Kretase döneminde, çok etkileyici ve görkemli bir yaratık havada süzülüyordu: 11 ila 12 metrelik kanat açıklığına sahip teruzorlar!
Bugün herhangi bir sulak alanda etrafa bir göz gezdirdiğimizde muhtemelen; sığ bölgelerde yürüyen ve sinsice balık, böcek veya kabuklu hayvan arayışında olan yaklaşık 1 metre uzunluğundaki balıkçılları görebilirsiniz.
Fakat 70 milyon yıl önce, Texas’ta bulunan Rio Grande Nehri boyunca, daha etkileyici ve korkunç bir yaratık gizlice bataklığı seyrediyordu: Quetzalcoatlus olarak bilinen 3.6 metre uzunluğundaki bir teruzor (pterosaur). 11 ila 12 metrelik kanat açıklığı ile daha önce Dünya üzerinde yaşamış en büyük uçan hayvandı.
Omurgalı Paleontolojisi Derneği tarafından inceleme yazısı olarak yayımlanan 6 makalede bilim insanları ve bir ressam, 1970’lerin sonlarında Big Bend Milli Parkı’ndan toplanan tek bir grup fosilleşmiş kemikle temsil edilen en büyük örnek olan bu dinozor akrabasının şimdiye kadarki en eksiksiz tasvirini ortaya koyuyor. Makaleler, Geç Kretase Dönemi süresince teruzorun jeolojik ve ekolojik ortamını, anatomisi ve taksonomik konumunu, karada ve havada nasıl hareket ettiğini tarif ediyor.
(İlgili: Avustralya’da 107 Milyon Yıllık Teruzor Kemikleri Bulundu)
Paleontolog Kevin Padian ile ortaklaşa yazılan makalelerden biri, 45 yılı aşkın bir süre önce keşfedilmesinden bu yana hakkında çok az makale yayımlanan bu benzersiz hayvanın uçma ve yürüme davranışını çevreleyen sır perdesini aralıyor. Bir hayvan nasıl katlandığında yere değen uzunluktaki kanatlarla uçabilir? Neler yiyordu, nasıl besleniyordu? Uçan bir hayvan ne kadar güçlü olabilirdi? Ve kanat açıklığı 12 metre olan, ancak bacakları kalça hizasında sadece 1.8 metre uzunluğundaki bir hayvan kendini nasıl havaya yükseltebiliyordu?
Makalenin editörlerinden biri olan Padian, “Toplumun bu hayvan hakkındaki düşüncelerinin çoğunun bilimsel değil de sanatsal bir anlam ifade etmesiyle birlikte, bu eski uçan sürüngen efsanevi nitelikler taşıyor.” diyor. “Bildiğimiz kadarıyla bu, şimdiye kadar uçabilen en büyük hayvanın tamamına gerçekleştirilen ilk gerçek bakış. Sonuçlar, teruzorlar- böceklerden sonra güçlü bir uçuşu gerçekleştirebilen ilk hayvanlar- üzerine yapılan çalışmalar için bir devrim niteliğindeydi.
Orijinal Quetzalcoatlus fosilleri, o zamanlar 22 yaşında olan ve jeoloji alanında yüksek lisans yapan Douglas Lawson tarafından keşfedildi. Adını Azteklerin uçan yılan tanrısından alan bu fosil teruzor, bazı uçaklarınkiyle karşılaştırılabilir bir boyuta işaret eden ve bilinen en büyük kuşun (yaşayan akbabaların soyu tükenmiş ve çok daha büyük bir akrabası olan ve dinozorların soyundan gelen bir tür) kanatlarından en az yüzde 50 daha büyük olan kısmi bir kanat fosilinden oluşuyordu.
Yılan tanrının aksine, Quetzalcoatlus tüylere sahip değildi: Vücudu, deri kanatları ve keratin lifleri de dahil olmak üzere tüm teruzorlarda olduğu gibi kıllarla kaplıydı. Muhtemelen dinozorlar gibi sıcakkanlı ve aktiflerdi. Yüksek ihtimalle manevra kabiliyetinin artması amacıyla kuyruğu yoktu ve 1.8 metrelik boynu ile 1.2 metrelik tepeli kafatası, steroid kullanmış bir leyleği andırıyordu.
