2022 yılının Mart ayında Türkiye’de ve dünyada yapılmış öne çıkan arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- İngiltere’de Kral Arthur Zamanına Ait Kraliyet Mezarları Bulundu
Efsanevi Kral Arthur döneminden kalma erken dönem İngiliz kralları, kraliçeleri, prensleri ve prensesleri olabilecek onlarca mezar bulundu.
MS 5. ve 7. yüzyıllar arasına tarihlenen İngiliz kraliyet mezarlarının, muhtemelen özenli olmadıkları ve değerli mezar eşyaları içermedikleri için şimdiye kadar göz ardı edildiğini ileri sürüyor. Araştırma, Roma yönetiminin sonu ile geç Anglo-Sakson krallıkları arasındaki İngiliz tarihinin az anlaşılan bir dönemine ait arkeolojik kanıtları yeniden gözden geçiriyor – geleneksel olarak Kral Arthur efsaneleri tarafından tanımlanan bir zaman.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
9- Mağaralardaki El İzlerinin Önemli Bir Kısmı Çocuklara Ait Çıktı
İspanya’daki mağara duvarlarında bulunan tüm el izlerinin dörtte birinin çocuklar tarafından yapıldığını gösteren kanıtlar bulundu.
Araştırmacılar, İspanya’daki beş mağarada bulunan eski el izleriyle ilgili çalışmalarını ve bulgularının genel olarak mağara duvarlarındaki eski el izleri hakkında öne sürdüğüne inandıklarını anlatıyor. Bu yeni çalışmada, araştırmacılar, tüm mağara el izlerinin dörtte birinin çocukların elleri kullanılarak yapıldığını gösteren kanıtlar buldular. Araştırmacılar, eski toplumlarda çocukların etkisinden veya faaliyetlerinden çok az söz edildiğini belirterek çalışmalarına başladılar. Bu, Avrupa’daki ve özellikle İspanya’daki mağara duvarlarındaki bazı sanat eserlerini merak etmelerine ve el izlerine daha yakından bakmalarına neden oldu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
8- Antik DNA ile Modern Amerika Yerlisi Grubun Ataları Bulundu
Modern Muwekma Ohlone kabilesi üyeleri ile 1.900 yıldan daha önce yaşamış, yakınlarda gömülü olan bireyler arasında genetik ilişki bulundu.
San Francisco Körfez Bölgesi’ndeki yerli halkların genomik bir araştırması, Muwekma Ohlone Kabilesinin günümüzdeki sekiz üyesinin, birkaç yüz ila 2.000 yıl önce bölgede yaşayan 12 kişiyle aynı ataları paylaştığını ortaya koyuyor. Stanford Üniversitesi popülasyon genetiği ve toplum profesörü Noah Rosenberg ile araştırmayı yöneten antropoloji profesörü Ripan Malhi, “PNAS’ta bildirilen çalışma, Ohlone’un MS 500-1000 yılları arasında bölgeye göç ettiği fikrine meydan okuyor.” diyor. Muwekma Ohlone Kabile Konseyi, çalışmayı talep etti, katkıda bulundu ve denetledi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
7- Bilinen En Eski Pantolon, Tüm Asya Kültürlerinin İzlerini Taşıyor
Çin’in batısındaki Tarim Havzası’nda, tüm zamanların en büyük moda sıçramalarından birini yapan insanların eski kalıntıları yatıyor.
Tarim Havzası’nın Yanghai mezarlığına ölülerini gömen çobanlar ve at binicileri, kabaca 3.200 ila 3.000 yıl önce pantolon yapımına öncülük ettiler. Avrasya’daki toplumların etkilerini sergileyen dokuma teknikleri ve dekoratif desenlerin ustaca kombinasyonu, artık dünyada bilinen bu tür en eski giysi olarak kabul edilen şık ancak dayanıklı pantolonu ortaya çıkardı. Şimdi ise uluslararası arkeologlar, moda tasarımcıları, yerbilimciler, kimyagerler ve konservatörler ekibi, bu pantolonların nasıl yapıldığını çözdü ve özenle modern bir kopya üretti. Araştırmacılar, “vintage” pantolonların yalnızca tekstil inovasyonu hakkında değil, aynı zamanda Asya’da kültürel uygulamaların nasıl yayıldığının bir hikayesini taşıdığını söylüyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
6- Portekiz’de 8.000 Yıllık İnsan Mumyalama Kanıtları Bulundu
Daha önce basılmamış fotoğraflar, günümüzde Portekiz olan bölgede 8.000 yıl önce yaşayan insanların ölülerini mumyaladıklarını gösteriyor.
Yaklaşık 60 yıl önce bir arkeolog, Portekiz’in güneyindeki 8.000 yıllık mezarlara gömülen birkaç iskeletin fotoğraflarını çekti. Şimdi, bu fotoğrafların yeni bir analizi, en eski insan mumyalarının Mısır’dan ve hatta Şili’den değil, Avrupa’dan geldiğini gösteriyor. 1960’larda yapılan kazılarda Portekiz’in güneyindeki Sado Vadisi’nde bir düzineden fazla eski ceset bulundu. Araştırmacılar, görüntüleri analiz ettikten ve mezarlık alanlarını ziyaret ettikten sonra, bu cesetlerden en az birinin, muhtemelen gömülmeden önce taşınmasını kolaylaştırmak için mumyalandığını söylüyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
5- Kulak Ameliyatının En Eski Kanıtı 5.300 Yıl Öncesine Dayanıyor
Araştırmacılar, 5.300 yıl önce yaşamış bir insan üzerinde yapılan en erken başarılı kulak ameliyatının kanıtlarını buldu.
