Kaçırmış olanlar için 2024 yılının Şubat ayında, Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- Romalılar Uyuşturucu Tohumları Kemik Şişelerde Saklamış
Hollanda’da bulunan içi oyulmuş ve tıpa takılmış bir hayvan kemiği, Romalılar tarafından zehirli tohumların saklanması için kullanılmış.
Arkeologlar, şu anda Hollanda olan bölgede, Roma döneminden kalma kırsal bir yerleşim yeri olan Houten-Castellum’da muhtemelen bir keçi veya koyuna ait olan oyulmuş hayvan uyluk kemiğini buldular. Uyluk kemiğinin içindeki minik tohumlar, itüzümü familyasından son derece zehirli bir bitki olan kara banotundan (Hyoscyamus niger) geliyordu. Antiquity dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre Banotu, tıbbi özellikleri ve halüsinojenik etkileri nedeniyle uzun süredir insanlar tarafından kullanılıyor. Araştırmacılar daha önce, Avrupa genelindeki MÖ 5.500 yılına kadar uzanan arkeolojik alanlarda benzer tohumları dağınık halde bulmuştu. Bununla birlikte, bitki tıpkı bir yabani ot gibi büyüdüğünden, bu bölgelerdeki kara banotu varlığının, kullanıldığına mı yoksa doğal olarak ortaya çıktığına mı işaret ettiğini belirlemek genellikle oldukça zor.
Detaylı bilgi için tıklayın.
9- Bulgaristan’da Zengin Roma Mezarı, Anadolu Kökenli Bir Aileye Ait
Bulgaristan’da varlıklı bir aileye ait mezarlar, imparator Caracalla’nın Pergamon’a yaptığı ziyareti tasvir eden nadir bir madalyon içeriyor.
Kuzey Bulgaristan’da bir çiftçi, tarlasını sürerken tesadüfen mezarlar buldu. Mezarlardan birinde, 2-3 yaşlarında bir çocuğun iskeleti ve Roma imparatoru Caracalla’nın (MS 198’den 217’ye kadar hüküm sürdü) MS 214’te Anadolu’daki Pergamon’a yaptığı ve şifa tanrısı Asklepios tapınağına ziyaretini tasvir eden nadir bir bronz madalyon bulunuyordu. Arkeologlar, Caracalla madalyonunun mezarlardaki kişilerin Anadolu kökenli olduğuna işaret ediyor olabileceğini, bunun da Nicopolis ad Istrum’un çoğunlukla Anadolu’dan gelen yerleşimciler tarafından inşa edildiği gerçeğiyle tutarlı olabileceğini belirtiyor.
Detaylı bilgi için tıklayın.
8- Paskalya’nın Gizemli Yazısı, Avrupalılardan Önce İcat Edilmiş
Paskalya Adasında (Rapa Nui) çözülemeyen rongorongo yazısının yazılı olduğu ahşap tabletin tarihi, Avrupalıların gelmesinden çok öncesine tarihleniyor.
Doğu Pasifik adası Rapa Nui’den (aynı zamanda Paskalya Adası olarak da biliniyor) çözülemeyen “rongorongo” yazısının yazılı olduğu ahşap bir tablet, Avrupalıların adaya gelişinden öncesine dayanıyor ve bu da yazının bağımsız olarak icat edilen birkaç yazı sisteminden biri olduğu olasılığını güçlendiriyor. Roma’daki bir koleksiyonda saklanan dört rongorongo tabletinden birindeki ahşap, 1493 ile 1509 yılları arasına tarihlendi. Bu tarihler, Avrupalıların adaya ilk kaydedilen 1720’li gelişinden 200 yıl öncesine ait.
Detaylı bilgi için tıklayın.
7- Arkeologlar Amerika’da Bilinen En Eski Boncuğu Keşfetti
Arkeologlar, yaklaşık 12.940 yıl önce kemikten yapılmış tüp şeklinde bir boncuk keşfettiler ve bu Amerika’da bilinen en eski boncuk.
