İnsan türünün doğum yeri ve tüm dünyaya yayılan insan göçünün kaynağı olan Afrika’da şu ana kadar, insan kökenini anlamamıza büyük oranda yardımcı olan antik DNA çalışmaları hiç yapılmamıştı. Avrupa’daki Neandertaller, Asya’daki göçebeler ve Amerika’daki Paleo-Kızılderililer’in genomları çıkarılmış olmasına rağmen, Afrika’nın sıcak ve nemli iklimi, DNA’nın analizler için korunabilmesini büyük ölçüde engelliyor.
Fakat Science dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma sonunda bu durumu değiştiriyor. Etiyopya’nın dağlık bölgelerindeki Mota mağarasında bulunan, 4500 yıl önce yaşamış bir avcı toplayıcıya ait kalıntılar Afrika kıtasında genomu çıkarılan ilk kalıntılar oldu.
Yaşayan Afrikalıların genomuyla karşılaştırıldığında ise Mota genomu şaşırtıcı bir bulguya işaret ediyor. Afrika’nın genelde dışarı doğru göçlerin yaşandığı bir kıta olarak görülür. Fakat yapılan karşılaştırma, yaklaşık 3500 yıl önce Orta Doğu’dan gelen çiftçilerin Afrika’ya büyük bir göçü olduğunu gösteriyor. Bu çiftçilerin DNA’sı o kadar derine nüfuz etmiş ki, izole toplumlar olduğu düşünülen Güney Afrika’daki Khoisan’lara ve Kongo pigmelerine bile yayılmış.
Güney Florida Üniversitesi’nden antropologlar John ve Kathryn, 2012 yılında yerli Gamo kabilesi yaşlılarını, onları savaş zamanında Gamoların saklanma yeri olan Mota mağarasına götürmesiyle iskeleti keşfetti. Araştırmacılar bir taş tabakasının altında, yetişkin bir erkeğe ait bir iskelet buldular. Radyokarbon tarihlemesi iskeletin günümüzden 4500 yıl önceye tarihlendiğini gösterdi. Araştırmacılar, diğer kemiklerden daha fazla DNA’nın korunduğu iç kulaktaki petröz kemiği inceledi.
İç kulak kemiğinde gerçekten de DNA korunmuştu. Dağlık alandaki mağaranın serin olması da DNA’nın korunmasına yardımcı olmuş olabilir. DNA dizisi çıkarıldığında, Mota adamının kahverengi gözleri olduğu ve koyu bir tene sahip olduğu anlaşıldı. Bunun yanında DNA’da yüksek irtifalara uyum sağlamakla ilişkili üç gen varyantı da bulundu.
Mota’nın genomu daha sonra Afrika’daki 40 toplum ve Avrupa ile Asya’dan 81 toplumun üyelerinin genomlarıyla karşılaştırıldı. Bu karşılaştırma Mota’nın, Etiyopya’nın dağlık bölgelerinde halen yaşayan Ari etnik grubuyla en büyük benzerliği gösterdiğini ortaya çıkardı. Bunun üzerine araştırmacılar Ari’lerde bulunan fakat Mota’larda olmayan genlere odaklandı. Bu genlerin son 4500 yılda eklenmiş olduğu düşünülüyor.
Araştırmacılar Mota’nın, Ariler ve tüm diğer Afrikalılarda bulunan DNA’nın %4 ila %7’sine sahip olmadığını keşfetti. Bu yeni DNA’nın en benzer olduğu DNA’lar ise modern Sardinyalılar ve Almanya’da yaşamış olan tarihöncesi çiftçiler. Bu erken çiftçilere ait DNA’nın ipuçları daha önce bazı yaşayan Afrikalılarda da bulunmuştu.
Mota genomu ise, Afrika’da çiftçilerin genetik imzasına odaklanılmasına ve bu genin Afrika’ya ne zaman geldiğinin anlaşılmasına yardımcı oldu. DNA dizisini Cambridge Üniversitesi’nden nüfus genetikçisi Andrea Manica ve Marcos Gallego Llorente çıkardı.
DNA dizisini çıkaranlardan Manica, yaşayan Afrikalıların ve Avrupalı çiftçilerin bu DNA’yı aynı kaynaktan – Orta Doğu, Anadolu ya da Mezopotamya’daki bir toplumdan aldığını öne sürüyor. Bu Orta Doğulu toplumların bazıları, 8,000 yıl öncesinden başlayarak Avrupa ve Asya’ya dağıldı, ve Avrupa’nın ilk çiftçileri oldu.
Ama bu nüfusun soyundan gelen bazıları, büyük ihtimalle Mota’nın yaşadığı tarihten sonra Afrika’ya geri göç etti. Bu görüş, Afrika’da bulunan ve günümüzden 3500 – 3000 yıl önceye tarihlenen Orta Doğu tahıllarıyla da uyuşuyor.
Çok uzak ve izole bölgelerdeki Afrikalılarda hala bu çiftçi DNA’sının bulunması, Afrika’ya olan göçün çok büyük olduğunu gösteriyor, diyor Manica. Bu tarihte Afrika’da tarım çoktan yerleşmişti. Ama yeni gelen Orta Doğuluların da genlerinin nasıl bu kadar yayıldığını açıklayacak bir avantajı olmalıydı. Manica “Çok fazla insna gelmiş olmalı, ya da belki de çok başarılı olan yeni ekinleri vardı” diyor.
Harvard Üniversitesi’nden nüfus genetikçisi David Reich, Afrikalılar ve Avrasyalılar arasında görülen karışımın fazlalığı karşısında şaşkınlığa uğramış. Reich, “Çiftçilerin Mezopotamya’dan Afrika’ya yaptığı büyük bir göç olduğu uzun zamandır tahmin ediliyordu. Ama Khoisan ve pigmeler gibi Afrika’da araştırılan tüm nüfuslara yayılmış bir batı Avrasya göçü? Bu şaşırtıcı ve yeni bir şey” diyor.
Araştırma ekibinde bulunmayan Imperial College London Üniversitesi’nden “Mota genomu birçok yakın tarihli nüfus hareketlerinden önce, Afrika genomunun nasıl olduğu hakkındaki ilk bilgileri veriyor” diyor. Afrika’ya ve Afrika’dan olan göçler büyük ihtimalle hem kompleks hem de sürekliydi. Hodgson “Bu araştırma tek başına da çok önemli, ama umarım antik Afrika genomu araştırmalarının sonu değil başlangıcı olur” dedi.
Ann Gibbons, Science Magazine
Görseller: Kathryn ve John Arthur
You must be logged in to post a comment Login