Arkeolojik kanıtlar altıncı yüzyıl salgınının, Avrupa tarihini abartıldığı kadar değiştirmediğini ileri sürüyor.
Araştırmacılara göre, Avrasya medeniyetlerini kasıp kavuran ve kitlesel bir katil olarak nitelendirilen hıyarcıklı veba salgını aslında oldukça evcildi.
Çevresel tarihçi Lee Mordechai ve ekip arkadaşları, “Jüstinyen Vebası olarak bilinen salgın, muhtemelen Doğu Roma İmparatorluğu’nun düşüşü, İslam’ın yükselişi ve Modern Avrupa’nın ortaya çıkışı gibi önemli olayları tetikleyecek kadar ölüme sebep olmadı.” diyor.
(Veba, Salgınlar Başlamadan 1.000 Yıl Önce de Vardı)
Birçok bilim insanı, Jüstinyen Vebası’nın 6. yüzyıldan başlayarak on milyonlarca ölüme sebep olduğunu ve Orta Doğu ve Avrupa nüfusunu %25 ila %60 arasında azalttığını ileri sürüyor. Sonuç olarak ekonomiler çöktü, Roma İmparatorluğu’ndan geriye kalanları yıktı ve kültürel durgunluk dönemini başlattı.
Ancak eski nüfus ve ekonomik değişimlerle ilgili birkaç yeni arkeolojik kanıt bu senaryoya meydan okuyor.
Çalışmanın eş yazarı Merle Eisenberg, “Artık Jüstinyen Vebası’nın antik dünyada dönüm noktası olduğu iddiası desteklenmiyor” diyor. Yine de pek çok Eski çağ tarihi ders kitaplarında veba salgının nüfusları yok ettiği ve toplumları yeniden şekillendirdiği senaryosunun ortaya çıktığını söylüyor.
Veba bakterisi olan Yersinia pestis’in sebep olduğu Jüstinyen salgını, daha geniş bir şekilde Kara Ölüm olarak bilinmeden ve 14. yüzyılda milyonlarca insanı öldürmeden önce birkaç yüzyıl boyunca vardı. İlk salgın, Roma’nın çöküşünden sonra imparatorluğun doğu yakasına hükmeden imparator Jüstinyen yönetimi zamanında başladı ve 541-544 yılları arasında sürdü. Ara ara veba vakaları yaklaşık 750 yılına kadar devam etti ve Akdeniz, Avrupa ve Orta Asya’ya kadar yayıldı.
Coğrafyacı Neil Roberts, “Farklı disiplinlerdeki araştırmacılar, genellikle yanlış bir şekilde, arkeoloji, genetik, eski metinler ve diğer kaynaklardan elde edilen kanıtların, Jüstinyen Vebası’nın sosyal hasara yol açtığını gösterdiğini varsaydı. Mordechai’nin ekibi, farklı disiplinlerden elde edilen kanıtları, zıt ama makul bir sonuca varmak için değerlendirdi.” diyor.
Jüstinyen Vebası’nın ılımlı bir etkisi olduğuna işaret eden yeni bulgulardan biri, 6. yüzyılda, veba tarafından kırıldığı söylenen Doğu Akdeniz bölgesinde, toprak kullanımı ve tahıl ekiminin büyük ölçüde değişmeden kaldığını gösteriyor.
Diğer araştırmacılar tarafından eski polen verilerine dayanarak, Mordechai, ayrıca National Socio-Environmental Synthesis Center (Ulusal Sosyo-Çevresel Sentez Merkezi) ve onun grubu, Roma ticaret rotaları yakınındaki tarım arazileri ve vebanın hızla yayılabileceği Constantinopol, şu anki İstanbul gibi şehirler dahil bu alanlardaki insanların çiftliklerini terk ettiğine dair hiçbir işaretini bulamadı.
(Veba, Bronz Çağ Avrupa’sını Nasıl Şekillendirdi?)