El Pendónis Dolmeni, İspanya’nın Burgos kenti yakınlarında bir kazı alanı. Önceki araştırmalar, alanın bir zamanlar erken insanlar tarafından mezar odası olarak kullanıldığını gösterdi. Bununla beraber, alanın milattan önce 3.800 ile 3.000 yılları arasında yaklaşık 800 yıl boyunca kullanıldığını da gösteriyordu. 2018 yazında, alanda bir kafatası bulundu ve depoya kondu. Daha yakın zamanlarda, araştırmacılar yeniden kafatasını alıp, ona daha yakından baktılar. Bunu yaparken, kulak rahatsızlığını tedavi etmek için bir tür kranial cerrahi kanıtı taşıdığını buldular.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
4- 30.000 Yıllık Willendorf Venüsü’nün Kökeni Çözüldü
Araştırmacılar, 30.000 yıllık Willendorf Venüsü’nün oyulduğu malzemenin muhtemelen İtalya’dan gelmiş olduğunu belirlediler.
Willendorf Venüsü, 1908 yılında Aşağı Avusturya’da bir köy olan Willendorf yakınlarındaki Paleolitik bir bölgede bulunan 11 cm’lik bir Venüs heykelciği. Viyana Üniversitesi tarafından Viyana Doğa Tarihi Müzesi ile işbirliği içinde yayımlanan yeni bir çalışmada, araştırmacılar yüksek çözünürlüklü tomografi uyguladılar ve Venüs’ün kuzey İtalya’daki bir bölgeden geldiğini öne sürdüler. Bilim insanları, keşfinden bu yana ilk kez bu gösterişli Buz Devri figürünün içine baktılar ve taşın kökenlerini kuzey İtalya’da yüzlerce kilometre uzaktaki bir yere kadar takip etmelerine yardımcı olacak ipuçları buldular.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
3- Neolitik Dönemde Yaşamış Bir Kadınının Canlandırması Yapıldı
4.000 yıl önce yaşamış bir kadının gerçek boyutlu çarpıcı bir rekonstrüksiyonu yapıldı ve İsveç’te sergiye konuldu.
Araştırmacılar bu kadının varlığını yaklaşık bir asırdır biliyorlardı. 1923’te Lagmansören adlı küçük bir yerleşim yerinde yol yapımı sırasında işçiler, kadının iskelet kalıntılarını, muhtemelen 7 yaşında bir erkek çocuğunun kalıntılarının yanında gömülü olarak buldular. Gerçeğe yakın modeli oluşturmak için 350 saat harcayan heykeltıraş ve arkeolog Oscar Nilsson, “Genelikle bunun bir anne ve oğul olduğunu düşünme eğilimindesiniz. Olabilir. Ya da kardeş olabilirler: kız ve erkek kardeşler. Akraba olabilirler ya da sadece kabile arkadaşı da olabilirler. Bilmiyoruz, çünkü DNA bu ilişkiyi kuracak kadar iyi korunmamış.” diyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
2- Norveç’te Eriyen Buzullar, 1.700 Yıllık Silahları Ortaya Çıkardı
Norveç’teki buzul arkeologları, bin yıldan daha önce avcıların ren geyiği avladığı bir dağda silahlar ve gizli saklanma yerleri keşfettiler.
İç kısımlardaki dağ zirvesi Sandgrovskaret’in bir bölümünü inceleyen arkeoloji ekibi, üçü 1.700 yaşında olan beş ok buldu. Araştırmacılar ayrıca, avcıları yakınlara gelen ren geyikleri için “görünmez” yapan 40 adet taştan yapılmış “av panjuru” keşfettiler. Norveç’teki Innlandet İlçe Konseyi Kültürel Miras Bölümü’nde arkeolog olan Lars Pilø, “Ren geyiği 10-20 metreye yaklaştığında burada saklanan avcı ayağa kalkıyor ve ok atmaya başlıyor olmalıydı.” diyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
1- Çatalhöyüklüler, Birini Gömdüklerinde Evin Duvarını Boyuyormuş
Şaşırtıcı bir şekilde, Çatalhöyük’te bir yapıdaki ölü gömme sayısı, sonraki mimari resim katmanlarının sayısıyla ilişkili görünüyor. Ayrıca bazı renklerin cinsiyetlerle ilişkilendirildiği düşünülüyor.
Uluslararası bir ekip, Konya’da yer alan Neolitik yerleşim Çatalhöyük sakinlerinin, ölülerini nasıl gömdüğüne dair yeni bilgiler sunuyor. Çalışma, Çatalhöyük’te en yaygın olarak kırmızı aşı boyasının kullanıldığını, her iki cinsiyetten bazı yetişkinlerde ve çocuklarda bulunduğunu ve zincifre ve mavi/yeşilin sırasıyla erkekler ve kadınlarla ilişkilendirildiğini gösteriyor. Şaşırtıcı bir şekilde, bir binadaki gömme sayısı, sonraki mimari resim katmanlarının sayısıyla ilişkili görünüyor. Bu, cenaze töreni ile renklerin ev içi alanda uygulanması arasında bağlamsal bir ilişki olduğunu gösteriyor. Milella, “Bunun anlamı şu: Birini gömdüklerinde evin duvarlarını da boyuyorlardı.” diyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login