Kaçırmış olanlar için 2023 yılının Kasım ayında, Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- Avrupa’da Bilinen En Eski Savaşın Kanıtları
Yüzlerce insan kalıntısı, Neolitik insanlar arasında güçlü devletlerin oluşmasından çok önce uzun süren bir çatışmaya işaret ediyor.
Kanıtlar, kuzey İspanya’daki bir mezarlıkta bulunan yüzlerce insan kalıntısının yeniden analizinden ortaya çıktı. Kemikler ağırlıklı olarak erkeklere ait ve çoğunda bıçaklanma ve künt kuvvet travması sonucu oluşan yaralanmalara dair kanıtlar var; bu da onların bir savaşçı sınıfına ait olduklarını gösteriyor. Bulgular, bir topluluk içinde çatışma olamayacak kadar büyük. Çatışmanın büyüklüğü, yalnızca kişilerarası çatışmalardan ziyade, erken savaşa işaret ediyor.”
Detaylı bilgi için tıklayın.
9- İnsanlar 31.000 Yıl Önce Uzun Menzilli Silahlar Kullanıyordu
31.000 yıl önce Belçika’nın güneyindeki Haine Nehri kıyılarındaki avcı-toplayıcılar, avcılık için mızrak atıcılar kullanıyorlardı.
31.000 yıl önce Belçika’nın güneyindeki Haine nehrinin kıyılarına yerleşen avcı-toplayıcılar, avlarını avlamak için zaten mızrak atıcıları kullanıyorlardı. Maisières Kanalı arkeolojik alanında bulunan materyal, bu avlanma tekniğinin, bilinen en eski korunmuş mızrak atıcılardan 10.000 yıl önce kullanıldığının belirlenmesine olanak tanıdı. Bu keşif, arkeologları bu önemli teknolojik yenilik çağını yeniden düşünmeye sevk ediyor.
Detaylı bilgi için tıklayın.
8- Çin’de, Neolitik Döneme Ait Kelle Avcılığının Kanıtları
Çin’deki 4.100 yıllık bir katliamdan kalan başsız iskeletler, Neolitik Asya’da bilinen en büyük ‘kelle avcılığının’ kurbanlarına ait.
Çin’deki toplu mezarlardan çıkarılan başsız iskeletler, yaklaşık 4.100 yıl önce kelle avı olaylarında katledilen kurbanların kalıntılarına ait. Bulgular, Neolitik Asya’da kaydedilen en büyük kelle avcılığı olayına işaret ediyor. Kelle avcılığı, düşmanların kellelerini ganimet olarak alma uygulamasına deniyor. Şaşırtıcı bir şekilde araştırmacıların analiz ettiği 41 başsız iskeletin tamamı, anatomik analizlere göre kadın ve gençlere aitti.
Detaylı bilgi için tıklayın.
7- Sırbistan’da Kanatlı Fallus Biçiminde Rüzgar Çanı
Sırbistan’daki arkeologlar, belirgin bir fallus içeren ve tintinnabulum adı verilen bir Roma rüzgar çanı ortaya çıkardı.
Roma döneminde evlerin ve dükkanların kapılarının yakınına asılan bu tür nesnelerin, mülkler için “sihirli” bir koruma görevi gördüğüne inanılıyordu. Söz konusu eser, antik bir Roma şehri olan Viminacium’un ana caddesindeki büyük bir evin verandasında keşfedildi. Tintinnabulum’lar rüzgarı yakalayacak şekilde tasarlanmıştı. Gürültüleri ve sıra dışı görünümlerinin, kötü ruhları korkutması ve antik çağda çok korkulan nazarın lanetini savuşturacağı düşünülüyordu.
Detaylı bilgi için tıklayın.
6- Avrupa’nın İlk Daimi Sakinleri 37.000 Yıl Önce Kırım’a Yerleşti
İki eski bireyin DNA analizi, Avrupalıların atalarının Kırım’a ilk kez yaklaşık 37.000 yıl önce yerleştiğini ortaya koyuyor.
Genetik olarak günümüz Avrupalılarıyla akraba olan popülasyonlar, Avrupa’da ilk kez 38.000-40.000 yıl önce, şiddetli iklim değişikliğinin yaşandığı soğuk bir dönemin ardından ortaya çıktı. Bu yeni göçmenler, eninde sonunda Avrupa’da önceden var olan modern insan atalarının yerini alacaktı. Ancak bu gruplar arasındaki ilk etkileşimler, göçün ilk dönemlerine ait genomik kanıtların bulunmaması nedeniyle belirsiz. Yeni bir çalışmada bilim insanları, Kırım’daki Buran-Kaya III bölgesinden 36.000 ila 37.000 yıllık iki bireyin genomlarını dizileyip analiz etti ve bunların bu yeni göçe ait olduklarını buldu.
Detaylı bilgi için tıklayın.
