2017 yılının Ekim ayında Türkiye’de ve dünyada yapılmış en ilginç arkeoloji keşiflerini bu listede derledik.
Yunanistan’ın Eğriboz Adası’nda, antik coğrafyacı Strabon’un yanlış yönlendirmesiyle 100 yıldır bulunamayan Artemis Tapınağı sonunda bulundu.
100 yıldan uzun bir zamandır devam eden araştırmalar sonucunda, nihayet Antik Yunan tanrıçası Artemis’in kayıp tapınağı bulundu. Bilim insanları ve tarihçiler, yüz yıldan uzun bir süredir söz konusu tapınağın kalıntılarını arıyor, ancak hatalı yönlendirmelerle dolu antik bir metin araştırmacıları yanıltıyordu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Konya’nın Sarayönü ilçesi Ladik Mahallesindeki bir inşaat sahasında, Roma dönemine ait geometrik mozaikli Gymnasium ortaya çıkarıldı.
Laodikya antik kenti olarak bilinen ve Roma döneminin önemli merkezlerinden olan mahallede, arsasına ev yapmak isteyen bir kişi müze müdürlüğüne başvurdu. Bölgenin üçüncü derecede sit alanı olması dolayısıyla müze müdürlüğü uzmanları, inşaatın yapılması planlanan yerde sondaj kazısı gerçekleştirdi. Yapılan çalışmada inşaat sahasında, Roma dönemine ait geometrik desenli mozaik ortaya çıkarıldı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
İsveç’te 9. yüzyıldan kalma Viking mezarlarında üzerinde ‘Allah’ ve ‘Ali’ yazılı giysi ve kumaşlar bulundu.
Daha önce gümüş üzerinde tipik Viking dönemi desenleri olduğu düşünülen geometrik şekillerin, Kufi karakterleri olduğu ispatlandı. Araştırmayı yapan Uppsala Üniversitesi araştırmacıları, şerit desenlerde hem Allah hem de Ali yazdığını ortaya koydu. Daha önce Arapça karakterler, Viking dönemi tekne gömütlerindeki grafitilerin yanı sıra, Birka gibi merkezi Viking dönemi yerlerin mezar giysileri üzerinde görülmüştü.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Arkeologlar 1878 yılında bulunan ve 3200 yıl önce taşa kazınan hiyeroglif yazıları çözmeyi başardı. Yazıt Bronz çağdan kalan en eski yazıları içeriyor.
Truva prensini anlatan ve gizemli Deniz İnsanlarına atıfta bulunan yazıları içeren 3.200 yıllık taş levha deşifre edildi. Afyonkarahisar’da 1878 yılında bulunan taş bir yazıt, Akdeniz arkeolojisinin en büyük gizemlerinden birine ışık tuttu. Kireçtaşına işlenmiş yazıların ilk çevirilerinde Bronz Çağı’nın güçlü medeniyetleri hakkında bilgiler yer alıyor. 1878’de Afyon’da bulunan kireçtaşı friz, Tunç Çağı’ndan bilinen en uzun hiyeroglif yazıtı taşıyor. İlk çeviriye dayanarak yazıt, Bronz Çağ’ın güçlü ve gelişmiş uygarlıklarının çöküşü hakkında bilgi veriyor. Yazıtta bu gemicilik konfederasyonuna ait yağmacı güçler Bronz Çağı medeniyetlerinin çökmelerinde rol oynadı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın
Rusya’daki Sungir arkeolojik alanında bulunan Avrupa’daki en eski Homo sapienslerden, 30.000 yıl önce yaşamış iki kardeşin suratları yeniden canlandırıldı.
Bilimsel olarak doğru ayrıntıları ve gerçek örneği kullanarak yaratılmış yeni bir sanal gerçeklik animasyonu, Avrupa’daki en eski Homo sapienslerden bazılarının neye benzediğini gösteriyor. Yaklaşık 13 yaşında olduğu düşünülen erkek çocuğun ve kendisinden 2-3 yaş daha küçük olan kız çocuğun kafatasları, araştırmacılar tarafından yüzlerinin neye benzeyeceğini yeniden yaratmak için kullanıldı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Google Earth yardımıyla, Suudi Arabistan’ın batısında volkanik bir alan olan Harrat Khaybar’da yaklaşık 7000 yıl öncesine kadar uzanan 400 gizemli taş yapısı keşfedildi.