Uzun yıllardır Austin Teksas Üniversitesi Omurgalı Paleontolojisi Laboratuvarı’nın müdürü olan Wann Langston, içlerinde Padian’ın da bulunduğu birçok meslektaşını fosiller üzerinde çalışmak üzere davet etti. Ancak, 2013 yılındaki ölümünden önce hayvanın tam bir tasviri hakkında herhangi bir şey yayımlayamadı.
Laboratuvarın talebi üzerine Padian, Lawson’un bulduğu Quetzalcoatlus northropi türünün kemik fosillerini incelemek ve beslenme, uçma, yürüme, havalanma davranışlarını daha iyi anlayabilmek için bunları çok daha fazla sayıdaki daha küçük Quetzalcoatlus türlerinin örnekleriyle karşılaştırmak amacıyla Langston’un uzun süredir meslektaşları olan amatör paleontolog James Cunningham ve ressam John Conway ile birlikte çalıştı. Langston, makalenin dördüncü ortak yazarı olarak eklendi.
Padian, “Jim, John ve ben, bu proje için çok farklı fikirlerle geldik. Ancak, üçümüzün de üzerinde uzlaşmadığı tek bir ifadeye makalemizde yer vermedik.” diyor.
Kemikleri İncelemek
Padian ve meslektaşları, Quetzalcoatlus teruzorlarının nasıl davranışlar sergilediğini anlamak için, makalelerden birinde Lawson’ın adını alan Quetzalcoatlus lawsoni türününkiler de dahil olmak üzere, yaklaşık bir düzine daha küçük ve daha eksiksiz teruzor fosil iskeletinden kemik kalıplarını kullandılar.
Quetzalcoatlus lawsoni fosilleri, daha büyük olan Quetzalcoatlus northropi türünün de o sıralarda çıkarıldığı Batı Teksas’ta bulunan Javelina Formasyonu’nda bulundu. Daha küçük örnekler, Lawson’un başlangıçta bulduğu daha büyük örneğin boyut olarak yarısı kadardı ancak yaklaşık 300 fosilleşmiş kemik parçasından oluşuyordu. Bununla birlikte daha büyük olan hayvan, sadece kanatlarında bulunan birkaç kemik ile biliniyordu: üst kolda bulunan humerus ile önkolda bulunan ulna.
Padian, Cunningham ve Conway’in oluşturduğu tablo, beslenme ve havalanma özellikleri açısından akbalıkçıl ve balıkçıllara benzeyen, havada süzülmesi bakımından tepeli akbaba ve akbabalara benzeyen fakat kocaman kanatları nedeniyle yürüyüşü diğer hiçbir hayvana benzemeyen bir hayvanı tasvir ediyor.
Padian, “Teruzorlar, uçmalarını sağlayan kasların bitiştiği devasa göğüs kemiklerine sahiplerdi, bundan dolayı uçma konusunda mükemmel olduklarına şüphe yok.” diyor. “Üst kol kemiklerinde -humerus-, kuşlarınkinden daha büyük ve yarasalarınkinden çok daha büyük boyuttaki uçmayı sağlayan kasların sabitlenmesini sağlayan devasa kemik çıkıntıları bulunuyordu. Kanatlar aslında, kuşlarda ve teruzorların en yakın akrabası dinozorlardaki gibi işlev görüyordu. İki yüzyıldır süren teruzorların yarasalarla akraba olduğu görüşüne rağmen, bu düşünceyi doğrulayacak hiçbir kanıt bulunmuyor: Yarasalar benzersiz canlılar ve kuşlar ile teruzorlardan oldukça farklı özellikler taşıyor.”
Kuşlar, yarasalar ve hatta insanlarda da olduğu gibi, teruzorların ön bacakları üç segmentten oluşuyor: omuz ekleminden dirseğe kadar olan kısım üst kol ya da humerus, radius ve ulna kemiklerinden oluşan önkol, bilek ve el kemikleri. Ancak kuşlar ve yarasaların aksine, teruzor kanadının en dış kısmının ön kenarı dev bir kanat-parmak tarafından oluşuyor.
Padian, “Bu durum, parmaklarınızın ucundan çıkmış ve dışa doğru 90 derece açılı bir kayak sopasına sahip olmaya benziyor.” diyor.