Converse County’deki La Prele Mammoth bölgesinde bulunan boncuk, Amerika’da bilinen en eski boncuk olma özelliğini taşıyor. Bu arkeolojik alan, öldürülmüş veya kasaplık işlemlerinden geçmiş bir alt yetişkin Kolomb mamutunun kalıntılarını ve hayvanın kesildiği sırada iskan edilen ilgili bir kampı barındırıyor. Araştırmacılar, boncuğun ya bir tavşanın metapodialinden (parmakları uzvun proksimal kemiklerine bağlayan kemikler) ya da proksimal falanksından (insanların ve diğer omurgalıların el ve ayak parmaklarında bulunan bir kemik) yapıldığı sonucuna vardı.
Detaylı bilgi için tıklayın.
6- 500 Km Uzaklıkta Benzer Mezarlara Gömülen Kişiler Akraba Çıktı
Tüm özellikleri birbirine çok benzeyen fakat aralarında 500 kilometreden fazla mesafe olan iki mezara gömülen bireyler genetik olarak ilişkili çıktı.
Ölümü kucaklıyormuşçasına bir mezara gömülen bir yetişkin ve çocuğun kalıntılarını içeren dokunaklı tarihöncesi mezarlar, arkeologların merakını uzun süredir cezbediyor. Lüksemburg ve Britanya’daki Erken Tunç Çağı örneklerini kullanan yeni bir çalışma, tarihöncesi topluluklardaki aile ilişkilerine ve MÖ 3. binyılda Batı Avrasya’da toplu gömmeden bireysel gömmeye geçiş sürecine dair bilgiler sağlıyor. Sonuçlar, Kuzeybatı Avrupa’daki Bell Beaker topluluklarının (Çan biçimli çömlek kültürü), çocukları, biyolojik anneleri ve diğer yakın biyolojik akrabalarıyla birlikte gömdüklerine dair ilk genetik kanıtı sunuyor.
Detaylı bilgi için tıklayın.
5- Tunç Çağı’na Ait Bu Eserler Dünya Dışı Metalden Yapılmış
İspanya’da keşfedilen göz kamaştırıcı bir Tunç Çağı koleksiyonundaki bazı eserler, dünya dışı metallerden yapılmış.
“Villena Koleksiyonu” olarak bilinen ve 1963 yılında arkeologlar tarafından keşfedilen koleksiyon, altın, gümüş, kehribar ve demirden özenle hazırlanmış toplam 59 şişe, kase ve mücevher parçasını içeriyor. Ancak bir taş ocağında koleksiyonun keşfi üzerine araştırmacılar bazı demir parçalar hakkında birkaç merak uyandırıcı ayrıntıyı fark etti. O dönemde araştırmacılar, eserlerin koyu kurşuni bir metalden yapılmış olduğunu tanımlamışlardı. Bazı bölgeleri parlaktı ve çoğunlukla çatlaklı, demir görünümlü bir oksitle kaplanmıştı. Şimdi ise yeni araştırmalar, iki eserde kullanılan demirin, yaklaşık 1 milyon yıl önce Dünya’ya düşen bir göktaşından kaynaklandığını ortaya çıkardı.
Detaylı bilgi için tıklayın.
4- Almanya’da Su Altında 11.000 Yıllık Devasa Bir Av Tuzağı Bulundu
Baltık Denizi’nde keşfedilen bir taş duvar, yaklaşık 11.000 yıl önce bölgenin kuru arazi olduğu sırada geyik avlamak için inşa edilmişti.
Duvar, dünyadaki en eski avlanma yapılarından biri ve Avrupa’da şimdiye kadar bulunan en büyük Taş Devri yapılarından biri olabilir. Yerel tarihöncesi insanların inşa ettiği düşünülen duvarın günümüze kalan parçaları 1.670 taştan yapılmış ve yaklaşık 975 metre uzunluğunda, 1 metre yüksekliğinde ve 2 metre genişliğinde. Duvarın Avrupa’daki erken Holosen’den (11.700 yıl öncesinden günümüze) kalma türünün en büyüğü olabileceği düşünülüyor. Araştırmacılar, Orta Doğu’da bulunan eski “çöl tuzaklarının” da aralarında bulunduğu benzer tarihöncesi duvarlara dayanarak, bunun avcı-toplayıcılar tarafından vahşi hayvan sürülerini öldürülebilecekleri ağıllara sürmek için kuru arazide inşa edildiğini öne sürüyorlar.
Detaylı bilgi için tıklayın.
