Türkiye’de görülmesi gereken arkeolojik yapıları hiçbirimiz tek tek sayamayız. Zaten saymaya kalksak Türkiye’deki arkeolojik yapılar böyle bir listeye de sığmaz. Ancak sosyal medyada sizlerle birlikte hazırladığımız bu listede, binlerce öneri arasında en çok söylenen yapıları görebilirsiniz. Belki bu liste sayesinde hangi arkeolojik yapıyı görmek için yolculuğa çıkacağınıza da karar verirsiniz.
Bir önceki sizlerin önerileriyle hazırladığımız “Türkiye Müzelerinde Görülmesi Gereken 50 Eser” listemizini de kaçırmayın :)
1- Celsus Kütüphanesi (Efes Antik Kenti – İzmir)
Tiberius Julius Acquila tarafından, MS 105-107 yılları arasında Küçük Asya valisi olan babası Tiberius Julius Celsus Polemaeanus’un anısına yaptırılır. Yapının inşası MS 114’te başlamış ve MS 135’te torunları tarafından bitirilmiş. İki katlı olarak inşa edilen yapının dış cephesi 17 metre yükseklikte ve 21 metre genişliğinde mermerden. Kütüphanede yaklaşık 9.500 ile 12.000 arasında kitap rulosu bulunduğu tahmin ediliyor. Kütüphanenin cephesini süsleyen heykeller Dört Erdem’i temsil eder: Sophia (Bilgelik), Arete (Cesaret), Episteme (Bilgi) ve Ennoia (Düşünce). Bu heykellerin orijinalleri günümüzde Viyana Müzesi’nde bulunuyor. Kütüphanenin alt katında ise Celsus’un süslü mermer lahdi bulunuyor.
2- Hierapolis tiyatrosu (Hierapolis Antik Kenti – Denizli)
Hierapolis’in ortasında yer alan, 8500-10000 seyirci kapasitesi ve 91 metre yüksekliğe sahip, muazzam ve çok iyi korunmuş durumdaki Roma tiyatrosu. MS 60’ta meydana gelen depremden sonra MS 62’de başlayan inşaatı ancak MS 206’da Severus Dönemi’nde tamamlandı. İmparator Severus döneminde cavea ve tiyatro sahnesi, kentin kuzeyine daha önce inşa edilmiş eski bir tiyatronun kalıntıları kullanılarak restore edildi. Hierapolis’teki kazılar 1957’de başladı ve tiyatro 1974’te bulundu.
3- Termessos tiyatrosu (Termessos Antik Kenti – Antalya)
Termessos Antik Tiyatrosu, agoranın hemen doğusunda bulunuyor. Yamaca yaslanmış ve Antalya Körfezi’ni görebilen konumdaki tiyatro, Roma tiyatrolarının en sağlam ve en güzel örneklerinden biri. Yaklaşık 4000-5000 seyirci kapasiteli ve kesme taşlardan örülü bu tiyatronun en ilginç yanı uçurumun kenarına yapılmış olması.
4- Odeon (Kibyra Antik Kenti – Burdur)
Anadolu’daki en etkileyici arkeolojik apılardan biri. Orkestra bölümünü süsleyen ve “Opus Sectile” tekniği ile ince mermer plakalarla yapılmış yaklaşık 2000 yıllık Medusa mozaiği dünyada benzersiz. MS 1. yüzyıl civarında yapıldığı düşünülen Medusa mozaiği, %95 oranında orijinal; yalnızca %5’i rekonstrüksiyon. 3.600 kişilik bir kapasiteye sahip olan Odeon’un bir mahkeme, tiyatro ve meclis binası olarak kullanıldığına inanılıyor.
5- Antoninler Çeşmesi (Sagalassos Antik Kenti – Burdur)
Antoninler Çeşmesi, Burdur’un Ağlasun ilçesinde yer alan Sagalassos Antik Kenti’nin en göze çarpan yapılarından biri. MS 161-180 yılları arasında Roma İmparatoru Marcus Aurelius zamanında yapılmış ve tanrı Dionysos’a ithaf edilmişti. Çeşmeye “Antoninler Çeşmesi” denmesinin sebebi, Roma İmparatorlarında Antoninler dönemine denk gelmesi. 28 metre genişliğinde ve 9 metre yüksekliğindeki çeşmenin en sağ ve en solunda Dionysos Tanrısı’na ait heykeller var. Bunlar orijinal pozisyonda duruyor. Diğer heykeller başka bir yerden, büyük ihtimalle bir tapınaktan veya tiyatrodan getirilmiş.
6- Apollon Tapınağı (Didyma Antik Kenti – Aydın)
Didyma’nın hazinesi sayılan Apollon Tapınağı, o zamanki adıyla Didymaion, MÖ 560’ta inşa edildi ve antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biri haline geldi. Tapınak, uzun süre, orada yaşayan ve Brankhidler adı verilen aile tarafından yönetildi. MÖ 494’te Pers saldırısı sırasında, Miletos şehri ile Apollon Tapınağı da yerle bir oldu. Büyük İskender MÖ 334’te Miletos’u aldıktan sonra kehanet merkezinin yönetimi Miletos kentine verildi. Yıkılan tapınağın temelleri üzerine, İon dünyasının en büyük tapınaklarından birinin yapımına başlandı. Daha sonra, Apollon Tapınağı’ndan çalınan bronz Apollon heykeli I. Seleukos tarafından bulundu ve Didyma’ya geri verildi. MÖ 300 dolaylarında başlanan ve ölçüleri çok büyük tutulan tapınağın yapımı tamamlanamadı.