Quetzalcoatlus iki ayağa sahipti, yani iki bacağı üzerinde yürüyordu. Ancak ön bacak kemiklerinin çok uzun olması nedeniyle, kanatlarının katlandığında yere değmesi kaçınılmaz bir durum oluyor. Bu dört noktalı duruş, teruzorların karada ilerlemek için ön bacaklarını kullanan vampir yarasalar gibi yürüdüğünü düşündürüyor. Fakat kemikler üzerinde yapılan çalışma, teruzorun kanatlarını itici gücü sağlamak için kullanamamış olduğunu gösteriyor. Karadayken, kanatlarını sadece ileri ya da yana hareket ettirebiliyorlardı.
Padian, “Bu pterodaktillerde ön bacakları yere koyduğunuzda, hayvanı herhangi bir dört ayaklı gibi ilerlemesini sağlamak için ön bacaklarını geriye doğru hareket ettiremezsiniz çünkü omuzlarının bulunduğu eksende bir kemik bulunuyor.” diyor.
Ancak bu, beceriksiz oldukları anlamına gelmiyor.
Padian, “Hayvan sendelememek için önce sol kolunu kaldırıyor, sonrasında sol bacağını tam bir adım ilerletiyor, daha sonra ise elini yere koyuyordu.” diyor. “Bu süreç sağ tarafta da aynı şekilde tekrar ediliyordu: Sağ kol kaldırılıyor, sağ bacak ilerletiliyor, sağ ayak yerleştiriliyor ve sonrasında sağ el yere konuluyordu. Bu, zahmetli bir süreç gibi görünüyor olabilir fakat hayvan bu yürüyüşü hızlı ve kolay bir biçimde gerçekleştirebiliyordu.”
Padian’a göre bu durum, 1990’lı yıllarda Güney Fransa’da keşfedilen teruzor ayak izleriyle oldukça iyi derecede uyuşuyor.
Güçlü Bacaklar Havaya Yükselişi Sağlıyor
Bununla birlikte, bacaklarının kanatlarından daha kısa olması nedeniyle havaya yükseliş, kalkış gücünü sağlamak için kanat çırpmak kadar kolay değildi.
“Havaya yükseliş süreci ile ilgili problemler vardı. Daha küçük örneklerde, muhtemelen her bir tarafta katlanmış durumdayken yaklaşık 2.5 metreden biraz daha az uzunlukta olan aslen 2.75 metrelik kanatlar görülebiliyor. Kalça kısmı yerden hemen hemen 1-1.2 metre yukarıda kalıyor. Bu nedenle eğer koşuyorsanız, kanatları yere çarpmadan zemin ile yalnızca yaklaşık 40 derecelik açıda indirebilirsiniz. Doğal olarak daha güçlü bir yükseliş elde etmek isteyebilirsiniz fakat kanatlar çok büyük olduğundan çok hızlı hareket ettiremezsiniz, bu nedenle bu durum işe yaramaz. Koşmak, havaya yükseliş hızını sağlar, ancak bu problem değil.”
Bunun yerine, teruzorlar muhtemelen yukarı zıplamak için güçlü arka bacaklarını kullanıyorlardı ve sonrasında, yerden yükseklikleri kanat uzunlukları ile eşit olduğunda kanat çırpmaya başlıyorlardı. Balıkçıllar ve akbalıkçıllar da Quetzalcoatlus’tan önemli ölçüde küçük olmalarına rağmen aynı şekilde hareket ediyorlar.
Padian, “Kalça yüksekliklerinin iki katına, yani yaklaşık 2.5 metrelik uzunluğa sıçrayabiliyor olsalardı, kanatları zemini sıyırarak geçer ve daha güçlü bir uçuş sergilerlerdi. Bu, bacaklardan sağlanan yeterli gücün mevcudiyetine bağlı olmasına rağmen havaya yükseliş için en iyi seçenek olabilir.” diyor.
Padian, ön bacakların tıpkı vampir yarasalarda olduğu gibi hayvanın yerde ilerlemesine yardımcı olmuş olabileceğini ancak bunun gerçekleşmesi pek de mümkün olmayan şekilde, önkoldaki gerici kaslardan oldukça fazla güç sağlanmasını gerektireceğini söylüyor.
