Troya ve Ur’daki Altınlar Aynı Kökene Sahipti

Troya, Poliochni ve Ur yerleşimlerinde bulunan objelerdeki altın, aynı coğrafi kökene sahipti ve uzak mesafeler arasında ticareti yapılıyordu.

Saç süsleri (sol üst), bir iğne (sol alt), kolyeler (orta) ve bir kolluk (sağ alt), Lemnos’taki Poliochni’den araştırmacılar tarafından incelenen toplam 26 altın nesne arasındaydı. C: Christoph Schwall / Austrian Archaeological Institute

Troya, Poliochni (Troya’dan yaklaşık 60 kilometre uzakta bulunan Lemnos adasında bir yerleşim yeri) ve Mezopotamya’daki Ur’da bulunan objelerdeki altın, aynı coğrafi kökene sahipti ve büyük mesafeler arasında ticareti yapılmıştı.

Bu keşif, Troya ve Poliochni’deki ünlü Erken Tunç Çağı takı örneklerini analiz etmek için yenilikçi bir mobil lazer yöntemi kullanan uluslararası bir araştırma ekibi tarafından yapıldı. Araştırmanın sonuçları Journal of Archaeological Science dergisinde yayımlandı.

(İlgili: Efsanevi Troya Savaşı Hakkında Neler Biliyoruz?)

Çalışma, Tübingen Üniversitesi’nin Troya projesinin direktörü Ernst Pernicka ve ve Viyana’daki Avusturya Bilimler Akademisi Avusturya Arkeoloji Enstitüsü müdürü Barbara Horejs tarafından başlatıldı. Kurulan uluslararası ekip, Curt-Engelhorn Arkeometri Merkezi, Viyana’daki Avusturya Arkeoloji Enstitüsü ve Atina’daki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nden bilim insanlarını bir araya getirdi.

Heinrich Schliemann 1873’te Troya’da Priam’ın Hazinesi’ni keşfettiğinden beri bu altının kökeni bir sır olarak kalmıştı.

Şimdi ise Profesör Pernicka ve uluslararası ekip, bunun nehirler gibi ikincil birikintiler olarak bilinen yerlerden çıkarıldığını kanıtlayabildi. Ayrıca kimyasal bileşimi sadece Lemnos’taki Poliochni yerleşiminden ve Mezopotamya’daki Ur’daki kraliyet mezarlarından elde edilen altın objelerle değil, aynı zamanda Gürcistan’dan gelen objelerle de aynıydı.

Portatif lazer ablasyon sisteminden gelen ışınla altın nesnenin yüzeyinde eriyen delik sadece 120 mikrometre çapında ve koni şeklinde. Altın nesneye verilen hasar ancak bir elektron mikroskobu kullanılarak ayırt edilebilir. C: C: Universitaet Tübingen

Pernicka, “Bulgu, bu çok uzak bölgeler arasında ticaret bağlantıları olması gerektiği anlamına geliyor.” diyor.

Çalışma, ekibin Atina’daki Ulusal Arkeoloji Müzesi’ndeki takılardan minimal müdahale ile numune çıkarma işlemini gerçekleştirmesini sağlayan taşınabilir bir lazer ablasyon sistemi (pLA) sayesinde mümkün oldu.

Müzede bulunan gerdanlıklar, pandantifler, küpeler ve kolyeler o kadar değerli ki, bunların laboratuvara götürülmesine veya üzerinde görünür iz bırakan herhangi bir inceleme yapılmasına izin verilmez. Daha önce mevcut olan tüm yöntemler, bu kısıtlamalardan en az biri nedeniyle başarısız oldu. Buna karşılık, sahada çalışan taşınabilir lazer cihazı, nesnelerde çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük bir delik eritiyor.

Mannheim’daki Curt-Engelhorn Arkeometri Merkezi’ndeki Pernicka ve ekibi, kütle spektrometresi kullanarak numunelerin bileşimini araştırmayı başardı.

Kolyeler (sol üstte), küpeler (sağ üstte) ve broşlar (altta), araştırmacılar tarafından incelenen Troya’dan toplam 61 altın obje arasında yer aldı. C: C: J. Huber, Ch. Schwall (ÖAI Wien) and Born et al. 2009

Arkeolojik takı parçaları, altının yanı sıra her zaman gümüş, bakır, çinko, paladyum ve platin gibi diğer elementleri de içerir. Alaşıma bağlı olarak, bilim insanları buluntular için farklı bir kimyasal profil oluşturabilir ve bunu sonuçlara varmak için kullanabilir. Örneğin, Troyaa mücevherlerindeki yüksek çinko, paladyum ve platin konsantrasyonları, parçaları oluşturmak için kullanılan altının bir nehirden altın tozu şeklinde çıkarıldığının açık bir işaretidir.

Araştırmacılar ayrıca mücevherlerin sadece bireysel parçalar olarak değil, atölyeler tarafından toplu olarak üretildiğini de gösterebildiler. Örneğin, farklı yerlerde bulunan aynı tasarıma sahip kolyelerdeki altın disklerde aynı miktarda platin ve paladyum bulunmasının tek makul açıklaması bu.

Araştırma ekibi, tamamı MÖ 2.500 ile 2.000 yılları arasındaki Erken Tunç Çağı’na ait 61 eseri inceledi. Bu aynı zamanda, Schliemann’ın yanlışlıkla İlyada’daki Troya’nın efsanevi kralına atfettiği ünlü Priam’ın Hazinesi ile aynı dönem.

Uzmanlar, Ur’un kraliyet mezarlarındaki altının kökenini de uzun süredir tartışıyorlar. Mezopotamya’da doğal bir altın kaynağı bulunmadığından, aynı zamanda Troya’nın da bulunduğu Batı Anadolu’nun olası bir kaynak olduğuna inanılıyordu. Bununla birlikte, Ur ile güçlü ticaret bağları olduğu bilinen oldukça farklı diğer bölgeler de dikkate alınmıştı.

C: Numrich et al. 2022; Map: Ch. Schwall, M. Börner (ÖAI Wien)

Karşılaştırmalı arkeolojik araştırmalar, çarpıcı biçimde benzer öğelerden, bunların Erken Tunç Çağı’nda Ege’den İndus vadisine, şimdi Pakistan olarak bilinen geniş bir coğrafi alanda kullanıldığını gösterdi: resmi mühürler ve standartlaştırılmış ağırlıklar, aynı sarmal desenlere sahip küpeler, lapis lazuli veya parıldayan akik gibi değerli taşlar.

Horejs, “Yeni arkeometrik veriler, yaklaşık 4.500 yıl önceki toplum modellerimiz, ağları ve kaynakların önemi için sağlam ve küresel bir çerçeve açıyor.” diyor.

Ancak Troya altının kesin kaynağı, araştırmacılar tarafından kesin olarak belirlenemedi. Pernicka, “Truva, Poliochni ve Ur’dan elde edilen altınlarda iz elementlerin payını gözlemlersek, Gürcistan’dan Tunç Çağı altını belirtilen buluntu yerlerine en yakın olanı. Ancak, bu varsayımı oluşturmak için diğer bölgelerden ve diğer nesnelerden elde edilen veri ve çalışmalardan hâlâ yoksunuz.” diyor.


Universitaet Tübingen. 30 Kasım 2022.

Makale: Moritz Numrich et al. (2022). Portable laser ablation sheds light on Early Bronze Age gold treasures in the old world: New insights from Troy, Poliochni, and related finds. Journal of Archaeological Science.

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login