Troya Savaşı’nın İzleri Aranıyor: 3.500 Yıllık Sapan Taşları

Troya’daki saray yapısının önünde, Troya Savaşı’nda kullanılmış olabilecek kil ve çay taşlarından yapılmış çok sayıda sapan taşı bulundu.

Saray duvarları yakınında bulunan sapan taşları, hem savunma hem de saldırı amaçlı kullanılmış olabilir.

Çanakkale’deki Troya Antik Kenti’nde sürdürülen kazılarda, Homeros’un anlattığı Troya Savaşı’na dair somut arkeolojik izlere ulaşmak amacıyla çalışmalar derinleşiyor. 2025 kazı sezonu, kentin Son Tunç Çağı’na ait tahribat tabakasına ulaşarak savaşla ilişkili bulguları ortaya çıkarmayı hedefliyor.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan ve 5.500 yıl öncesinden itibaren insan kültürüne dair izler barındıran Troya, tarih boyunca arkeologların ve tarihçilerin hayal gücünü en çok meşgul eden antik kentlerden biri. Bugün Prof. Dr. Rüstem Aslan başkanlığında yürütülen kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve desteğiyle, İÇDAŞ’ın ana sponsorluğunda ve Çanakkale Valiliği, ÇOMÜ ile Tevfikiye köyü muhtarlığının katkılarıyla devam ediyor.

Troya Savaşı’nın Tahribat Tabakası

2025 yılı kazıları, “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında iki farklı alanda yürütülüyor. Çalışmaların merkezinde, Homeros’un “İlyada” destanında bahsettiği savaşla ilişkilendirilen Son Tunç Çağı’na (yaklaşık MÖ 1.200) tarihlenen yıkım tabakasına ulaşmak yer alıyor. Bu tabaka, daha önceki yıllarda kentin Troya 6 ve 7 evrelerinde tespit edilen yanık izleri, savaş aletleri ve insan iskeletleriyle dikkat çekmişti.

(İlgili: İthaka’da Troya Savaşı Kahramanı Odysseus’un Tapınağı Bulundu)

Aslan, özellikle Agora ile saray yapısı ve savunma duvarı arasında tespit edilen bu yanık ve tahribat izlerinin, Troya Savaşı ile bağlantılı olabileceğine işaret ettiğini belirtiyor. Arkeologlar, yangın katmanları içinde bulunan savaş aletleri ve özensizce gömülmüş iskelet gibi unsurların, savaş kaynaklı bir yıkıma işaret edebileceğini düşünüyor.

3.500 Yıllık Sapan Taşları

Kazılar henüz sezon başında olmasına rağmen, Troya 6 dönemine tarihlenen saray yapısının önünde önemli bulgulara ulaşıldı. Bu alanda, kil ve çay taşlarından yapılmış çok sayıda sapan taşı bulundu. Tunç Çağı’nda hem saldırı hem savunma için kullanılan bu taşların, özellikle saray yapısının önünde ve yoğun şekilde bulunması, burada askeri bir işlevin olduğunu düşündürüyor.

Aslan, “Bu taşların burada çıkması tesadüf değil. Bu alanın savunma ve saldırı stratejileri açısından önemli bir nokta olduğu anlaşılıyor” diyerek buluntuların önemine dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıl aynı alanda bulunan iki ok ucu ise, tahribat tabakasına ait daha büyük bulguların yakın olabileceğine işaret ediyor.

Troya’da Arkeolojik Savaş İzleri

Troya Savaşı’nın gerçekliği, 19. yüzyıldan bu yana arkeologların en çok tartıştığı konular arasında. Frank Calvert’in 1863’te başlattığı ve Heinrich Schliemann, Wilhelm Dörpfeld, Carl Blegen ve Manfred Korfmann gibi isimlerle devam eden kazılar, özellikle Troya 6 ve 7 tabakalarında savaş izlerini araştırma amacı taşıdı.

Ancak Aslan, savaş izlerinin arkeolojik olarak tespit edilmesinin her zaman kolay olmadığını vurguluyor. “Savaş, çoğu zaman arkeolojik bağlamda dolaylı izlerle anlaşılır. Tahribat, yanık izleri, panikle gömülmüş insanlar ya da saldırı sırasında terk edilmiş eşyalar gibi verilerle bu izleri okuruz” diyor.

Efsaneden Gerçeğe: Troya Savaşı’nın Arkeolojisi

Efsaneye göre Troya Savaşı, Sparta kralı Menelaus’un eşi Helen’in Troya prensi Paris tarafından kaçırılmasıyla başlamıştı. Akalar (Yunanlar), Helen’i geri almak için Troya’yı on yıl boyunca kuşattı. Sonunda, Agamemnon’un planı olan ünlü “Tahta At” stratejisiyle kentin içine sızan Akalar, savaşı kazandı.

Troya kazıları, bu efsaneyi destekleyen doğrudan bir kanıt sunmasa da, Son Tunç Çağı’nda yaşanmış büyük bir yıkıma ve olası bir çatışmaya işaret eden buluntularla her yıl daha fazla gerçeğe yaklaşıyor. 2025 kazı sezonunun ilerleyen dönemlerinde bu izlerin daha netleşip netleşmeyeceği ise merakla bekleniyor.

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login