Tüm Yollar Roma’ya mı Çıkıyor?

Gücünün zirvesindeyken, Roma İmparatorluğu’nun güneşli Cebelitarık Kayası’ndan Mezopotamya bataklıklarına kadar uzanan bir yol ağı vardı. Peki gerçekten tüm yollar Roma’ya çıkar mı?

Zirvede olduğu dönemde, Roma İmparatorluğu’nun yolları, önemli şehirleri ve kasabaları başkente bağlamak için kıtalar boyunca uzanıyordu.

Bunun cevabı, tartışmasız bir şekilde “evet” ya da “hayır” değil. Cevap bundan biraz daha karışık.

2015’de Moovel Lab’den üç araştırmacı (mülga bir Alman şehir tasarım ekibi), Avrupa haritası boyunca neredeyse 500.000 noktanın yekpare ağını ortaya attı. Bu noktalar, antik ya da modern şehirleri temsil etmiyordu, yalnızca imparatorluk başkentine yapılabilecek bir yolculuğun başlangıcı olan rastgele noktalardı. Ekip daha sonra, bu başlangıç noktalarından başlayan modern rotaları kullanarak, Roma’ya giden en iyi rotayı hesaplamak için bir algoritma kullandı. Bir yolun bir bölümü, farklı noktalar üzerinde ne kadar kullanıldıysa, haritada da o kadar kalın çizildi. Sonuçlar, Roma’ya çıkan ve antik imparatorluğun bir parçası olan Londra, İstanbul ve Paris gibi diğer büyük şehirleri birbirine bağlayan büyüleyici bir yol ağını gösteriyordu. 

(Konstantinopolis Ne Zaman İstanbul Oldu?)

Haritaya ilişkin haberler viral oldu, ama tüm yolların Roma’ya çıktığını kanıtlamadı. Araştırmacılar aynı faaliyeti yürütse, ama aynı 500.000 noktadan Berlin ya da Moskova’ya giden en hızlı yolu inceleseydi, harita bu şehirlere giden geniş kapsamlı bir yol sıralamasını gösterirdi. “Projemiz tüm yolların Roma’ya çıkıp çıkmadığı sorusunu cevaplamadı aslında.” diyor Philipp Schmitt, sanat çalışmasının tasarımcılarından biri. “Bu sorunun yüzde 99 oranında eğlenceli bir keşfiydi.”

Yine de Schmitt’in tasarımı bize hala Roma yollarının dayanıklılığı hakkında bir şeyler söylüyor: Avrupa’nın yol altyapısının büyük bir kısmı, imparatorluğun mirası olarak, hala büyük şehirleri İtalyan başkentine bağlayacak şekilde tasarlanmış. Diğer araştırmacılar da aynı sonuca varıyor.

Moovel Lab tarafından hazırlanan harita, modern rotaları kullanarak Roma’ya ulaşmanın en iyi yolunu araştırdı. C: Benedikt Groß, Raphael Reimann and Philipp Schmitt

“Arazideki iki noktayı birbirine bağlayan en olası ya da en mantıklı rotaları incelemek için bilgisayar modellemesi kullandık; daha sonra bunu, benzer olup olmadıklarını görmek için Roma yollarına ilişkin bilgimizle kıyasladık.” diyor Madrid’deki Kalıtım Bilimleri Enstitüsü’nden landscape arkeoloğu César Parcero-Oubiña. “Eğer geldiğiniz ve gittiğiniz noktalar eskiden Roma şehirleri ise, modern rotalar genellikle aynı.”

Bir diğer deyişle, Avrupa’nın çok şeritli otoyolları, Roma yollarının devamı. Ancak bu durum, son yıllarda değişti, diyor Parcero-Oubiña. “Yeni yapılan otoyollarda, paradan tasarruf etmek için kalabalık yerlerden kaçınılıyor, bu da bazı yeni otoyolların her zaman eski Roma yolları kadar mantıklı olmadığını gösteriyor.”

Bu da bizi şu soruya götürüyor: Roma yollarının yapımının arkasındaki mantık neydi? Tüm yollar gerçekten Roma’ya çıkıyor mu? “Yolun önemine göre değişir.” diyor Parcero-Oubiña. “Antik bir imparatorluğun idare mantığı, aslında modern bir ülkeden çok farklı değil. Romalılar bizden çok da farklı değildi, yalnızca zamandan tasarruf etmek için yolları küçültmeye çalışıyorlardı.”

Ana yollar, coğrafyanın izin verdiği yerlerde düz hatlıydı ve önemli şehirleri birbirine bağlıyordu, diyor Parcero-Oubiña. Bu düz yollar, yalnızca bir ülke Romalılar tarafından tam anlamıyla imparatorluğa dahil edildiği ve herhangi bir askeri muhalefet varsa da bunların baskılandığı zaman mümkün olabilirdi. Aksi halde açık seçik seyahat etmek güvenli olmazdı. Erken dönemlerde, bir bölgenin ele geçirilmesinin akabinde, Romalı olmayanlar -barbarlar- hala işgale direniyorsa, Romalılar bölgedeki sık ağaçlıklar ya da dağlardan geçen daha güvenli ve daha dolaylı rotaları tercih ediyordu, diyor Parcero-Oubiña. Bir bölge güvenli hâle geldiğinde ise, bu yollar ticareti hızlandırmak ve cephedeki askeri güçlerin ilerlemesi ve tedariklerinin sağlanması için hayati önem taşıyan yollara dönüşüyordu.

Zirvesindeyken, Roma İmparatorluğu’nun yolları önemli şehirleri ve kasabaları başkente bağlayarak kıtalar boyunca uzanıyordu.

“Anayollar önemli yerleri birbirine bağlıyordu ve öyle ya da böyle, hepsi ya Roma’dan başlıyor ya da Roma’da sona eriyor. Ama sırf yollar buna izin veriyor diye Londra ya da Paris’ten seyahat etmeye başladığınızda Roma’dan geçeceksiniz diye bir zorunluluk yok tabii ki.” diyor Parcero-Oubiña. Bu ana yollar taşıt ve hayvanların hareketi için tasarlanmıştı; bir diğer deyişle bu yollar, çamurlu patikalardan çok daha sofistikeydi. “Toprak ve taş gibi farklı katmanlarla ve son olarak en üstte büyük taş levhalar ile inşa edilmişlerdi. Düz değillerdi, ama doğru düzgün bir drenaja izin veren bir çeşit kubbe şeklindeydiler.” diyor Parcero-Oubiña.

Sonra taş döşenmemiş, tali toprak yollar da oluştu. Bunlar Roma’ya giden herhangi bir rota sunmak yerine, daha küçük kasaba ve şehirleri birbirine bağlıyordu.

Bu durumda, tüm Roma yolları Roma’ya çıkıyor muydu? Hayır, ama önemli yolların büyük bir kısmı Roma’ya çıkıyordu. Sorunun önermesi kusurlu olabilir, diyor Parcero-Oubiña, çünkü Roma’ya giden pek çok kişi bu yolları kullanmıyordu. 

“Daha ucuz ve hızlı olması nedeniyle deniz yolları daha çok tercih ediliyordu.” diyor. “Örneğin Batı İberya’dan Roma’ya gitmek istediğinizde, muhtemelen at ya da at arabası yerine bir tekneye binecektiniz.”


Live Science. 11 Ekim 2021.

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi lisans ve yüksek lisans mezunu. Serbest avukatlık ve yeminli tercümanlık yapıyor. Mitoloji, tarih, dil ve arkeolojiye, özellikle sualtı arkeolojisine ilgi duyuyor.

You must be logged in to post a comment Login