Arkeologlar ve genetikçiler, yetişkinlerin süt içmesini sağlayan mutasyonların, insan genomunda en fazla doğal seçilime maruz kalan mutasyonlardan olduğu anlaşıldığından beri, neden süt içtiğimiz sorusu üzerine kafa yoruyorlar.
Bu mutasyon, bağırsakta salgılanan ve bebeklik döneminde laktozun sindirilmesini sağlayan laktaz enziminin, insan sütten kesildikten sonra da salgılanmasını sağlıyor. Laktaz enziminin yetişkinlikte devamı, dünya üzerinde sadece belli popülasyonlarda görülen bir özellik. Kuzey Avrupa da bu yerlerden biri. Geri kalan birçok insanda laktoz, düzgün olarak sindirilemiyor. Laktoz sindirilemeyince, ishal ve bağırsaktaki bakterilerin gaz üretmesi nedeniyle oluşan başka intoleranslara neden oluyor.
Yoğurt ve peynir gibi bazı süt ürünlerindeki laktoz, yapılan işlemler nedeniyle azaltılmış ya da tamamen yok edilmiş oluyor. Peynir yapımında laktoz, kesilmiş sütün suyunda kalıyor, (diğer bir deyişle peyniraltı suyu) ve peynire geçmiyor. Bu kısmını da genelde insanlar tüketmiyor ve çoğunlukla domuz ya da başka hayvanlara besin olarak veriliyor. Fakat laktozu ayırmak bu kadar kolaysa ve bu gen mutasyonu sadece taze süt ve kesilmiş sütün suyunu içmemize olanak sağlıyorsa, o zaman bu mutasyonun hala bu kadar çok seçilmesinin nedeni ne olabilir?
York, Oklahoma, Kopenhag, ve UCL üniversitelerinden oluşan bir araştırma ekibi bu sorunun cevabını ilginç bir yerde, eski insanların ağzının içinde arıyor: diş macunu reklamlarının bize sıklıkla temizlememizi nasihat ettiği diş plaklarında! İnsanların nasıl, nerede ve ne zaman süt ürünlerini tüketmeye başladığını anlamak için, tüketimin kalıntılarını insanlara ve besledikleri hayvanlara bağlamak gerekiyor. Bu konuda daha önceki araştırmalar, seramiklerdeki süt yağı kalıntılarını ve hayvan sürülerindeki yükselen yetişkin dişi hayvan sayılarını, mandıracılığın kanıtlarını belirlemek için kullanmıştı. Uluslararası ekibin yeni buluşu ise sütün kanıtlarını diş taşlarında tespit edebiliyor. Araştırmacılar daha önce modern diş taşı örneklerinde rastladıkları beta-laktoglobulin isimli bir süt proteinini, bu sefer eski insan kalıntıları üzerinde tespit edebildi.
Makalenin başyazarı Jessica Hendy, beta-laktoglobulin’in kesilmiş süt suyunda bol bulunan ve günümüzde vücut geliştiriciler tarafından kas yapması için kullanılan bir protein olduğunu söyledi ve ekledi: “Bu özellikler beta-laktoglobulin’i, süt kullanımını kanıtlamak için ideal bir ayıraç yapıyor. O kadar ideal ki; ilk bulmaya başladığımızda bunu yanlışlıkla bulaşmış modern bir kalıntı sandık. Ancak analizleri birkaç kere, üç farklı ülkede, üç ayrı laboratuvarda tekrarladık ve her seferinde aynı sonucu bulduk.”
Antropolog ve bir diğer başyazar Christina Warinner: “Bu araştırma insan beslenmesi ve evrim arasındaki ilişkileri anlayabilmemiz için büyük fırsatlar vaat ediyor. Süt ürünleri, beslenmemize çok yakın bir zamanda, Neolitik Dönem’den sonra eklendiler. Dünyanın büyük bir kısmı da laktozu sindiremiyor ve intolerans yaşıyor” dedi.
Genetik uzmanı Dallas Swallow ise araştırma hakkında: “Ancak son birkaç bin yıldır Avrupa, Doğu Afrika ve Arap Yarımadasında, laktazın yetişkinlerde devam etmesini sağlayan mutasyonlar ortaya çıktı. Laktaza tolere edebilmek, hayat boyu süt tüketebilmemizi sağlayan kalıtsal/genetik bir özellik” dedi.
Bu yeni araştırma, insan topluluklarının en az 5000 yıldır inek, koyun ve keçi sütü tükettiğine dair protein kanıtları sunuyor. Bu daha önce seramiklerde ve yemek pişirme malzemelerinde bulunan süt yağı kanıtlarını da doğruluyor. Süt, arkeolojik olarak çok kötü korunduğu için, süt tüketimini ve insanda genetik süt adaptasyonlarını araştırmak daha önce çok zordu. Dişte bulunan süt protein kalıntıları ise bilim adamlarının, bu farklı kanıtları bir araya getirebilmesini sağlayacak. Böylece insanların genetik özellikleri ve kültürel davranışları aynı anda karşılaştırabilecek. Ekip, Bronz Çağından günümüze kadar insan dişlerinde süt tüketiminin izini bulabildi.
Profesör Matthew Collins, “Bazı sonuçları bekliyorduk, mesela 19. yüzyıl Batı Afrikasında, mandıracılığın nadir olduğu bölgelerde yaşayan insanlarda süt kalıntısı bulmadık. Fakat Avrupa’da 5000 yıllık bir süre içinde süt tüketiminin kanıtları çok yaygındı” dedi. Dr Speller: “Bu araştırma sayesinde bir toplululuk içinde kimlerin süt içtiğini öğrenebileceğiz. Tüketimi iskeletlere bağlayabildiğimiz için kimin bu önemli bir besin değerine sahip gıdaya erişimi olduğunu bilebiliriz” dedi.
Enrico Cappellini ise, beta-laktoglobulin’in ayrıca sütün hangi süt üreten hayvandan geldiğini gösterebildiğini ve Bronz Çağı’ndan itibaren inek ve koyun sütü tüketimi kanıtlarının çok yaygın olduğunu söyledi. Keçi sütü tüketimi ise sadece Bronz Çağı Kuzey İtalyasında görülmüş.
Makale: Warinner, C., Hendy, J., Speller, C., Cappellini, E., Fischer, R., Trachsel, C., … & Fotakis, A. (2014). Direct evidence of milk consumption from ancient human dental calculus. Scientific reports, 4, 7104.
You must be logged in to post a comment Login