Gizemli bir yabancı hanedan, uzun zamandır düşünüldüğü gibi Antik Mısır’ı işgal edip kontrol altına almamış olabilir. Aksine, Hyksos olarak bilinen etnik grup, Mısır’ın içinden iktidarı ele geçirmiş gibi görünüyor.
Hyksos, Mısır’ı MÖ 1638’den MÖ 1530’a kadar yönetti. Ancak Hyksos mezarlıklarından toplanan dişlerin kimyasal analizlerini içeren yeni çalışma, bu etnik grubun Mısır’da nesiller boyu yaşadığını gösteriyor.
Hyksos, Antik Mısır’ı yöneten ilk yabancılar olmasına rağmen, saltanatlarının yazılı kayıtları oldukça yetersiz. Yüzlerce yıl boyunca Hyksos’un bilinen tek bahsi, Manetho adlı bir Ptolemaic rahip tarafından yazılmış Antik Yunanca “Aegyptiaca” veya “Mısır Tarihi”adlı bir metindi.
(Yabancılar, İşgal Etmeden Antik Mısır’ı Fethetmiş)
Manetho’ya göre Hyksos, MÖ 1650 civarında parçalanan Mısır’ın Orta Krallığı’nın sona ermesinden sonra harekete geçti. Araştırmacıların yeni çalışmada belirttiğine göre, Mısır’ın kargaşa içinde olduğu bir dönemde Hyksos liderleri, kuzeydoğudan akın eden ve kuzeydoğu Nil Deltası’nı fetheden istilacı bir orduyu yönetti.
Deşifre edilen hiyeroglifler daha sonra tarihçilere iddia edilen Hyksos darbesi hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi verdi, ancak bu hanedana dair kayıtlar önyargılı ve eksik kaldı.
Mısırlı yöneticiler selefleri hakkındaki kayıtları sık sık yok etti ya da propaganda yaptılar ve Hyksos insanları, onlardan sonra gelen hanedanlar tarafından “düzensizlik ve kaos” ile ilişkilendirildi.
Mısırlı olmayan gelenekler
1885’te arkeologlar Kahire’nin yaklaşık 120 kilometre kuzeyindeki Tell el-Dab’a adlı Nil Deltası’ndaki bir yer olan Hyksos başkentinin kalıntılarını ortaya çıkardılar.
Araştırmanın baş yazarı Chris Stantis, “On yıllar boyunca yapılan kazılar; mezarlıklarda, tapınaklarda ve konutlarda bulunan mimari detaylar ve kültürel eserler Hyksos’un Yakın Doğu’dan geldiğini ima etti.” diyor.
“Mısır geleneklerinden olmayan gömme gelenekleri olan mezarlar özellikle ilgi çekiciydi. Tipik olarak inşa edilmiş mezarlarda bronz silahlarla gömülü erkekler, Mısırlılar gibi bok böcekleri veya diğer koruyucu tılsımlar ile gömülmemişti.”
“En seçkinler, mezarların dışına gömülmüş bir çeşit atgillerden bir hayvana sahipti. Bu hayvanlar çoğu zaman bir araba çekmeye hazırmış gibi çiftler halinde gömülmüştü. Bu hem mezar tarzının yabancı bir özelliği, hem de çok yüksek statüye sahip birini düşündürüyor.”
Bilim insanlarının araştırmalarında belirttiğine göre, Hyksos’un MÖ 1638’de iktidar hanedanı olarak ortaya çıkmasından çok önce, göç dalgaları bu etnik grubu Mısır’ın delta bölgesine getirdi.
Kadınların göçü
Stantis ve eş yazarlar, Tell el-Dab’a’da üç yerde 75 insanın dişlerinden mine örnekleri topladılar. Mineleri, stronsiyum izotopları (bir elementin varyasyonları) için incelediler ve daha sonra Tell el-Dab’a’da yaşayan insanların yerel olup olmadığını belirlemek için bölgeden ve Nil’den gelen diğer kalıntılarda ve eserlerde korunan izotoplarla karşılaştırdılar.