7- Basilica Therma (Yozgat)
Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde yer alan Basilica Therma adlı Roma Hamamı, 2.000 yıldır doğal bir sıcak su kaynağı olarak kullanılıyor.
2018 yılında Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’ne kaydedilen Basilica Therma, antik zamanlardan beri kesintisiz olarak bir sıcak su kaynağı oldu. Orta Anadolu Bölgesi’nde eski çağlardan günümüze kalan en önemli Roma yapılarından biri olma özelliğini taşıyor. Yılan benzeri bir figürün (sağlık tanrısı Asklepius) kabartmasından, bu yapının sadece temizlik için değil, aynı zamanda şifa için kullanıldığı anlaşılıyor.
8- Sardes Hamam-Gymnasium Kompleksi (Sardes Antik Kenti – Manisa)
Şehrin kuzey batısında 23.000 metrekare alanı kaplayan bu anıtsal kompleks, bu şehirde bulunan hamamlardan sadece birisi. Bina, orta ekseni boyunca konumlandırılmış sıcak ve soğuk su havuzlarının her iki yanında simetrik odaların bulunduğu bir plana sahip. Kompleksin doğu kısmında, sundurmalarla çevrili merasim ve egzersiz yapılan açık bir avlu, batı kısmında ise geniş tonozlarla örtülü yıkanma alanları mevcut. Restore edilmiş olan iki kat sütunlu, bezemeli cepheli, dikdörtgen planlı “Mermer Avlu” ise yıkanma kısmından ayrı bir bölüm. MS 211-212 yıllarına tarihlendirilen bu bölüm özel merasimlerin yapıldığı yer. Avlunun birinci kat duvarına işlenmiş olan yazıtta, bu alanın Roma İmparatorluk Ailesi adına; İmparator Caracalla ve Geta ile anneleri Julia Domna adına ithaf edildiği yazıyor. Kompleksin ise MS 2. yüzyıl sonu veya 3. yüzyıl başında tamamlandığı tahmin ediliyor.
9- Zeus Tapınağı (Aizanoi Antik Kenti – Kütahya)
Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde bulunan Aizanoi Antik Kenti’nde dünyanın en iyi korunmuş Zeus tapınaklarından biri bulunuyor. Bir tepenin üzerinde yer alan Zeus Tapınağı, şehrin ana mabediydi. Yapımına MS 2. yüzyılda, İmparator Hadrian döneminde başlanmıştı. Bu tapınağın en önemli özelliği, altında tonozlarla örtülü bir başka mekanın olması. Bu, Anadolu’da Roma döneminde pek alışılmamış bir uygulama ve bir benzerine henüz rastlanmadı. Tapınak, uçlarda 8, yanlarda 15 İyonik sütunla pseudodipteros planda inşa edildi. İki tanrıya adanan tapınağın toprak üstü bölümünde Zeus’a tapınılırken, yer altı odasının Anadolu tanrıçası Kibele kültüne ait olduğu düşünülüyor. Roma dönemine ait tapınağın çevresinde yürütülen kazılar İlk Tunç Çağı’na ait yerleşme tabakalarını da açığa çıkardı.
10- Gümüşkesen Anıtı (Milas – Muğla)
Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Halikarnasos’taki Mausoleum’un küçük bir kopyası olduğu düşünülen Gümüşkesen Mezar Anıtı, MS 2. yüzyıla tarihlendiriliyor. Milas’a bağlı Gümüşlük Mahallesi’nde bulunan anıtın, Roma’nın Antoninler Hanedanı hükümdarlık döneminde yapılmış olduğu kabul ediliyor.
11- Zeus (Olbios) Tapınağı (Mersin)
I. Seleukos Nikator tarafından yaptırılmış olduğu düşünülen Zeus Tapınağı, Anadolu’da dört bir yanı Korinth tarzında tek sıra 36 sütunla çevrili, peripteros planlı, en eski tapınaklarından biri olarak, sanat tarihinde önemli bir yere sahip. Romalılar tarafından da kullanılan tapınak, Hıristiyanlık döneminde, 5. yüzyılda yapılan değişikliklerle kiliseye çevrildi. Cellası yıkılıp sütun araları örülüp buralara kapılar konularak, doğusundaki sütunlar kaldırılarak yerlerine apsis eklendi.
12- Tetrapylon (Aphrodisias Antik Kenti – Aydın)
Tapınağın hemen doğusunda ve kuzey-güney caddesi üzerinde yer alan bu anıtsal kapı MS 2. yüzyıla tarihleniyor. Tam olarak işlevi bilinmemekle beraber genel anlamda bu yapının Aphrodisias’lı mimar ve yontucuların salt gösteriş amacı ile yaptıkları bir anıt olduğu düşünülüyor. Yapıda mimari olarak çok zengin tarzların bir arada kullanıldığını görüyoruz. 1990 yılında kapsamlı bir şekilde onarıldı ve yeniden inşa edildi. Aphrodisias kenti için hayatının yarısını adayan ve Aphrodisias’ın ortaya çıkarılması ve tanınmasında büyük çaba harcayan Prof. Dr. Kenan Tevfik Erim’in mezarı da Tetrapylon’un hemen doğusunda bulunuyor.
