversite Müzesi’nde arkeolog ve kazı proje yöneticisi olan Raymond Sauvage, “Bir dizi silahla gömülmüş olması bize bu mezar sahibinin bir savaşçı olduğunu gösterir. Viking döneminde ve Orta Çağ’ın başlarında çoğu savaşçı, kendi çiftliklerine sahip olan özgür insanlardı.” diye belirtiyor.
Arkeologlar gömülü silahları, Vinjeøra’dan geçen Avrupa E39 yolunun genişletilmesi sırasında bulunan ve Viking döneminden kalmış olan bir çiftlik ve mezarlık alanında yaptıkları kazılar sırasında keşfettiler.
“Orta Çağ’daki yasalara göre bir çiftçinin kendisine silah temin etmesi şarttı. Önce bir balta ve bir kalkan edinmeniz gerekiyordu, daha sonra ise bir mızrak ve bir kılıcınız da olabilirdi.” diyor Sauvage.
Solak savaşçı?
“Bu mezarı özel kılan şey ise, kılıcı ölünün sol tarafına yerleştirmiş olmaları.” diye belirtiyor Sauvage.
Kılıç normalde bunun gibi silahlı mezarlarda vücudun sağ tarafına yerleştirildi. Aslında bu geleneğin bazı tuhaf yönleri var çünkü bir savaşçı olarak kılıcınızı sağ elinizle çekebilmek için sol tarafınıza yerleştirmeniz gerekir.
(İzlanda’da En Eski Viking Yerleşimi Ortaya Çıkarıldı)
Sauvage, “Kılıçların neden genellikle sağ tarafa yerleştirildiği biraz gizemli bir durum. Bir teoriye göre, öldükten sonra gidilen yeraltı dünyasının, üst dünyanın aynadaki görüntüsü gibi aksi olduğuna inanılması.” diyor.
Peki başlangıçta kulağa doğru taraf gibi gelse de kılıcın sol tarafta olması ne anlama geliyor?
Sauvage, “Belki de buradaki savaşçı solaktı ve gömülürken, öbür dünyadaki hayatı için bunu da hesaba kattılar. Bunu açıklamak zor.” diyor.
Bir hendeğe gömülü
Muhtemelen solak savaşçının mezarı, alandaki büyük mezar höyüklerinden birini çevreleyen ve diğer üç savaşçının mezarlarının da bulunduğu hendekte bulunuyor. Bir hendeğe gömülmek kulağa çok da onurlu gelmeyebilir, fakat düşündüğümüzün aksine bu prestijli bir durumdu.
“Bu mezarlık alanında çok sayıda yeniden kullanılmış mezar örneği gördük. İnsanlar aynı mezarlara veya kısmen eski mezarlara gömülüyordu. Mezar höyüklerinin ve etraflarını bir halka biçiminde saran hendeklerin içine veya çevresine gömülmek açıkça önemli bir durumdu.” diye belirtiyor Sauvage.
Sauvage açıklamasına; mezarların neden bu şekilde konumlandırılıp kullanıldıklarının nedenini bilmediklerini, ancak bazı sembolik uygulamalarla ilişkilendirilebilir bir durum olduğunu ekliyor ve, “Viking döneminde, böyle bir cenaze töreninde, ailenin önceki atalarının bir çiftlikte yer aldığını ifade etmesinin ne kadar önemli bir durum olduğunu hayal edebiliyoruz. Ataların çiftlikte yoldaş ruhlar (fylgjur) olarak bulunmalarının yanı sıra, atalarının mezar höyüklerinde fiziksel olarak yaşamaya devam ettiklerine inanıyorlar.”
Bu yüzden ataların mezarlarının, çiftliklerine yakın olması gerçekten önemliydi. Bu gelenek, ailenin buradaki toprağın sahibi olduklarının kanıtıydı. Bir başka önemli durum ise baba veya anneye (ya da herhangi bir ataya) yakın gömülmek, belki de atalardan kalma ruhlar topluluğuna dahil edilmenin bir yoluydu.
Büyülü güçlere sahip kemikler
Arkeologlar aynı halka biçimindeki hendekte, onları şaşırtan dördüncü bir mezar da keşfetti. Ceset, muhtemelen Viking döneminin başlarında ölümünden sonra yakılmış bir kadındı. Arkeologlar, oval bir broş, bir çift makas ve boncuk içeren cenaze hediyelerine dayanarak kişinin cinsiyetini tahmin ettiler. Ancak bu mezarı özel kılan şey, içerisinde büyük oranlarda, en az birkaç kilo kemik olmasıydı.
“Birkaç yıl önce yapılan bir araştırma, Demir Çağı’na ait kremasyon (ölümden sonra cesedin yakılması ve ardından gömülmesi) mezarlarının ortalama olarak yaklaşık 250 gram kemik içerdiğini gösterdi. Yakılan ölü bir insan vücudunun yaklaşık 2 kilo kemiği ise kül olur.” diyor.
Arkeologlar bu mezardaki kadın kemiklerine ilaveten, bazı kuş kemiklerini de tespit ettiler. Peki ölünün yakıldıktan sonra gömüldüğü mezarlarda neden bu kadar az kemik bulunur ve geri kalanına ne olur?
Sauvage, “Bunun hakkında çok az şey biliyoruz. Destanlarda ataların kemiklerinin kendilerine güç vermesi veya hastalıkları iyileştirmesi gibi sihirli özelliklerinden bahsedilir. Yani kemiklerin bir tür ritüelde aktif olarak kullanılmış olabileceklerini düşünebiliriz.” şeklinde belirtiyor.
Şaşırtıcı derecede ağır
Kılıcın yerden kaldırılma vakti geldiğinde ve Arkeolog Astrid Kviseth’in onu kaldırmak için hazırlandığında havada bir gerilim hissedilmeye başlandı. Yerden bir Viking kılıcı kaldırmak, her gün yapılan bir olay değildir, bu yüzden biraz gerilmek normaldir. Çünkü bin yıl sonra kılıcı düşürüp kıran kişinin siz olmasını istemezsiniz.
Neyse ki kılıç, sağlam bir halde yastıklı bir kutuya koyuldu.
“Ağırlığı beni biraz şaşırttı. Kılıcın ne kadar ağır olduğunu tam olarak bilmiyorum, ama hatırı sayılır bir ağırlığa sahipti. Bu kılıcı sallayabilmek için oldukça güçlü olmanız gerekir!” diye açıklıyor.
Sahadaki arkeologlar, sırayla kılıcın ağırlığını tahmin etmek için kutuyu kaldırırken, Sauvage, tüm bu pasın altında aslında neyin saklı olduğu öğrenmeyi dört gözle bekliyor.
“Kılıcı konservasyon laboratuvarına götürmek ve röntgen çektirmek heyecan verici olacak, böylece pasın altında neyin saklandığını görebiliriz. Kılıç üzerinde süsleme veya desen olabilir.” diyor.
Norwegian University of Science and Technology. 27 Ağustos 2020.
You must be logged in to post a comment Login