3- Niğde’de 9.000 Yıl Önce Sıvanarak Boyanmış Kafatasları Bulundu
Niğde’de yer alan Tepecik-Çiftlik höyüğünde 9.000 yıl önce yaşayan insanlar, yedi kişinin kafataslarını kil ve kireç ile sıvayarak süslemiş.
Yaklaşık 9.000 yıl önce, “Çanak Çömlek Öncesi Neolitik” olarak bilinen dönemde, Orta Doğu’nun eski sakinleri, ölülerinin kafataslarını sıvamak gibi tuhaf bir gelenek geliştirdiler. Çoğu zaman, bu sıvanmış kafatası daha sonra daha gerçekçi görünmeleri için renkli pigmentler ve diğer şeylerle süslendi, ancak arkeologlar bu tuhaf uygulamanın tam olarak neden ve nasıl ortaya çıktığından emin değiller. Şimdi ise araştırmacılar, Türkiye’nin Niğde şehrinde Tepecik-Çiftlik arkeolojik alanında bulunan yedi sıvalı kafatası üzerinde ayrıntılı analizler gerçekleştirdi. Bulgularını yeni bir çalışmada sunan yazarlar, incelenen kafatasların 15-40 yaş aralığındaki kadın ve erkekler ile 8-10 yaş aralığında bir çocuğa ait olduğunu belirterek, literatürdeki tartışmaya atfen sıvalı kafatasları hakkında Ata kültü yerine Kafatası Kültü teriminin durumu daha iyi açıkladığını ifade ediyor.
Detaylı bilgi için tıklayın.
2- Fas Sahilinde 90.000 Yıllık Ayak İzleri Bulundu
Dünya üzerinde bilinen en eski ve en iyi korunmuş insan ayak izlerinden bazıları Fas sahilinde bulundu ve yaklaşık 90.000 yıllık.
Fas’taki araştırmacılar, dünyanın bilinen en eski ayak izlerinden bazıları olan 85 adet iyi korunmuş insan ayak izini ortaya çıkardı. Kuzey Afrika ve Güney Akdeniz’de türünün bilinen tek insan izi patikası alanı olan alanın analizi, en az beş erken modern insandan oluşan bir grup tarafından sahile bırakılmış toplam 85 insan ayak izini içeren iki patikayı ortaya çıkardı. Ekip, bir eserin üzerindeki veya yakınındaki belirli minerallerin en son ne zaman ısıya veya güneş ışığına maruz kaldığını belirleyen bir teknik olan optik olarak uyarılan lüminesans tarihlendirme yöntemini kullandı. Hafif eğimli kumsalın kumunun büyük kısmını oluşturan ince kuvars tanelerinin yaşını temel alan araştırmacılar, birden fazla nesilden oluşan bir Homo sapiens grubunun yaklaşık 90.000 yıl önce sahilde yürüdüğünü ve ayak izi patikalarını oluşturduğunu belirledi.
Detaylı bilgi için tıklayın.
1- Herculaneum’da Kömürleşen Bir Papirüs Yapay Zeka ile Okundu!
Vezüv patlamasıyla küle gömülen Herculaneum’daki bir kütüphanede bulunan kömürleşmiş papirüs, yapay zeka ve para ödülü yardımıyla okundu! Bu “Antik Yunan felsefesinde bir devrimin başlangıcı”.
Araştırmacılar, Pompeii’yi ve Herculaneum’u yok eden patlamada ısı, kül ve ponza taşlarından zarar görmüş papirüs tomarındaki harfleri okumak için yapay zekayı kullandı. Bilim insanları, yaklaşık 2.000 yıl önce Vezüv Yanardağı patladığında gömülen kömürleşmiş bir papirüsün gizli metninin okunmasının ardından, yeni bir çağın eşiğinde olduklarına inanıyor. Okunan papirüsün yazarı muhtemelen Philodemus’tu. Papirüs, zevkin kaynaklarını, müzik ve yiyeceğe (özellikle kapari) değinerek ve unsurların birleşiminden yaşanan hazzın büyük veya küçük bileşenlerden, bolluktan veya korkudan mı kaynaklandığını tartışıyor. Okunmayı bekleyen yüzlerce Herculaneum papirüsü dışında çok daha fazlası villaya gömülmüş olabilir
Detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login