13- Zeus Lepsynos Tapınağı. (Euromos Antik Kenti – Muğla)
Anadolu’daki en iyi korunmuş tapınaklardan biri. MS 2. yüzyılda Korinth düzeninde yapılan tapınak cephelerinde 6, yanlarında 9 sütunlu. Bugün on altı sütunu hala ayakta ve on ikisinde bağışçılarını belirten yazıtlar var. Yazıtlara göre bağışçılar arasında, Menekrat adında bir doktor, kızı Tryphena ve Leo Quintus adlı bir bürokrat bulunuyor.
Tapınağın önünde, doğu tarafında keşfedilen bir sunağın kalıntıları üzerindeki yazıta göre, tapınak Zeus Lepsynos’a adanmıştı. Bugün ‘Lepsynos’ takma adının anlamı bir sır olarak kalmaya devam etse de, uzmanlar Karia dilinden türeyen bir kelime olduğuna inanıyorlar.
14- Pergamon Tiyatrosu (Pergamon Antik Kenti – İzmir)
Yukarı Akropol’deki Helenistik tiyatro, antik dünyanın en dik tiyatrosu Pergamon. Türkiye’nin kuzey Ege kıyılarındaki günümüz Bergama şehrinin hemen kuzeyinde yer alan antik kentin Akropolünün merkezindedir. Alandaki ilk tiyatro, Attalos Hanedanının ilk günlerinde (MÖ 3. yüzyıl sonlarında) inşa edilmiş, bugün kalıntılarını gördüğümüz tiyatro ise, II. Eumenes döneminde yapılmıştır. Yetmiş sekiz koltuk sırasına sahip ve üç yatay oturma bölümüne bölünmüş. İnşa alanının fiziksel kısıtlamaları nedeniyle, genişlik eksikliğini gidermek için dikey olarak orkestranın 122 metre üzerine çıkarılmıştır. Tiyatronun bir diğer benzersiz özelliği, kalıcı bir sahne inşası olmaması. Direk delikleri, oyunların performanslar arasında kaldırılan taşınabilir bir ahşap sahnede yapıldığının kanıtı olarak görülüyor.
15- Athena Polias Tapınağı (Priene Antik Kenti – Aydın)
Kentin en eski ve en görkemli tapınağı. Tapınağın inşasının MÖ 4. yüzyılda Priene kentinin kuruluşuyla aynı dönemde başladığına ve mimarının Halikarnas Mozolesi’nin muhtemel mimarı Pythius olduğu düşünülüyor. Tapınak, Anadolu İon mimarisinin klasik bir örneği olarak kabul ediliyor.
16- Büyük Katedral (Ani Örenyeri – Kars)
Ani arkeolojik alanının kalbinde, MS 10. ve 11. yüzyıllarda zengin Ermeni Bagratuni döneminden kalan en önemli mimari yapılardan biri. Kral II. Smbat tarafından MS 989 yılında temeli atılan ana katedral, Kraliçe Katramide tarafından 1001 yılında tamamlandı. Sivri kemerler ve kümelenmiş iskelelerden oluşan dört iç kolon tarafından ifade edilen haç biçimli bir plan kullanımıyla dikkat çeker. Katedral, Batı Avrupa’da bir yüzyıldan fazla bir süre sonra baskın bir mimari tarz haline gelen Gotik mimarisinin temel özelliklerinin çoğu için bir ilham kaynağı olarak kabul edilir.
17- Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası (Sivas)
Cami 1228–29 yıllarında Mengücekli beyi Ahmed Şah tarafından; Dârüşşifa ise aynı tarihte, Ahmed Şah’ın eşi Turan Melek tarafından Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Şah adlı bir mimara yaptırılmış. Hem iç hem de dış kısmı gösterişli ve etkileyici bir görünüme sahip. Dış kısımda üç yüksek ve girintili kapıyı süsleyen taş oymalar çok ince işlenmiş. İç kısımda taş sütunlar ve etkileyici kubbeli tavanlar bulunur. Plan tipi ve süsleme olarak benzeri olmayan bir eser olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alındı.
18- Aspendos tiyatrosu (Aspendos Antik Kenti – Antalya)
Anadolu’da Romalılar tarafından yapılmış türünün en büyüklerinden ve bugün Roma tiyatro mimarisinin en iyi korunmuş örneklerinden biri. MS 160-180 yılları arasında Marcus Aurelius’un hükümdarlığı sırasında inşa edilir. Batı girişi duvarındaki yazıt, mimarın Theodorus oğlu Zenon olduğunu ve A.Curtius Crispinus Arruntianus ve A.Curtius Crispinus adlı iki zengin kardeşin armağanı olduğu yazılı. Yaklaşık 100 metre genişliğinde ve 22 metre yüksekliğinde bir cepheye sahip.13. yüzyılda tiyatronun Selçuklu sarayı olarak kullanılması onu eşsiz bir durum haline getiriyor. Sıra dışı kullanımına göre şaşırtıcı korunma seviyesi sayesinde, tiyatro farklı tarihi katmanlara ışık tutuyor. Pencere çerçevelerinde (örneğin hayvan figürlü taşlar) tespit edilebilen devşirme malzeme Akhamenid izlerini ortaya çıkarabilirken, çinilerin kullanımı (bazıları Antalya Müzesi’nde sergilenmekte) ve sahne binasında Selçuklu tasarımlarının varlığı, anıta daha da tarihi bir derinlik kazandırmakta.