Keşfi yapan arkeologlara göre, bu duvar benzeri yapıların (yukardan bakıldığında bir çeşit geçite benzeyen) kökeni ve amacı bilinmiyor. Aynı zamanda bu yapıların ne zamana tarihlendiği de gizemini koruyor. “Geçitler” olarak adlandırılan yapılar taştan yapılmış ve alçak duvarlara benziyor. Yapılardan en büyüğü 500 metreden uzun, en küçüğü ise sadece 10 metre uzunluğunda görünüyor. Ayrıca bu yapıların çoğu, bir zamanlar lav püskürten volkanik dağların kenarlarında yer alıyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Yeni bir araştırmaya göre tarih öncesi insanlar, soy içi seks yapmanın zararlarını en az 34.000 yıl önce biliyordu ve bunları önlemek için şaşırtıcı derecede karmaşık sosyal ve çiftleşme ağları geliştirmişti.
Bulgular, insanların seks yapacağı kişileri, kasıtlı olarak doğrudan ailelerinin dışında aradıklarını ve muhtemelen eşlerini seçtikleri geniş bir ağa bağlı olduğunu ortaya koyuyor. Bu davranış, insanların tarih öncesi dönemin şaşırtıcı derecede erken bir evresinde, soy içi seks yapmaktan kaçındıkları anlamına geliyor. 34.000 yıl önce yaşamış insan kalıntıları, aynı anda yaşamış ve beraber gömülmüş gibi gözüküyor. Ancak bu insanların genetik açıdan yakından ilişkili olmadığı ortaya çıktı; en yakın ilişki, ikinci dereceden kuzen olmaları olabilirdi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Almanya’da paleontologlar, insanlık tarihini baştan yazabileceği iddia edilen, 9.7 milyon yıllık fosilleşmiş dişler buldu. Fosil dişler, birkaç milyon yıl sonra Afrika’da ortaya çıktığı bilinen bir türe ait gibi görünüyor.
Dişler, Eppelsheim kasabası yakınlarındaki Ren nehrinin eski bir yatağında, çakıl ve kumların elenmesi ile bulundu. Ayrıca bu dişler, daha önce Etiyopya’da bulunan ve insanların atası olduğu düşünülen bir primat olan 3.2 milyon yıllık Lucy’nin dişlerine ve Ardi (Ardipithecus ramidus) dişlerine benziyor. Bununla birlikte, bu dişler Avrupa’da veya Asya’da bulunan başka hiçbir türe benzemiyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Afrikalı olmayan insanlarda bulunan %2’lik Neandertal geni, cilt rengini, saç rengini, sigara alışkanlığını, ruh halini ve uyku düzenini etkiliyor.
Yapılan araştırma, Neandertallerden gelen genlerin; cilt rengi, saç rengi, uyku düzeni, ruh hali ve hatta sigara içme ya da içmeme kapasitemiz de dahil olmak üzere çok daha geniş bir özellik yelpazesine katkıda bulunduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, modern insanlarda cilt ve saç rengine katkıda bulunan, aynı genin farklı versiyonları olan çok sayıda farklı Neandertal aleli buldu. Fakat aynı zamanda bu alellerin, hem daha açık hem de daha koyu cilt renkleriyle ilişkili olduğunu saptadılar, aynı şey saç rengi için de geçerliydi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Hindistan’da ilk kez, 150 milyon yıl önce Jurasik döneminde okyanuslarda dolaşan inanılmaz derecede iyi korunmuş “deniz canavarı” fosili keşfedildi. 5,5 metre uzunluğundaki deniz canavarının, bu türe ait şimdiye kadar bulunan en tüm haldeki iskeletlerden biri olduğu düşünülüyor.
Deniz canavarı fosili 2016 yılında keşfedilmesine rağmen, bulgular yeni teyit edildi. İhtiyozor’un, 157 ila 152 milyon yıl önce yaşamış olduğu düşünülüyor ve ülkede Jurasik döneme tarihlenen ilk deniz canlısı. İhtiyozor fosilinin bulunduğu bölgenin bugünkü iklimi kurak ve sert, sıcaklık ise 40 dereceden fazla. İhtiyozor’ların yaşadığı dönemde bu bölge, tropik bir denizin içindeydi ve bu metrelerce büyüklükteki bu sürüngen avlanmak için buralarda dolaşıyordu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Kayseri’nin Kocasinan ilçesindeki Yamula Barajı civarında bir çobanın ihbarı üzerine fil veya mamuta ait olabileceği değerlendirilen fosiller bulundu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login