Titanik’in batışına dair birçok teori var, fakat 20. yüzyıl başlarında birçok kişi felaketin nedenini bir lanetli mumyaya bağlamıştı.
Bugün insanlara Titanik’in neden battığını sorsanız, birçok kişi, Nisan 1912’de geminin gözden kaçan bir buzdağı, düşük görüş mesafesi, geminin yapısal zayıflıkları ve insan hatalarının birleşimi yüzünden battığını söyler. Ancak 20. yüzyılın başlarında, doğaüstü olaylar ve arkeolojik keşifler halkın hayal gücünü ateşlerken, bazı insanlar Titanik’in kaderi hakkında bambaşka bir sonuca ulaştı.
Efsaneye göre, Titanik’te çok önemli bir yolcu vardı: İngiltere’deki British Museum’dan ABD’ye gönderilmekte olan bir antik Mısır mumyası. Hikayeyi anlatanlara göre, bu felaket, geminin kargo bölümünde bulunan 3.600 yıllık eski bir Mısır rahibesinin intikamcı ruhu yüzünden meydana geldi.
(İlgili: Titanik, Onu Arıyormuş Gibi Yapan Bir Ekip Tarafından Bulundu)
Elbette bu sadece bir hayalet hikâyesi; fiziksel gerçekliğe dayanmayan, korku ve heyecan yaratmak için uydurulmuş bir hikâye. Ancak bu fantastik efsanenin kökenleri, kendi başına oldukça ilginç ve şaşırtıcı.
Antik Mısır Lanetlerinin Efsaneleri
Antik Mısır lanetlerine dair folklorik mitler, özellikle Tutankamon’un mezarının yeniden keşfi ve bu kazıları finanse eden aristokrat Lord Carnarvon’un zamansız ölümüyle birlikte, yüzyıllardır anlatılıyor.
Bu efsaneler, 19. yüzyılda Arthur Conan Doyle’un (Sherlock Holmes’un yazarı) yakın arkadaşı olan İngiliz gazeteci Bertram Fletcher Robinson gibi kişiler sayesinde daha da popüler hale geldi. Robinson, British Museum’daki “Uğursuz Mumya” olarak bilinen bir antik eseri eline alan ya da ona zarar veren kişilerin başına gelen talihsiz olayları araştırarak aylar geçirdi. 1907’de, makalesini yayınlamadan önce öldü, ancak bu çalışma, ünlü yazarı ve arkadaşını etkilemiş gibi görünüyor.
“Eski Mısırlıların güçleri hakkında birçok hikâye var ve onların mezarları ve kalıntılarıyla uğraşmak istemeyeceğimi biliyorum. Birçok kötü niyetli ruh var” diye yazmıştı Conan Doyle.
Bir diğer “mumya laneti” savunucusu, Viktorya dönemi Londra’sında çocuk fuhuşunu ifşa eden çalışmalarıyla tanınan tartışmalı gazeteci William Stead’di. Stead ve bir arkadaşı, British Museum’daki Amun Rahibesi’nin tabut kapağını gördükten sonra benzer bir hikâye uydurdular.
Titanik ve Lanetli Mumya Efsanesi
Hikâye tam da burada hız kazandı: William Stead, Titanik’in batışı sırasında hayatını kaybetti. Stead’in son saatleri hakkında çok az şey biliniyor, ancak gemideki şatafatlı bir akşam yemeğinde, British Museum’daki lanetli bir mumya hakkında hikâyeler anlattığı söyleniyor.
Stead’in Titanik faciasındaki bağlantısı ve mumya hikâyesi birbirine karıştı ve bu hikâye Amerikalı basının ilgisini çekti. Öyle ki, Mayıs 1912’de Washington Post’un, Titanik’in, MÖ 1600 yılında Teb şehrinde ölen Mısırlı bir rahibenin kötü niyetli ruhu yüzünden battığını öne süren bir haber yaptığı bildirildi.
Gerçeklerden Uzak Bir Efsane
Bu hikâye, kolayca anlaşılabileceği gibi baştan sona uydurma. 1985’te, Titanik Tarih Derneği, geminin tam kargo listesini incelediklerini açıkladı ve (şaşırtıcı olmayan bir şekilde) gemide hiçbir antik Mısır eserinin kaydı bulunmadı.
O dönem Titanik Tarih Derneği başkanı olan Charles Haas, “Kargo manifestosu, bu mitleri tamamen geçersiz kılıyor” dedi.
Hikâyenin merkezindeki antik Mısır eseri ise aslında söylendiği kadar ilginç bile değil. British Museum’da bugün hala sergilenen ve “EA22542” kod adıyla bilinen sözde “Uğursuz Mumya,” aslında insan kalıntıları içermiyor. Bu, alçak bir tabaka ile kaplanmış ve ölen kişiyi temsil eden boyalı bir ahşap levhadan ibaret.
Eser, 1990 yılına kadar müzeden dışarı çıkarılmadı ve onun uğursuz olduğuna dair herhangi bir somut kanıt yok.
You must be logged in to post a comment Login