19- Athena Tapınağı (Assos Antik Kenti – Çanakkale)
Antik kentin en yüksek noktasında bulunan tapınak Arkaik dönemde Anadolu’da yapılan ilk ve tek Dor düzenindeki tapınak olarak biliniyor. Kentin koruyucu tanrıçası Athena’ya adanmış olan tapınağın kutsal odasında bulunan tanrıça heykeli 1800’lü yıllarda Amerika’ya götürüldüğü düşünülüyor. Neredeyse 5 metre uzunluğundaki sütunların üzerlerindeki frizlerin (kabartmaların) bir kısmı Boston Müzesi, Louvre Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunuyor.
20- Aslanlı Kapı (Hattuşa – Çorum)
Kentin güneyini çevreleyen sur üzerindeki beş kapıdan biri olan Aslan Kapı, güney surunun ucunda Kral Kapısı’nın karşısında yer alır. Günümüzdeki kalıntılar itibariyle Hitit kabartmalarının en güzel örneklerini sunan kapı, MÖ 14. yüzyılın başlarında Hitit İmparatorluğu’nun en görkemli dönemlerinde inşa edildi. Adını iki kenarındaki birbirine taş bir kemerle bağlanan iki dikdörtgen formlu taş bloğa oyulmuş aslan kabartmalarından alıyor. Kemerin üst kısmı günümüze ulaşamamış. Kabartmaların ön kısmı özenli bir işçilik sergilerken yan tarafları işlenmemiş. Birçok yapıtta kullanılan aslan figürünün Hititler için özel bir anlamı olduğu düşünülüyor.
21- Midas Anıtı (Yazılıkaya – Eskişehir)
Frig kaya fasadlarının en görkemli örneği. Doğuya bakan anıt 17 m yüksekliğinde, 16.50 m genişliğinde. Alınlık ve cephe duvarı geometrik motiflerden oluşan zengin bir bezeme ile süslü. Merkezinde kapıyı simgeleyen büyük bir niş yer alıyor. Burası dini törenler sırasında içine tanrıça Matar’ın heykelinin yerleştirildiği en kutsal bölüm. Anıtın üzerinde Frigce yazıtlar vardır. Birinci yazıt, anıtın sol üst kısmında, düzleştirilmiş ana kaya üzerine kazınmıştır. Burada Kral Midas’ın ismi okunmaktadır. İkinci yazıt, sağ yan çerçeve üzerindedir. Baba sözcüğü ilginçtir.
22- Alahan Manastırı (Mersin)
4. ve 6. yüzyıllar arasında yoğun olarak kullanılan ve Hıristiyanlar için hac tapınağı sayılan bir yapı kompleksi. Kompleks, uzman Isauria taş işçiliğinin bir örneği ve erken Bizans mimarisinin gelişiminde önemli bir rol oynamış. Manastırın kurucusu, aynı zamanda manastırın içinde bir lahdi ve bir kitabesi de bulunan Tarasis adlı bir rahip. İnşaat iki dönemde gerçekleşmiş. İlki beşinci yüzyılın ortalarında İmparator I. Leo yönetimi, ikincisi ise beşinci yüzyılın son çeyreğinde İmparator Zeno yönetimi altında. Komplekste, Batı Kilisesi, Manastır, Doğu Kilisesi, kayalara oyulmuş keşiş odacıkları ve civar alanda yer alan mezarlar bulunuyor. Kilise binaları Ayasofya ile ortak mimari özelliklere sahip. Manastır 25.02.2000 tarihinde Dünya Kültür Mirası geçici listesine eklenmiştir.
23- Hadrianus Kapısı veya Üçkapılar (Antalya)
MS 130 yılında şehri ziyaret eden Roma İmparatoru Hadrianus adına yaptırılan Roma zafer takı. Şehri ve limanı çevreleyen surların içindeki geriye kalan tek giriş kapısı. Üç kemeri de aynı büyüklükte (4.15 metre genişliğinde ve 6.18 metre yüksekliğinde). Tüm yapının yüksekliği ise, antik kaldırımdan saçakların en üstüne 8 metreden daha fazla. Kapının hem ön hem de arka tarafı, her biri dört sütundan oluşan cepheler tarafından süslenmiş. Granit sütun şaftları hariç olmak üzere beyaz mermerden yapılmış.
24- Ayasofya Müzesi (İstanbul)
En çok ziyaret edilen müzeler arasında yer alan Ayasofya; sanat ve mimarlık tarihi bakımından dünyanın en önde gelen anıtlarından biri. Daha 6. yüzyılda Doğu Romalı Philon tarafından dünyanın 8. harikası olarak nitelendirilmişti. Bugünkü Ayasofya aynı yerde fakat öncekilerinden farklı bir mimari anlayışla yapılmış olan üçüncü yapı. Bu yapı, İmparator Justinianos tarafından (527-565) dönemin iki önemli Mimarı olan Tralles’li (Aydın) Anthemios ile Miletos’lu (Balat) İsidoros’a yaptırılmıştı. Yapım çalışmaları sırasında iki baş mimar ile birlikte 100 mimar ve her mimarın emrinde 100 işçi çalıştığı kaynaklarda geçiyor. Yapımına 23 Şubat 532’de başlanmış, 5 yıl 10 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak büyük bir törenle, 27 Aralık 537′ de ibadete açıldı. 916 yıl kilise olan yapı, 1453 Yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami olarak kullanıldı. Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu’nun Kararı ile 1935 yılında ise Ayasofya müze olarak kapılarını ziyarete açtı.
