Yaklaşık 100 yıl önce Amerika’daki bir tren yolu işçisi tarafından ülkesinden kaçırılan Perulu antik mumyanın ilk X-ray taraması, gizemli kökeni hakkında ipuçları ortaya çıkardı.
Mumya, yaklaşık bir asırdır Pensilvanya Scranton’daki Everhart Doğa Tarihi, Bilim ve Sanat Müzesi içerisinde yer alan bir koleksiyonun parçasıydı. Ancak müze, 1920’lerde bu mumyayı edindiğinde hakkında çok az şey biliniyordu. Bunu takip eden on yıllar boyunca, mumyanın hassas hali onun kökenlerini gösterebilecek derin araştırmaların cesaretini kırdı.
Fakat müze çalışanları nihayet bu ilgi çekici mumya hakkında biraz daha fazla bilgiye sahip olabildi. Mumya ilk kez bir X-ray tarayıcısıyla tarandıktan sonra, mumyalanan kişinin düşünülenden daha genç olduğu, yetişkin bir adamdan ziyade bir gence ait olduğu keşfedildi. Ve uzmanlar, iskeletindeki ipuçlarının, çocuğun ölümünden önce sağlık sorunları çekmiş olabileceğine işaret ettiğini söylüyor.
(Peru’da Kazığa Geçirilmiş Kafatasları ve Mumyalar Bulundu)
Mumya’nın Peru’dan Pensilvanya’ya olan yolculuğu hem uzun hem de sıra dışıydı. Everhart Müzesi’nin küratörü Fransesca Saldan’ın anlattıklarına göre, 1923’te Scranton’da Dr.G E.Hill adlı bir diş hekimi mumyayı müzeye bağışladı. Hill bu mumyaya, tren yolunda çalıştıktan sonra eve geri döndüğünde bunu Peru’dan getiren babası sayesinde elde etmişti.
Saldan, “Bunun dışında, onu nasıl edindiği ya da Peru’da gerçekte nereden geldiği konusunda hiçbir belgemiz yok.” diyor.
Müze arşivlerine göre küratörler, o zamanlarda bu mumyayı Güney Amerika’nın en eski kültürlerinden biri olan ve MÖ 800-100 arasında yıldızı parlamış olan Paracas kültürüne ait olarak tanımlamışlardı. Müze mumyayı satın aldığında, cenin pozisyonundaydı. Geleneksel Paracas cenaze töreni uygulamalarında genellikle mumyalar bir kumaşla kundaklanırdı, ancak bu mumya bir kumaşa sarılmamıştı. Bununla birlikte Saldan, mumyanın dizlerinden birinde basılı bir tekstil işlemesinin bulunmasını, bir noktada var olmuş ve sonradan kaybedilmiş bir kumaş örtüsü olduğunu öne sürdüğünü aktarıyor.
Kemiklerin sırları
X-ışını bilgisayarlı tomografi(BT) taraması genellikle yumuşak dokuları incelemede kullanılır. Ancak mumya, 1950’lerden bu yana ahşap ve camdan yapılmış büyük bir vitrin kasası içinde tutuluyordu. Taşınması zor olan bu kasa BT tarayıcısı için çok büyüktü. Geisenger’den tıp direktörü Dr. Scott Sauerwine, bu yüzden geleneksel olarak mumyayı X-ışınından geçirmek ve kemiklerinden neler yapılabileceğini öğrenmek için Pensilvanya Danville’deki Geisinger Radyoloji merkezine dönüldüğünü söylüyor.
(Peru’daki Topluma Çocuklarını Kurban Ettiren Şey Neydi?)
Mumyayı X ışınlarından geçirmek kolay olmadı. Büyük kasanın içindeki konumu, teknisyenlerin pelvis hakkında net bir görüş elde etmelerini önledi. Fakat kafatasının ve vücudun diğer kısımlarının iyi açılarını yakalayabildiler.
Sauerwine, “Bazı kemiklerde büyüme plakaları kaynaşmamıştı, bu kişinin onlu yaşlarının sonlarında olduğunu tahmin ediyoruz.” diyor.
Radyologlar mumyanın ayaklarını X ışınından geçirdiklerinde birkaç ayak parmağının eksik olduğunu not etti. Sauerwine, ampütasyonların (bir uzvun kesilmesi) binlerce yıldan beri yaşandığını ve gençlerin ayaklarını donma veya enfeksiyon nedeni ile kaybetmelerinin muhtemel olduğunu ve sonra yine, sert kullanım nedeniyle mumyalamadan sonra da ayak parmaklarının kopmuş olabileceğini söylüyor.
Kayıp parmaklar dışında vücutta travma veya iyileşmiş kırık belirtileri yoktu ve kemiklerde gencin ölümüne neyin sebep olmuş olabileceğine dair hiçbir net gösterge yoktu. Ancak radyologlar omurlarda anormal kalsiyum birikmeleri tespit ettiler.
Sauerwine, “Yaşlanmayla birlikte bunun gibi omurga anormallikleri görürüz, ancak bu kişi yaşlı değildi.” diyor. Bu özel durum dahilinde genç, muhtemelen psüdogut (bir tür eklem iltihabı) veya hipoparatiroidizm (paratroid hormonu üretiminin az olması) gibi metabolizma bozukluklarından muzdaripti.
Peki, bu koşullar gencin ölümüne neden olacak kadar şiddetli olabilir miydi? Sauerwine, bunun üzerine düşünülmesi gereken ilginç bir açı olduğunu, ancak kesin olarak söylenmesinin imkansız olduğunu söylüyor.
Live Science. Mindy Weisberger. 1 Nisan 2019.
You must be logged in to post a comment Login