Araştırmacılar, diğer araştırmacılar tarafından toplanan eski polen verilerine dayanarak, Roma ticaret yollarının yakınındaki tarım alanları ve vebanın hızla yayılabileceği Konstantinopolis gibi şehirler de dahil olmak üzere, bu alanlarda tarım arazilerini terk eden insanların hiçbir işaretini bulamadılar.
Araştırmacılar Avrupa’da 6. yüzyılda aynı mezarda beş ya da daha fazla sayıda gömülü kişilerin mezarlarının artmadığını söylüyor. Özellikle, günümüzde İngiltere, İskoçya ve Galler’deki 8.207 eski mezardan elde edilen kanıtlar, Jüstinyen Vebası süresi boyunca olağanüstü bir sıçrama olmadan, 300’lerden itibaren yavaş bir şekilde toplu mezarların artmaya başladığını gösteriyor. Toplu mezarlar, özellikle ölümcül veba salgınının diğer olası işaretini temsil eder, fakat bazı bölgelerde aynı ailelerin ya da sosyal grupların ölülerini bir arada tutmayı amaçlayan kültürel bir uygulamasını da yansıtabilir.
Araştırmacılar Avrupa’dan ve Doğu Akdeniz’den erken tarihi belgeler ve taş yazıtların birkaç veba referansı içerdiğini de keşfetti. Ve diğer yazılı kaynaklar, toplumsal bir krizde bekleneceği gibi, 541 salgını sonrası resmi Roma yasalarının bozulmadığını gösteriyor. İki Akdeniz şehrinden arkeolojik buluntular, 540’lı yıllar boyunca sikke dolaşımının sabit kaldığını gösteriyor. Roma belgeleri de altın değerleri için o zaman benzer bir istikrarın olduğuna işaret ediyor.
Dahası, bazı araştırmacılar Jüstinyen Vebası’nın birçok Mısırlıyı öldürdüğünü ileri sürüyor. Fakat Mordechai’nin ekibi, 520 yılından 570 yılı arasına tarihlendirilen resmi papirüslerin veba salgınından bahsetmediğini, nüfus azalması, vergi gelirindeki düşüşler ya da arazi terkleri hakkında herhangi bir kanıt göstermediğini söylüyor.
Araştırmacılar, aşağı yukarı 6. yüzyıl salgını zamanına tarihlenen, yaklaşık 45 Avrupalıdan elde edilen Yersinia pestis DNA’sının, tek başına vebanın çok sayıda insanı öldürdüğü anlamına gelmediğini ileri sürüyor. Çünkü Jüstinyen Vebası ile ilişkili olan Yersinia pestis bakterisi, daha sonra doğrudan atalara geçmemişti.
Antikçağ Avrupa ve Akdeniz tarihçisi olan ve yeni araştırmaya dahil olmayan John Haldon, Jüstinyen Vebası’nın muhtemelen bazı yoğun nüfuslu alanları vurmasına rağmen, Akdeniz, Orta Doğu, Orta ve Batı Avrupa’nın bütün parçalarını etkileyen bir felaket olduğu fikrinin yeniden düşünülmesi gerektiğini söylüyor.
John Haldon, Kara Veba’nın bile siyasi sistemleri devirmediğini söylüyor. Örneğin, 1337’den 1453’e İngiltere ve Fransa krallığı arasında süren Yüz Yıl Savaşları, Kara Veba yayılırken sadece duraksamıştı. Görünüşte daha az ölümcül olan 6. yüzyıl vebasının, Roma imparatorluğunu veya herhangi başka bir devleti sarsacak kadar etkili olması için hiçbir neden yok.
Science News. 2 Aralık 2019.
Makale: Mordechai, L., Eisenberg, M., Newfield, T. P., Izdebski, A., Kay, J. E., & Poinar, H. (2019). The Justinianic Plague: An inconsequential pandemic?. Proceedings of the National Academy of Sciences, 116(51), 25546-25554.
You must be logged in to post a comment Login