5- Japonya’da İnşaat Alanında 100.000 Antik Sikke
Japonya’daki arkeologlar, bazıları Çin kökenli ve 2.000 yıldan daha eski olan tahmini 100.000 madeni para istifini ortaya çıkardı.
Yetkililer, yakın zaman önce Japonya’da gömülü 100.000’den fazla madeni paradan oluşan bir koleksiyon bulunduğunu ve bunun ülkedeki türünün en büyük keşiflerinden biri olduğunu açıkladı. Sojamachi bölgesinde bir şirketin fabrika kurmayı planladığı bölgede ortaya çıkarılan paralar, ortasındaki bir delikten geçirilen hasır iplerle demetler halinde birbirine bağlanmıştı. Madeni paralar 60 santimetreye 1 metre boyutlarında bir alanda bulundu. Her demet yaklaşık 100 madeni para içeriyordu ve toplam 1.060 demet çıkarıldı. Bölgede bulunan hasır izleri, para demetlerinin gömülmeden önce hasırla sarıldığını gösteriyor.
Detaylı bilgi için tıklayın.
4- Mısırlı Kadının Pelvisinde Dişleri Olan Nadir Bir Tümör Bulundu
Antik Mısırlı bir kadının pelvisinde, dişleri olan bir yumurtalık tümörü vardı ve olası bir tılsımlı nesneyle birlikte gömülmüştü.
Arkeologlar eski bir Mısır mezarlığını kazarken nadir bir keşif yaptılar: üç bin yıldan fazla süre önce ölen bir kadının leğen kemiğine yerleşmiş bir yumurtalık tümörü. İki dişe sahip kemiksi bir kütle olan tümör, tipik olarak yumurtalıklarda veya testislerde meydana gelen nadir bir tümör türü olan teratom’un bilinen en eski örneği olma özelliğini taşıyor. Daha önce arkeolojik olarak sadece dört teratom örneği bulunmuştu; üçü Avrupa’da ve biri Peru’da.
Detaylı bilgi için tıklayın.
3- 3.000 Yıllık Stel, Cinsiyet Rollerine Dair Bilinenleri Sarsıyor
İspanya’da bulunan 3.000 yıllık nadir bir stel, dönemin cinsiyet rollerine dair anlayışımızda devrim yaratma potansiyeline sahip.
İspanya’nın Cañaveral de León bölgesindeki 3.000 yıllık Las Capellanías mezar kompleksinde gerçekleştirilen kazılarda, detaylı yüzü, elleri ve ayakları, başlığı, kolyesi, iki kılıcı ve erkek cinsel organı olan bir insan figürünü tasvir eden bir dikilitaş ortaya çıkarıldı. Bu keşiften önce arkeologlar bir stel üzerindeki başlık ve kolye gibi özelliklerin kadın formunu temsil ettiğini düşünüyordu; kılıç gibi silahların olması ise erkek “savaşçı” stelleri olarak yorumlanıyordu. Ancak hem “erkek” hem de “dişi” unsurları içeren bu son keşif, bu varsayımlara meydan okuyor.
Detaylı bilgi için tıklayın.
2- Saç Bitleri, Amerika’ya İlk İnsan Göçleriyle Birlikte Yayılmış
İnsanlarla evrimleşen saç bitlerinin genetik analizi, Asya ve Avrupa göçlerinin sonucu olarak Amerika’da birleşen iki farklı bit grubunu ortaya çıkardı.
Yeni bir çalışma, kan emen baş bitlerinin, insan konakçılarıyla birlikte çok yakın bir şekilde evrimleştiğini, hatta genlerinin Amerika’ya insan göçünün dalgalarını yansıttığını ortaya çıkardı. Araştırmalar, Amerika’ya gelen ilk insanların, Moğolistan’a da yayılmış olabilecek Eski Kuzey Sibiryalılar ve Doğu Asyalılardan oluşan bir ata grubundan geldiğini ileri sürüyor; bu da Moğollar ve Amerika yerlileri arasındaki genetik benzerlikleri açıklayabilir.
Detaylı bilgi için tıklayın.
1- Denisovalıların Genetik Mirası, Ruh Sağlığımızı Bozuyor Olabilir
Denisovalı genlerimiz suçlu: Anoreksiya nervoza, hiperaktivite, otizm spektrum bozukluğu, bipolar, depresyon, obsesif kompulsif ve şizofreni.
Bir araştırma ekibi, Denisovalıların bize bugüne kadarki en yaygın genetik katkısını belirledi. Çalışma, çinko düzenlemesini etkilediği gözlemlenen genetik varyantın, atalarımızın soğuğa adaptasyonunda evrimsel bir avantaja işaret edebileceğini ortaya koyuyor. Çalışma aynı zamanda bu genetik adaptasyonun modern insanlarda nöropsikiyatrik bozukluklara yatkınlık oluşturabileceğini de ortaya koyuyor.
Detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login