Stantis, “Stronsiyum vücudumuza öncelikle yediğimiz yiyecekler ile birlikte girer. Benzer bir atom yarıçapı olduğu için kalsiyumun yerini alır. Bu, tıpkı kurşunun iskelet sistemimize girdiği gibidir; ancak kurşun tehlikeli olsa da stronsiyum değildir.” diyor.
Stronsiyum bir bölgenin temel jeolojisini yansıttığından ve diş minesinin jeokimyası hayatın erken dönemlerinde şekillendiği için, yerel değerlerle eşleşen mine değerleri olan bireylerin bölgede yerel olduğu düşünülür.
Bilim insanları ayrıca, bireylerin cinsiyetini belirlemek, Hyksos başkentindeki erkek-kadın oranını daha iyi anlamak için jeokimyasal analizi kullandılar.
Dişlerin çoğundaki (36 kişiye ait) izotoplar, Hyksos hanedanının başlangıcından önce Mısır’a yerleşmiş olduklarını gösterdi. Bu durum, Hyksos’un ilk olarak istilacı bir ordu olarak ortaya çıktığı anlatısıyla çelişiyordu.
İlginç bir şekilde çalışmaya göre, geniş izotop değerleri yelpazesi, göçmenlerin “birleşik bir vatandan” gelmediklerini, “çok çeşitli kökenleri” temsil ettiğini işaret etti.
Dişlerin kimyasal analizi, bireylerin 30’unun kadın olduğunu, sadece 20’sinin erkek olduğunu ortaya koydu. Hyksos Mısır’da işgalci olarak ortaya çıksaydı, Hyksos’un ilk dalgası muhtemelen erkeklerden oluşurdu, çünkü erkekler tipik olarak eski toplumlardaki savaşçılardı.
Buna karşılık Hyksos hanedanından önceki çok sayıda kadın “göçmen”, kadınların Hyksos’un Mısır’a göçünün ön saflarında yer aldığını gösteriyor.
Stantis, “Önceki bazı araştırmalar, Mısır’a taşınan erkeklerden bahsediyordu: gemi yapımcıları, tüccarlar, paralı askerler. Aile ya da muhtemelen tek başına hareket eden kadınlar kavramı henüz tartışılmamıştı.” diyor.
“Bu kadınların kim olduklarına ve neden taşındıklarına daha fazla bakmamız gerekiyor, ancak erkeklerden daha fazla kadının olması gerçeği birçok yorumu değiştiriyor.”
“Hyksos’un ne zaman geldiğini ve Mısır’a nasıl yerleştiklerini daha net bir şekilde gösteren sonraki adımlar, Hyksos’un yeni evlerinin geleneklerine nasıl adapte olduklarını ve yeni uygulamaları kendi kültürel gelenekleriyle nasıl birleştirdiklerini bir araya getirmeyi içerecek.”
“Yakın Doğu tarzında birinci kuşak göçmenler gömülmüş mü yoksa Delta’da doğup büyüdüğüne rağmen atalarının mezar geleneklerini sürdürüyorlar mı? Diyet izotopları aynı zamanda yerel olmayanların yerli halktan önemli ölçüde farklı yiyecekler yiyip yemediğini veya hızlı bir şekilde Mısır gıda geleneklerine geçip geçmediklerini düşünmemize izin verecek.”
Live Science. 15 Temmuz 2020.
Makale: Stantis, C., Kharobi, A., Maaranen, N., Nowell, G. M., Bietak, M., Prell, S., & Schutkowski, H. (2020). Who were the Hyksos? Challenging traditional narratives using strontium isotope (87Sr/86Sr) analysis of human remains from ancient Egypt. PLoS One, 15(7), e0235414.
You must be logged in to post a comment Login