25- Myra tiyatrosu (Myra Antik Kenti – Antalya)
Myra’nın Greko-Romen tiyatrosu, Likya’daki en büyük tiyatro ve antik kentin en ilgi çekici yerlerinden biri. Akropolün güney eteğinde yer alan tiyatronun sahne binası ikinci katın yarısına kadar ayakta. 35 oturma sırasına sahip 11000 kişilik tiyatronun cephesi tiyatro maskeleri ve mitolojik sahnelerle zengin bir şekilde dekore edilmiş.
26- Diyarbakır Kalesi
Bereketli Hilal adı verilen Yukarı Dicle Nehri Havzası’nın bir yamacında yer alan müstahkem Diyarbakır şehri ve çevresi, Helenistik, Roma, Sasani, Bizans, İslam ve Osmanlı dönemlerinden günümüze dek ulaşmış önemli bir merkezdir. Alan, Amida Höyüğü’nün de içinde bulunduğu İçkale ve içinde çok sayıda kulesi, kapısı, payandaları ve 63 kitabesi bulunan Diyarbakır’ın 5.8 km uzunluğundaki surlarını kapsıyor.
27- Zeynel Bey Türbesi (Hasankeyf – Batman)
Zeynel Bey Türbesi 1462-1482 yıllarında Hasankeyf’te hüküm süren Akkoyunlular’dan kalan tek eser olma özelliği taşıyor. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu olan Zeynel Bey’in, Osmanlı İmparatorluğu’nun kazandığı 1473 yılındaki Otlukbeli Savaşı’nda hayatını kaybettiği biliniyor. Türbe, dışarıdan silindirik, içeriden sekizgen miğfer başı şeklinde iki katlı bir yapıya sahip. Türbenin mimari önemi, Azerbaycan ve Türkistan yöresi mimari özelliklerini Anadolu’ya taşımış olmasından kaynaklanıyor. Göz alıcı renklere sahip gövde süslemesiyle dikkati çeken türbenin çini mozaiklerinin ise Anadolu’da bir benzerinin olmadığı belirtiliyor.
28- Efes Tiyatrosu (Efes Antik Kenti – İzmir)
24.000 kişilik kapasiteye sahip, dünyanın en büyük ve en iyi korunmuş antik tiyatrolarından biri. Oditoryumun şekli, üzerine yayıldığı tepenin yüzeyini maksimum ölçüde yansıtır. Mermerden inşa edilen yapının çapı 145 metre. Tiyatronun inşası Helenistik dönemde başladı, Roma döneminde, İmparator Claudius hükümdarlığında (MS 41-54) genişletildi. İki katlı sahne (skene) İmparator Nero döneminde (MS 54-68) inşa edildi ve üçüncü kat daha sonra 2. yüzyılın ortalarında eklendi. Yapı, ancak İmparator Trajan zamanında (MS 98-117) tamamlanabildi.
29- Side Apollon Tapınağı (Side Antik Kenti – Antalya)
Roma Barışı olarak bilinen dönemde inşa edilen iki tapınaktan biri. Adını Side kentinin baş tanrılarından olan ve ışık, güzellik ve sanat tanrısı olarak bilinen Apollon’dan alır. MS 2. yüzyıldan günümüze ulaşan muhteşem bir mimarlık eseridir. O dönemdeki diğer tapınaklardan farklı kılan özelliği, bir çift büyük Korint sütunu bulunan giriş salonudur. Bizans bazilikasının tam ortasında kalan tapınağın bir kısmı bazilika yapımında kullanılmak için sökülür. Roma düzeninde ve peripteros planına uygun biçimde yapılandırılan bu tapınağın büyük sütunlarından bazıları restore edilip yerlerine konmuştur.
30- Taşköprü (Adana)
Seyhan Nehri üzerindeyer alan ve Adana’nın sembolü olan Taş Köprü, Adana Arkeoloji Müzesi’ndeki Grekçe kitabeye göre, Roma İmparatorluğu döneminde MS 4. yüzyılda Mimar Auxentius tarafından yapıldı. Yüzyıllarca Avrupa ile Asya arasında önemli bir köprü olan ve tarihte birkaç kez onarım gören köprüde son onarım 1949 yılında yapıldı. Köprü toplam 319 m uzunluğunda ve 13 m yüksekliğinde. 21 kemerinden 14’ü hala ayakta. Ortadaki büyük kemerde iki aslan kabartması görülüyor. Dünya’nın halen kullanılan en eski köprülerden biri olarak biliniyor.
31- Mezgit Kalesi (Mersin)
Halk arasında “Korkusuz Kralın Mezarı” olarak anılan yapı, Kilikya tapınak mezarlarının en büyükleri arasında yer alıyor. MS 2. veya 3. yüzyıla ait mezar, 7.80 metre boyutunda ve ön tarafında Korint başlıklı sütunlar arasında konsollar bulunuyor. Bu konsolların ikisinde bulunan ayak oyuklarından mezarın üzerinde bir zamanlar heykeller olduğuna işaret ediyor. Anıt mezarın arka alınlığında ortada bir kalkan, iki yanında kılıç ve akrep kabartmaları var. Öndeki duvarın yan duvar taşı üzerinde fallos kabartması bulunuyor.
