Alaska’daki On Your Knees Mağarası’nda bulunan 10.300 yaşındaki “Shuká Káa” ismi verilen iskelet, günümüzde bölgede yaşayan yerlilerle doğrudan ilişkili çıktı.
Pasifik Kuzeybatısı’ndaki Amerikan yerlileri, o bölgede her zaman derin köklere sahip olduklarını söylemişlerdir. Yakın zamanda yaşanan bir gelişmeyle, antik bir denizcinin bu savı desteklemesi mümkün görünüyor. Alaska’daki On Your Knees Mağarası’ndan çıkarılan 10.300 yaşındaki insan kalıntısının DNA sekanslamasını yapan bilim insanları, iskeletin Kanada’daki Britanya Kolumbiyası’nın kıyılarında bulunan üç antik iskeletle yakından ilişkili olduğunu ortaya koydu. Bu üç antik insan da bugün o bölgede yaşayan Çimmesyanlar, Tlingitler, Nisga’a ve Haydalar kabileleriyle yakından bağlantılıydı. Yeni bulgular, bu kabilelerle doğrudan akrabalık ilişkisini ortaya çıkardı ve ilk defa antik DNA sayesinde en az iki farklı grup insanın 10.000 yıldan fazla bir süre önce Kuzey Amerika’da yaşıyor olduğu anlaşıldı.
Araştırma, 21 yıl önce arkeologlar ve Galler Prensi Adası’nda bulunan antik denizcinin kalıntılarına yakın bir yerde yaşayan Tlingit kabilesinin işbirliği ile başladı. Araştırmacılar başlangıçta kalıtsal mitokondriyal DNA (mtDNA)’ya odaklandıktan sonra, Shuká Káa olarak bilinen 10.300 yaşındaki iskeletin DNA örneklerini aldı. Onun mtDNA’sı ile kabilenin diğer bireyleri arasında bir eşleşme bulamadılar fakat gemicilikle uğraştığını, dişlerinde denizcilerin yediği yiyeceklerle beslendiğini gösteren izotoplar olmasından anladılar. Araştırma 2008 yılında iskeletin törenle yeniden gömülmesiyle sona erdi.
Fakat antik DNA sekanslama metodlarındaki gelişmelerle birlikte, genetisyenler Tlingit, Haida ve Britanya Kolumbiyası’nın güneyinde yer alan diğer kabilelerden izin talep ederek Shuká Káa ve diğer üç antik iskeletten nükleer DNA örnekleri almak istedi. Shuká Káa’nın azı dişinde kalan son dokuyu, Lucy Island (On Your Knees Cave’den 300 kilometre uzakta)’da yer alan 6075 yaşındaki iskeletten, Britanya Kolumbiyası’ndaki Prince Rupert limanında bulunan 2500 yaşındaki iskeletten ve aynı bölgede yer alan 1750 yaşındaki iskeletin dişlerinden örnekler almalarına izin verildi.
Shuká Káa’nın DNA’sı tam genom sekanslamaya imkan vermeyecek kadar zarar görmesine rağmen, Illinois Üniversitesi’nde moleküler antropolog Ripan Malhi tarafından yönetilen bir grup araştırmacı, genomların %6’sını temsil eden göstergeleri sekanslamayı başardı. (Ayrıca diğer üç iskeletin genomlarının üçte biri ila dörtte ikisi kadarını sekansladılar.). Daha sonra da bu iskeletlerin birbirleriyle ve bugün o bölgede yaşayan 156 yerli grupla ne derece ilişkili olduklarını karşılaştırdılar. Lucy Island ve Prince Rupert limanından çıkarılan üç iskeletin, Çimmesyanlar ve Pasifik Kuzeybatısındaki diğer kabilelerle yakından ilişkili olduğu anlaşıldı.
Öte yandan Shuká Káa, günümüzde Güney ve Orta Amerika’da yaşayan Karitiana, Suruí ve Amazonlar’da yaşayan Ticuna gibi gruplarla daha ilişkili görünüyor. Fakat bu durum, bütün kabilelerin Asya ya da Beringia kıtalarındaki atalardan gelen ortak DNA’yı paylaştıklarının da göstergesi olabilir.
Shuká Káa’nın mtDNA ve nükleer DNA’sı araştırmadaki daha genç iskeletlerle yakından akraba olduğunu gösteriyor. Tüm antik bireyler arasındaki noktaları birleştiren Malhi’nin ekibi, Shuká Káa’nın, Çimmesyanlar ve Pasifik Kuzeybatısı’ndaki diğer kabileler dahil bütün bu grupların atası olduğunu öne sürüyor.
İlginç bir şekilde, ekip iskeletlerin Paleo-Kızılderililer’den 8545 yıllık Kennewick Adamı ve ve Montana’da bulunan 12.600 yıllık Anzick Çocuğu’yla yakından ilişkili olmadığını fark etti. Malhi, 10.000 yıl önce Bering Boğazı üzerinden Kuzey Amerika’ya gelen en az iki grup olduğunu belirtti. Çoklu göç uzun zamandır belgelenmesine rağmen bu çalışma, Kuzey Amerika’ya bu kadar erken tarihte gelen gruplar olduğuna dair ilk antik DNA kanıtını ortaya koyuyor.
Diğer araştırmacılar, üç iskelet ile Pasifik Kuzeybatısı’ndaki kabilelerin arasındaki ilişkiyi “oldukça açık” olarak yorumluyor. Harvard Üniversitesi’nde paleogenetikçi Pontus Skoglund, bu kabilelerin Shuká Káa ile ilgisi olma ihtimalinin az ama mümkün olduğunu söylüyor. Ayrıca Shuká Káa’nın günümüzdeki kuzeybatı gruplarını oluşturan nesilden daha önce yaşadığını ekliyor.
Tlingit kabilesi üyelerinden, Sealaska Heritage Enstitüsü başkanı Rosita Worl, “Antik denizci, günümüz kabilelerinin doğrudan atası olsa da olmasa da, yakın zamanda bulunan iskeletler ile Tlingit ve Çimmesyanların Naas Nehri’nden kıyıya doğru göçünü anlatan sözlü gelenekleri arasındaki ilişkiye uyuyor.” diyor.
Ekibiyle Shuká Káa’yı keşfeden, Güney Dakota Üniversitesi’nden arkeolog Timothy Heaton, genetik bağlantının Shuká Káa’yı yeniden gömerken kullanılan mezar taşıyla uyumlu olduğunu söylüyor. Mezar taşının üzerinde ise “Hatırlayamadığımız kadar eski zamanlardan beri Güneydoğu Alaska’da yaşadık. Shuká Káa bizim bu topraklardaki varlığımızın ispatıdır.” yazıyor.
Science Mag. 4 Nisan 2017.
Makale: Lindo, J., Achilli, A., Perego, U. A., Archer, D., Valdiosera, C., Petzelt, B., … & Rasmussen, M. (2017). Ancient individuals from the North American Northwest Coast reveal 10,000 years of regional genetic continuity. Proceedings of the National Academy of Sciences.
You must be logged in to post a comment Login