Aletler olmadan, neredeyse tamamen savunmasızız. Peki öyleyse vahşi hayvanlar neden bize daha sık saldırmıyor?
“Onlar senden daha çok korkuyorlar”, yürüyüşçülere, ayılar ve pumalar gibi büyük yırtıcıların bile bizim için çok az tehdit oluşturduğuna dair güvence vermek için sıklıkla kullanılan bir söz. Ama insanlar bu hayvanlardan daha yavaş ve daha zayıf olduğu halde, bu hayvanların karşılaştıkları her giysili maymunu yemelerini engelleyen şey nedir?
Daha sık saldırmamalarının birkaç olası nedeni var. Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde paleoantropolog olan John Hawks’ a göre, fizyolojimize bakıldığında, insanlar iki ayaklı olarak evrimleştiler. Daha önceleri dört uzuvla hareket eden insanlar daha uzun bacaklar üzerinde dik yürümeye geçti.
Hawks, “İki ayaklı olmaktan kaynaklanan bir tehdit derecesi var. Şempanzeler ve goriller gibi diğer primatlara baktığımızda tehditleri ifade etmek için iki ayak üstünde duruyorlar. Görünüşte daha büyük olmak tehdit edici görünüyor ve bu, yırtıcılara sorun olduğunuzu iletmenin gerçekten kolay bir yolu.” diyor.
Bipedalizm (iki ayak üzerinde durma), insanları daha büyük ve dolayısıyla diğer türler için daha tehdit edici gösterebilir, ancak bunun yanında dezavantajları da vardır. Hawks’a göre, iki ayak üzerinde hareket etmek genellikle dört ayak üzerinde hareket etmekten daha yavaş, yani insanlar herhangi bir dört ayaklı yaratıktan kaçma mazeretini terk ettiler.
Hawks, “Bu hareket bir nevi blöf. Sanki,’ etrafta dolaşıyorum; ben zorum; bir alanda nerede olduğumu gösteriyorum, diyorlar ” diyor. Hawks’a göre, yırtıcılar dik duruşu gördüğünde insanların gerçekte olduğundan daha sert olduğunu varsayarlar. Fakat, bizim iki ayaklı blöfümüz olsa bile, yırtıcıların bizi rahat bırakmak için başka sebepleri var.
Hawks’ ın belirttiği üzere, insanlar ve şempanzeler gibi daha büyük primatlar gruplar halinde yaşayıp, genellikle yırtıcı hayvanların tehditlerine karşı kendilerini agresif bir şekilde savunma stratejisini benimsediler. Bu nedenle sosyal olmak, iki ayaklılığın faydalarıyla birlikte güvende olmamıza yardımcı oldu.
Teknoloji ilerledikçe, uzaktan kullanılabilecek yay ve tabanca gibi gelişmiş silahlardan oluşan bir cephanelik geliştirdik. Bu silahlarla insanlar o kadar ölümcül hale geldi ki, yırtıcı hayvanlarla mücadele etmeye başladılar.
İnsanların büyük vahşi hayvanlar tarafından nadiren saldırıya uğramasının bir başka nedeni de sayılarının azalması. Kaliforniya merkezli kar amacı gütmeyen bir koruma bilimi organizasyonu olan Conservation Science Partners’da topluluk ekolojisi ve koruma biyolojisi alanında önde gelen bilim insanı Justin Suraci, “Çok uzun süredir büyük yırtıcı hayvanların yaşadıkları alanları temizlemeye çalışıyoruz.” diyor.
Suraci, büyük yırtıcı hayvanların ve yaşam alanlarının, 1973’te Nesli Tükenmekte Olan Türler Yasası’nın yürürlüğe girmesinden önce ve 20. yüzyıla kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük kayıplara uğradığını söylüyor. Örneğin, insanlar kurtları (Canis lupus) neredeyse yok olacak şekilde avladı, tuzağa düşürdü ve zehirledi. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin belirttiği üzere Florida’daki küçük bir nüfus dışında, Kuzey Amerika’nın tüm doğu yarısında pumalar (Puma concolor) yok edildi.
İnsanların yoğun olarak yaşadığı diğer bölgelerde yaşayan yırtıcı hayvanlar da benzer sorunlarla karşı karşıya kaldı. Suraci’ye göre, insan tehdidinden kaçan hayvanlar muhtemelen türümüze karşı dikkatli olmayı öğrendi. Suraci, “Çok mantıklı sebeplerden dolayı, bu daha büyük yırtıcılardan bazıları, herhangi bir av türünün yırtıcılarından korkacağı şekilde, insanlardan sağlıklı bir korkuya sahip.” diyor.
Ecology Letters dergisinde 2019 yılında yayınlanan bir çalışmada, Suraci ve meslektaşları, Kaliforniya’nın Santa Cruz Dağları’ndaki uzak hoparlörler aracılığıyla insan seslerinin kayıtlarını çaldılar. Çalışma, konuşan insanların sesinin pumaları ve vaşaklar (Lynx rufus) gibi birkaç küçük yırtıcıyı korkutup kaçırmaya yettiğini gösterdi.
Kayıtlar, tehlikesiz bir sohbeti simüle etmek için tasarlandı ve çoğunlukla Suraci ve arkadaşlarının şiir ve kitaplardan pasajlar okumasından oluşuyordu. Etki o kadar güçlüydü ki, kayıtlar, yırtıcıların bir ekosistemden tamamen çıkarılmasına benzer bir etkiye sahipti, yırtıcı aktivitesinin azalması, fare gibi küçük, av olacak hayvanların normalde olduğundan daha fazla yiyecek yemesini sağladı.
Suraci, yırtıcıların insanlara karşı duyduğu bu korkunun bir avantajının olabileceğini düşünüyor. Bu korku, insanlar ve vahşi yaşam arasındaki çatışmayı önlemeye yardımcı olabilir. Büyük yırtıcı hayvanlar çok fazla alana ihtiyaç duyarlar ve insan egemen bir dünyada, insanlarla birlikte çatışma olmadan yaşayabilmeleri gerekir.
Suraci, “Bu yırtıcıların çoğunun gösterdiği insan korkusu, bu bağlamda gerçekten olumlu. Bu durum bize, bu hayvanlarla potansiyel olarak alanları paylaşma fırsatı veriyor. Örneğin, pumaların, ayıların ve kurtların bulunduğu yerlerde herhangi bir olumsuz etki yaşamadan yürüyüşe çıkmak bunlardan biri.” diyor.
Suraci, “Başka bir deyişle, vahşi yırtıcıların insanlardan “sağlıklı korkusu”, “varlıklarının bilincinde olduğumuz sürece” bir arada yaşamamıza yardımcı olabilir.” diyor. Gerçekten de büyük yırtıcıların yaşadığı bölgelerde yürüyüş yaparken dikkatli olmak önemlidir. Örneğin, ayıların yaşadığı bir alanda insanlar gruplar halinde yürüyüş yapmalı ve hayvanlara bir karşılaşmadan önce çevreyi terk etmeleri için zaman vermek adına periyodik olarak “Hey ayı!” diye bağırmalı.
Live Science. 12 Temmuz 2021.
You must be logged in to post a comment Login