Yaşam alanı göz önünde bulundurulduğunda- denizden uzak yerlerdeki bataklıklar ve açık araziler, günümüzdeki Batı Teksas çölünden oldukça farklı yerler- teruzorların en muhtemel beslenme stratejisi, sığ kısımlarda bulunan ve avını gizlice gözleyen oldukça çeşitli beslenme modeline sahip günümüz balıkçıl ve akbalıkçıllarıyla benzerlik gösteriyor. Yengeç, solucan ve istiridye bulmak için çamuru eşeliyorlar ancak ayrıca küçük balıklar, böcekler, yılan ve kertenkeleleri de yakalıyorlar.
Padian, “Bazıları onun hayvan ölüleriyle beslendiğini, bazıları ise bir pelikan gibi su üzerinde uçarak balık yakaladığını söylüyor. Bunların hiçbiri doğru değil.” diyor. “Çeneleri bir noktaya kadar oldukça uzuyor ve inceliyordu. Wann, onları yemek çubukları olarak adlandırıyordu. Bir balıkçıl veya akbalıkçılın çenesine bakıldığında, aynı şekilde olduğu görülüyor- kertenkele ve diğer küçük avları yakalamak için işlevsel ancak hayvan ölülerini ayıklamaya kesinlikle yaramıyor. Dişleri bulunmuyordu.”
Quetzalcoatlus, avını karadan takip etmede olduğu kadar havadan takip etmede de yetenekli olabilirdi.
Padian, “Bu hayvan, çenesi sayesinde yakaladığı küçük avları yutabilmek için kafasını ve boynunu dikey olarak kaldırabiliyordu. Büyük kafasını yatay eksenden daha alt seviyelere indirebiliyordu, bu nedenle kara üzerinde seyrediyor olsaydı yaklaşan tehlikeden habersiz bir hayvana birdenbire saldırıp onu yakalamayı başarabilirdi.” diyor. “Karada dolaşırken kafası ve boynunu 180 derecelik açıyla hareket ettirebiliyor, etrafını tamamen görebiliyordu.”
Yaklaşık 40 yıl önce Padian, teruzorların karaya iniş tekniklerini açıklamak için Fransa’da teruzor ayak izlerini keşfeden paleontolog Jean-Michel Mazin ile birlikte çalıştı.
Padian, “Hayvan, yere iniş hızını azaltmak ve yavaşlamak için kanatlarını çırpmak zorundaydı. Ve sonrasında, arka ayaklarıyla yere iniyor ve biraz zıplıyordu. Daha sonra ön ayaklarını indiriyor, dört bacaklı bir duruş gösteriyor, doğruluyor ve yürüyordu.” diyor.
Padian, ekibin Quetzalcoatlusun anatomisi ve davranışlarını ayrıntılı bir şekilde yeniden yapılandırmasının, neredeyse orijinal üç boyutlu şeklini koruyan fosillerin oldukça iyi halde olması ile mümkün olduğunu söylüyor. Bu durum, fosil hayvanlar ve özellikle oldukça ince ve sıklıkla ezilen kemiklere sahip teruzorlarda nadir görülüyor.
Padian genel olarak, Quetzalcoatlus ve teruzorlar hakkındaki kanat zarlarının şekli ve vücutta nereye bağlandıkları gibi soruların halen var olduğunu kabul ediyor. Bacakların, kuşlar ve diğer dinozorlarınki gibi olduğuna, dizlerin öne baktığına ve yürürken bir ayağını diğerinin önüne koyduğuna dikkat çekiyor. Bununla birlikte, bunu yapabilmelerini sağlayan benzersiz kalça eklemlerine sahip yarasalar gibi bacaklarını yana doğru açamıyorlardı.
Bu nedenle teruzor bacakları, kanatları uzatmak için işe yaramıyordu, bu durum kanatların sadece vücuda bağlanmış olduğunu düşündürüyor. Teruzorlar, bacaklarını alt kısımlarına doğru içe çekmiş biçimde uçarken muhtemelen kuşlara benziyordu.
Padian, “Yıllar boyunca, keşfin tarihinden hayvanın eski ortamına, anatomisinin nasıl olduğuna, kaç çeşit yaratığın bulunduğuna, nasıl yürüdüğüne, uçtuğuna ve havaya yükseldiğine vb çok daha fazlasına kadar Quetzalcoatlus ile ilgili bütün bu farklı yönleri araştıran tüm insanlarla bir araya gelmek gerçekten heyecan verici.” diyor.
University of California – Berkeley. 8 Aralık 2021.
You must be logged in to post a comment Login