32- Sümela Manastırı (Trabzon)
Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (MS 375–395), Atina’dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulduğu düşünülür. Sümela, manastır işlevini 1923 yılına kadar sürdürmüştür. Yapı, esas olarak ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadan oluşur. Bu yapılar topluluğu oldukça geniş bir alan üzerine yayılır. Manastırın girişinde su getirdiği anlaşılan büyük su kemeri yamaca yaslanmış durumdadır. Çok gözlü olan bu kemerin bugün büyük bir bölümü yıkılmıştır. Avlunun etrafındaki binalar içindeki dolaplar, hücreler ve ocaklarda Türk sanatının etkileri de görülür.
33- İshak Paşa Sarayı (Ağrı)
Yapımı birçok efsane ve hikayeye konu olan İshak Paşa Sarayı, Osmanlı döneminde Ağrı’da yapılan en büyük ve en önemli mimari eser. Yapımına 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanılıp, aynı soydan gelen Küçük İshak Paşa zamanında 1784’te (99 yılda) tamamlandı. Mimarı, Ahıskalı ustalardır. Doğu-Batı yönünde yaklaşık 7.600 m2 bir alanı kaplar. Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin öğeleri yanında, Avrupa sanatının Barok üslubunun etkileri de görülür. Tarih ve sanat tarihi yönünden eşsiz bir değere sahiptir.
34- Lagina Hekate Tapınağı (Lagina Antik Kenti – Muğla)
Lagina Hekate kutsal alanı Stratonikeia Antik Kenti’nin kült yeri, bölgenin de dini merkeziydi. Lagina, Stratonikeia antik kentine kutsal bir yol (sacra via) ile bağlıydı. Kutsal alanda propylon (anıtsal giriş kapısı), kutsal yol, altar (kurban ve sunak yeri), peribolos (kutsal alanı çevreleyen duvar), Dorik Stoalar ve Helenistik Hekate Tapınağı bulunuyor.
Hekate adına MÖ 100 yıllarında yapıldığı bilinen büyük ölçekli tek tapınağın burası olması ve antik dönemin en pahalı mimari düzeni olan Korinth nizamının bu yapıda kullanılması tapınağın önemini gösteriyor. Hekate Tapınak frizleri Osman Hamdi Bey tarafından İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne götürüldü.
35- Üçgözler (Tralleis Antik Kenti – Aydın)
Pergamon Krallığı’na bağlı Tralleis’te bu gün ayakta kalan tek yapı “Üç Gözler” olarak adlandırılan, antik çağın eğitim, spor ve kültür açısından önde gelen yapılarından olan gymnasiuma ait kalıntılar. MS 2. yüzyıla tarihlendiriliyor.
36- Justinianus Köprüsü (Sakarya)
Justinianus Köprüsü, diğer adıyla Beşköprü, kuzeybatı Anadolu’daki antik Bithynia bölgesi sınırları içerisinde yer alan 350 metre uzunluğa sahip görkemli bir köprü. Geç Roma ve Erken Bizans Döneminin en önemli imparatorlarından olan İmparator I. Justinianus (527-565) tarafından inşa ettirilen köprü; döneminin mimari ve teknik uzmanlığının olağanüstü bir temsilcisi. Aynı zamanda, Justinianus’un imparatorluğun doğu ve batı topraklarını yeniden birleştirerek Roma İmparatorluğu’na eski ihtişamını geri kazandırmak yönündeki büyük amacını sembolize etmesinden dolayı da simgesel bir değere sahip.
37- Akdamar Kilisesi (Van)
Gevaş İlçesi’nin sınırları dahilindeki Akdamar Adası’nda yer alıyor. Adanın güneydoğusuna kurulmuş olan kilise, Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından 915-921 yılları arasında Keşiş Manuel’e yaptırıldı. İlk yapıldığında saray kilisesi olan yapı, sonradan manastır kilisesine dönüştürüldü. 2007 yılında geçirmiş olduğu restorasyon sonucunda Anıt Müze olarak hizmete girdi. Plan bakımından merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca biçimli haç planında olan kilisenin figürlü repertuarı oldukça zengin. İncil ve Tevrat’tan alınmış çeşitli sahnelerin yanı sıra av sahneleri, çeşitli hayvanlar, güreşçiler ve saray yaşamı gibi çeşitli dünyevi sahneler görülüyor. Abbasi yoluyla Orta Asya Türk sanatı etkilerini de üzerinde barındırması önemini artırıyor.
38- Gümüşler manastırı (Niğde)
Manastırın yer aldığı Gümüşler Kasabası’nın Orta Çağ’daki adı ve tarihi hakkında dönem kaynağı bulunmuyor. Büyük bir kaya kilisenin içine oyulan manastır, Kapadokya bölgesindeki günümüze iyi korunarak gelmiş ve en büyük manastırlardan birisi. Manastırın en önemli yapısı, kompleksin kuzeyinde yer alan kilise. Dört serbest destekli kapalı Yunan haçı planlı kilisenin kuzey haç kolunun kuzeyinde iki mezar nişi, naosun batısında beşik tonoz örtülü iki giriş mekânı bulunuyor. Manastırda yer alan diğer mekânların pek çoğunun işlevi bilinmiyor.
