Yidiş dilinin kökenleri, yeni yapılan DNA analizleri sonucu Türkiye’nin kuzeydoğusuna dayandırıldı.
Yidiş dilini konuşan ve konuşmayan kişilerin genetik yapıları üzerinde yapılan incelemeler sonucu Sheffield Üniversitesi’nden araştırmacılar, bu dilin kökenlerinin Türkiye’nin kuzeydoğusundaki dört köye dayandığını hesapladılar. Yaygın bir şekilde kabul edilen teori ise bu dilin ilk kez Almanya’da konuşulmaya başlandığı şeklindeydi.
Araştırma ekibinden Eran Elhaik, “Hem annesi hem de babası Aşkenaz Yahudisi olan 376 kişiyi belirledik ve bu kişileri, ebeveynleri sadece Yidiş dili konuşanlar ve diğerleri olmak üzere iki gruba ayırdık” dedi.
Ekip, kısaca GPS olarak adlandırılan Coğrafi Nüfus Yapısı (Geographic Population Structure) kullanarak, İran ve Aşkenaz Yahudilerinin bu dili İpek Yolu ticareti yaptıkları sırada, diğerlerinin kendi aralarındaki konuşmaları anlamalarını engellemek için icat etmiş olabileceklerini ortaya attı.
Kuzeydoğu Türkiye’deki İşkenaz, Eşkenaz, Aşhanaz ve Aşchuz isimli dört köy, “Aşkenazi” kelimesinin kökenini oluşturan “Aşkenaz”dan türemiş adlara sahiptir. Elhaik’e göre, Aşkenaz Yahudileri ile bu dört köyün ilişkisi, bu dilin 1500 yıl önce nerede var olmuş olabileceğini gösteriyor. Bu sonuçlar, özellikle de bu bölgede zengin bir Yahudi tarihi olmaması dolayısıyla oldukça şaşırtıcı görünüyor.
Genome Biology isimli dergide yayınlanan yeni araştırma, Yidiş’in eski bir Alman diyalekti olduğunu varsayan önceki teorilere karşı çıkıyor. Makaleye göre “Aşkenaz Yahudilerinin kökenleri, muhtemelen birinci binyılda İran Yahudilerinin, Türkiye’deki Aşkenaz bölgesinde yaşayan Greko-Roman, Türk, İran, Güney Kafkasya ve Slav popülasyonlarını Yahudileştirdiği döneme dayanıyor.”
“Bulgularımız Yidiş’in, İpek Yolu boyunca Almanya, Kuzey Afrika ve Çin arasında gidip gelen Slav-İran Yahudileri tarafından yaratıldığını gösteriyor.”
Bu sonuçlara ulaşılmasını sağlayan yöntem, kişiyi oluşurken hangi gen havuzlarının bir araya geldiğini ve spesifik bir DNA’nın nerede oluştuğunu belirleyebilmek için coğrafi koordinatları belirleyerek çalışıyor.
“Yöntem, bilinmeyen DNA’nın kökenlerini, DNA’yı dünyanın farklı yerlerinden elde edilen ve coğrafi kökenleri bilinen diğer DNA’lardan elde edilen kayıtlarla karşılaştırarak hesaplıyor.” diyor Elhaik. Sistem daha sonra, bilinen ve bilinmeyen DNA’lar arasındaki genetik uzaklıkları coğrafi uzaklıklara dönüştürüyor ve böylece “bilinmeyen yeni DNA’yı, coğrafi kökenleri bilinen toplulukların arasına yerleştiriyor.”
Avrupalıların çoğu için bu araç 1000 yıllık nüfus verilerini analiz edebiliyor. Ancak Elhaik şu anda çok daha eski verileri de kullanabilecek yeni bir sistem üzerinde çalışıyor. “Bu zaman aralığına ait DNA’nın erişilebilir olmasından dolayı, muhtemelen 2000 ilâ 10.000 yıllık zaman aralığını başarılı bir şekilde analiz edebileceğiz.” dedi.
www.wired.co.uk
You must be logged in to post a comment Login