Yapılan bir araştırmaya göre, Yakın Doğu’daki insanlar, ölülerini kasıtlı olarak MÖ 7. bin yılın başlarında yakmaya başlamıştı.
Kuzey İsrail’deki Neolitik Beisamoun bölgesindeki kazılar, bir cenaze töreninin bir parçası olarak kasıtlı olarak yakılmış gibi görünen bir cesedin kalıntılarını içeren eski bir kremasyon çukurunu ortaya çıkardı. Bu kalıntılar doğrudan MÖ 7013-6700 arasına tarihlendirildi ve bu da onları Yakın Doğu’daki bilinen en eski ölü yakma örneği yapıyor.
(Yanmış Kemiklerden Birçok Şey Öğrenilebilir)
Kalıntılar, genç bir yetişkine ait bir iskeletin çoğundan oluşuyor. Kemikler, ölümden kısa bir süre sonra 500 ° C’nin üzerindeki sıcaklıklarda ısıtıldığına dair kanıtlar gösteriyor ve üstü açık ve güçlü yalıtım duvarları ile inşa edilmiş gibi görünen bir çukurun içinde duruyor.
Çukurun içinde bulunan mikroskobik bitki kalıntıları, muhtemelen ateş yakmak için kullanılan bitkilerden kalmış. Bu kanıt, kuru kalıntıların yakılması veya trajik bir yangın kazasının aksine, taze bir cesedin kasıtlı olarak yakılması olarak tanımlamasına yol açıyor.
Bu oldukça erken ölü yakma uygulaması, dünyanın bu bölgesindeki cenaze törenlerinde önemli bir geçiş dönemine denk geliyor. Ölülerin kafatasının ayrılması veya yerleşimde ölülerin gömülmesi gibi eski gelenekler terk edilirken, kremasyon (yakarak gömme) gibi uygulamalar yeniydi.
(Got İstilasının Ender Kalıntıları Yanmış İskeletler Bulundu)
Cenaze prosedüründeki bu değişiklik, aynı zamanda ölümü çevreleyen ritüellerde bir geçişi ve toplum içinde ölen kişinin önemini ifade edebilir. Bölgedeki diğer olası ölü yakma alanlarının daha fazla incelenmesi, bu önemli kültürel değişimi aydınlatmaya yardımcı olacak.
Yakılan kişi genç bir yetişkindi, ancak cinsiyeti ve boyu bir sır olarak kaldı. Çünkü geriye kalan kemikleri oldukça hasar görmüştü. Yine de kemiklerin analizi, bu kişinin korkunç bir yaradan sağ kurtulmuş olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılar, sol omuz kemiğine gömülü 1,2 santimetrelik bir çakmaktaşı ok ucu buldular. Bu, kası parçalayan ve muhtemelen “şiddetli ağrıya neden olan ancak işlevin bozulmasına neden olmayan” bir yaralanmaydı.
Kemik iyileşmeye başlamıştı, bu da bireyin yaralanmadan sonra en az birkaç hafta veya ay boyunca hayatta kaldığını, ancak sonra başka bir şeyden öldüğünü gösteriyor.
Fibulaya (alt bacak kemiği) yapılan radyokarbon tarihlemesi, kişinin MÖ 7031 ila 6700 yılları arasında yaşadığını ortaya çıkardı. Yani bu kişi, Çanak Çömleksiz Neolitik C olarak adlandırılan dönem sırasında yaşamıştı.
Bu, ölen kişinin bazı tahılları ve hayvanları evcilleştiren, ancak henüz nasıl çömlek yapacağını çözemeyen ilk çiftçiler arasında yaşadığı anlamına geliyor. Bocquentin, bu teknolojinin Akdeniz’in doğusundaki Güney Levant’ta MÖ 6. binyılda ortaya çıktığını söylüyor.
Şimdiye kadar, Yakın Doğu’da bilinen en eski ölü yakma, MÖ 6. bin yıla tarihleniyor. Dünyadaki bilinen en eski yakarak gömme uygulaması ise, kalıntıları 1969’da Avustralya’nın New South Wales eyaletindeki Mungo Gölü yakınlarında bulunan “Mungo Lady” idi. Bu kalıntılar yaklaşık 40.000 yıl öncesine dayanıyor.
Public Library of Science. 12 Ağustos 2020.
Makale: Bocquentin F, Anton M, Berna F, Rosen A, Khalaily H, Greenberg H, et al. (2020) Emergence of corpse cremation during the Pre-Pottery Neolithic of the Southern Levant: A multidisciplinary study of a pyre-pit burial. PLoS ONE 15(8)
You must be logged in to post a comment Login