39- Magnesia stadionu (Magnesia Antik Kenti – Aydın)
MS 1. – 2. yüzyıllara tarihlenen stadion, Anadolu’nun en iyi korunmuş stadionu olarak biliniyor. Yaklaşık 30.000 kişilik stadyum, 190 metre uzunluğunda. Yapıda bulunan çok sayıdaki yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla MS 3. yüzyıla kadar kullanılıyordu. Şimdiye kadar kazılarda bulunanlara göre bu stadion, yaklaşık 150 kabartmanın sergilendiği bir açık hava müzesi niteliği taşıyor.
40- Augustus Tapınağı (Ankara)
Ulus’ta Hacıbayram Camii’nin bitişiğinde yer alıyor. Roma döneminin önemli yapıtlarından biri olan tapınağın, son Galat Hükümdarı Amintos’un oğlu Kral Pylamenes tarafından Augustus’a bağımlılık nişanesi ve Galatya Eyaletinin Roma’ya katılmasını kutlamak amacıyla MÖ 25 yılından sonra yapılmış olduğu düşünülüyor. İmparator Augustus’un yaşadığı sürece yaptığı işleri anlattığı ”index rerum gestarum” tapınağın duvarında iki dilde, Latince ve Grekçe yazılmış olarak günümüze ulaştı. Plan olarak Hadrian Dönemi’nde yapılmış Aizanoi Zeus Tapınağı’na benziyor.
41- Titus Tüneli (Hatay)
Hatay’ın Samandağ İlçesi Çevlik Örenyeri yakınında bulunan tünel, insan eliyle yapılmış en büyük tünel olarak biliniyor. Dağlardan inerek yaşamı tehdit eden sel ve taşkınlardan korunmak amacıyla, MÖ 69 yılında Roma imparatoru Vespasian’ın emriyle yapımına başlanan tünel, MS 81 yılında halefi ve oğlu Titus tarafından tamamlandı. Toplam 1380 metre uzunluğunda, 7 metre yüksekliğinde ve 6 metre genişliğinde olan tünel tümüyle dağ içine oyularak yapıldı. İnşasında ise Roma lejyonları ve köleler çalıştı.
42- Bozdoğan Kemeri (Valens Su Kemeri – İstanbul)
Fatih Camii’nin bulunduğu tepeden İstanbul Üniversitesi Rektörlük bahçesine ulaşan Bozdoğan Su Kemeri, Roma İmparatoru Valens döneminde 378 yılında tamamlandı. Orta Çağ’da İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan kemerin, orijinal uzunluğu 971 metre, genişliği ise yaklaşık 4 metre. Roma İmparatoru Valens tarafından 4. yüzyılın sonlarında tamamlanan Valens Su Kemeri, farklı dönemlerde Osmanlı Sultanları tarafından restore ettirildi ve şehrin önemli tarihi eserlerinden birisi konumuna geldi.
43- Trajanium Tapınağı (Pergamon Antik Kenti – İzmir)
Roma İmparatoru Traian tarafından MS 114 yılında inşası başlatılan yapı, ölümünden sonra İmparator Hadrian tarafından bitirildi. Tapınak, akropolün en yüksek noktasında temennosun (kutsal alan) tam ortasında yer alıyor. Korinth düzeninde 6X9 sütunlu bir Peripteros plandadır. Tapınağın içinde bulunan ve bu iki imparatora da tapınıldığını gösteren kolosal mermer heykellerinin başları bugün Berlin Pergamon Müzesi’nde sergileniyor. Yıkılmış olan Trajanium, 1976-1994 yılları arasında, Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yapılan yeni bir çalışmayla yeniden ayağa kaldırıldı.
44- Aspendos Su Kemerleri (Aspendos Antik Kenti – Antalya)
Aspendos’a Köprüçay üzerinden kuzeydeki dağlardan su getiren 1km uzunluğundaki ve 15 metre yüksekliğindeki Roma su kemerleri MS 2. yüzyıla tarihleniyor. Aspendos’ta bulunan bir yazıt, Tiberius Claudius Italicus tarafından yaptırıldığını gösteriyor.
45- Hoşap Kalesi (Van)
Hoşap Suyu’nun (Güzelsu) kuzeybatısında sarp ve dik bir kaya kütlesi üzerine kurulan kale, iç kale ile bunun kuzeyindeki dış kaleden oluşuyor. Geçmişi itibariyle Urartu Devleti’ne kadar uzanan kale, Osmanlı Devleti’ne tabi Mahmudi Beyleri’nin yaptırdığı şekliyle günümüze ulaştı. İç kale giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre Mahmudi Süleyman Bey tarafından 1643 tarihinde yaptırıldı. Doğu surları kısmen, batıdakiler ise büyük ölçüde yıkılmış durumda. Dış kalenin kuzeydoğusunda bir gözetleme kulesi bulunuyor. İçerisinde Mahmudi Sarayı olarak nitelenen kompleks yapılar yer alıyor. Seyir köşkü, harem, selamlık, mescid, zindan, fırın ve sarnıç iç kalenin diğer yapılarından. 19. yüzyıl ortalarında terkedilmiş olan kale, içerisindeki yapılarıyla günümüze büyük ölçüde sağlam olarak ulaştı.
46- Gerga Tapınağı (Gerga Antik Kenti – Aydın)
Aydın İli’ne bağlı, Çine İlçesi, Deliktaş Mevkiinde yer alan Gerga antik kenti, Karia kültürünü yansıtan önemli bir merkezdir. Kentin en önemli yapısı halen ayakta olan ve tapınak olarak adlandırılabilecek özelliklere sahip yapıdır. Büyük kesme taşlardan yapılmış, üçgen alınlıklı yapının alınlığı üzerinde yazıt bulunuyor. Yapının hemen altında yere düşmüş kolosal heykelin Kybele’ye ait olabileceği düşünülüyor. Kaynaklardan ve çevre halkından öğrenildiği kadarıyla, heykel zamanımızdan 20-30 yıl kadar önce ayaktaydı.
47- İznik Ayasofya Camii (Bursa)
Dünya tarihi açısından önemli bir yapı olan Ayasofya mabedi; ilk olarak MS. 7. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilen Gymnasium üzerine Bizans döneminde bazilika olarak inşa edildi. Orhan Gazi tarafından İznik’in fethiyle 1331 yılında camiye dönüştürülen yapı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından yenilendi. 1935 ve 1953 yıllarında yapılan onarımlar sırasında renkli taşlarla bezenmiş taban mozaikleri ve din görevlilerinin törenler esnasında topluca bulundukları, yarım yuvarlak oturma kademeleri ortaya çıkarıldı. Bir mezar odası duvarında Hz. İsa freski bulunuyor. Yazılı belgelerde adı ilk kez 11 Ekim 787 günü Patrik Trasios yönetiminde toplanan ve 350 piskoposla çok sayıda keşişin katıldığı Yedinci konsül dolayısıyla anılmakta. 2007’den itibaren restorasyon çalışmaları başlatılan yapının, 6 Kasım 2011 tarihinden itibaren bir kısmı cami olarak hizmet vermeye başladı.
48- Likya Birliği Meclis Binası (Patara Antik Kenti – Antalya)
Tiyatronun hemen kuzeyinde konumlanan ve doğuya yönelik cephesi agoraya bakan yapı, yaklaşık 42 x 32 metre ölçüleriyle Antik Anadolu’nun en büyüklerinden biri. Yapımı MÖ 2. yüzyılda Likya Birliği’nin resmi olarak kurulmasıyla gerçekleşti. Roma çağı içinde birkaç yapı evresi daha geçirdi ve aynı zamanda Odeon işlevini de üstlendi. 20 sıralı caveası ile yaklaşık 1400 kişilik bir kapasiteye sahip. Olasılıkla MS 4. yüzyılda Patara’yı kuşatan sur duvarlarının içine alınarak bir burç gibi kullanıldı. Bu bina, ünlü düşünür Montesquieu’nün “Yasaların Ruhu” adlı kitabında yönetim biçimini demokrasi bağlamında “antik dünyanın en mükemmeli” olarak övdüğü Likya Birliği’nin Meclis binasıydı. Restorasyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapıldı.
49- Hekatomnos Anıt Mezarı (Muğla)
Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı, Anadolu’nun güneybatısında yer alan Karya Bölgesi’nin en önemli kentlerinden olan Muğla İli’nin Milas İlçesi’nde yer alıyor. Söz konusu Anıt Mezar ve Kutsal Alanı; Temenos Duvarı, Menandros Onur Sütunu, Podyum ve Mezardan (Taşıyıcı Oda, Mezar Odası, Lahit ve Dromos) oluşuyor.
Antik dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve günümüze “Mozole” kavramını taşıyan, “Halikarnas Mozolesi”nden daha erken bir dönemde, aynı boyutlarda Mausolus’un babasına ait olan ve günümüze kadar ulaşabilmiş tek örnek olması bakımından Anıt, eşsiz bir değer taşıyor. Antik çağ dünyasının en önemli mezar anıtı ve ölü kültünün temsilcisi olan yapıt, hem mimari tasarımı hem de sanatın diğer önemli kolları olan heykeltraşlık ve duvar resim sanatı açısından üst düzeyde. Özellikle “Hekatomnos Frizli Lahit” büyüklüğü, niteliği ve sahibinin öne çıkan kişiliğiyle Klasik ve Hellenistik Anadolu’da tek örnek.
50- Göbeklitepe (Şanlıurfa)
Dünyanın bilinen en eski anıtsal tapınağı. Hayvan figürleriyle yontulmuş taşlar ve T biçimli dikilitaşlardan oluşan 12.000 yıllık dairesel yapılar, tarıma geçilmesinden öncesine tarihleniyor. Göbeklitepe’deki T biçimli dikilitaşların en büyüğünün ağırlığı 16 tonu aşıyor. Bu taşları yontmak ve yakındaki taş ocağından taşımak, çok sayıda insan ve hepsini doyuracak miktarda yiyecek gerektiren zorlu bir organizasyon gerektiriyor olmalıydı. Göbeklitepe her ne kadar tek bir arkeolojik yapı olmasa da, bir yapı kompleksi olarak bu listeye girmeyi hakediyor.
You must be logged in to post a comment Login