Tek boynuzlu atların yerli San halkı için gerçek temsili ve anlamı, sömürgecilerin Avrupa tarzı tek boynuzlu at arayışında yapılan yorumlarda kayboldu.
Bir hayvanat bahçesinde tek boynuzlu at görmek ya da bir BBC belgeselinde ikonik bir sesin bu hayvanın günlük endişelerini detaylandırdığını duymak şöyle dursun, bir müzede tek boynuzlu at fosiline rastlamamanızın bir nedeni var.
Sürprizi kaçırmak gibi olmasın ama bunun nedeni, henüz böyle bir hayvan yakalamayı başaramamamız. Ancak bu denenmediği anlamına gelmiyor. Cambridge Arkeoloji Dergisi’ndeki bir araştırma makalesine göre Avrupalılar, bölgedeki daha iyi belgelenmiş diğer vahşi yaşamın yanı sıra kaya sanatı resimlerinde tasvir edilen tek boynuzlu atları buldukları Güney Afrika’da yaratığı aramışlardı.
Güney Afrika Witwatersrand Üniversitesi Kaya Sanatı Araştırma Enstitüsü Coğrafya Bölümü’nden David M. Witelson, “Güney Afrika Tek Boynuzlu Atın Yeniden Ele Alınması: Kaya Sanatı, Doğa Tarihi ve Yerli Kültürünün Sömürgeciler Tarafından Yanlış Anlaşılması” makalesinde, kültürel olarak farklı tek boynuzlu at kavramlarının tesadüfi kültürler arası çevirisinin detaylarına giriyor ve yerli sözlü gelenek hikâyelerini, sömürgeciler tarafından kelimesi kelimesine yorumlanmasıyla ilişkilendiriyor.
(İlgili: Tek Boynuzlu At Efsanesi Nereden Geldi?)
Yerliler, İngilizler ilk geldiklerinde onlar hakkında ilginç bir şey fark etmişlerdi. Üniformalarında tanıdık hayvanlardan, aslan ve tek boynuzlu at gibi semboller vardı. İngilizler, yerlilerin tek boynuzlu atlardan haberdar olmalarına ve hatta onları ayrıntılı olarak tanımlayabilmelerine şaşırmıştı. Daha sonra sömürgeciler, antik kaya sanatını keşfetti (tek boynuzlu atların sıradan hayvanlar olarak tasvirleri) ve hayal güçlerini zorladı. Ardından, doğa tarihi bilimcileri için hem İncil açısından önemli, hem de ilgi çekici bir yaratığı yakalama arzusuyla körüklenen toplu arama çabaları geldi. İncil’deki kesitler, tek boynuzlu atın kraliyet sembolü olarak benimsenmesine yol açmıştı ve yaratığın gerçekliğiyle ilgili herhangi bir sorgulama, özellikle yeni kanıtlar ışığında kaçınılmazdı.
Geçtiğimiz birkaç yüz yıl boyunca, tek boynuzlu at kaya sanatının yapılması ve ardından yaratığın bulunmamasına dair birçok neden belirlendi. Bazıları, kaya sanatının ilk kâşiflerinin anlamsız arama seferlerini finanse etmek için bir bahane uydurduğunu iddia ederek bunun düpedüz dolandırıcılık olduğunu söylüyor. Diğerleri, bir antilopun her iki boynuzunu da yandan tasvir edemeyen, kaya sanatçıları tarafından kötü icra edilmiş temsilinin aşırı zorlama bir yorumu olduğunu düşünüyor. Elbette, dünyanın en iyi tek boynuzlu at taklitçisi gergedanın da ortalığı karıştırmış olma ihtimali var.
Bununla birlikte, Güney Afrika kaya sanatında tek boynuzlu atların birçok tasviri var, dolayısıyla kaya sanatının keşfini birilerinin uydurması pek olası değil. Antiloplar tasvir edildiğinde, yerel hayvanların sanatsal görünümlerinin çoğu doğru bir şekilde detaylandırıldığından, her zaman her iki boynuzla çiziliyorlardı. Gergedan teorisi, diğer bazı tarihsel bağlamlarda haklı bir kafa karışıklığı olsa da, gergedanı tek boynuzlu at resimlerinden doğru ve belirgin bir şekilde ayıran kaya sanatına pek uygun düşmüyor.
Witelson’a göre, tek boynuzlu atların yerli San halkı için gerçek temsili ve anlamı, Avrupa’nın Güney Afrika’da Avrupa tarzı tek boynuzlu at arayışındaki önceki kayıtlarında kayboldu. Witelson, tek boynuzlu canavar şeklini alan ve suyun dışavurumu olan bu yaratığın, Avrupa’nın tek boynuzlu at görüşüne benzediğini ve San halkı arasında kültürel bir efsane olarak yer aldığını söylüyor.
Kaydedilen sözlü gelenekleri toplarken ve yeniden çevirirken, Witelson ana fikri görmeye başladı. Efsaneye göre yabani ve vahşi yağmur hayvanlarının yaşadığı topraklar, geçerlerken yağmurların yağdığı kuzeydeki dağlardı. Zaman zaman tek boynuzlu yaratıklar olarak tanımlanan yağmur ve su hayvanlarının hikâyeleri, sömürgecilerin ilk zamanlardaki, çizgili veya siyah kürklü tek boynuzlu at tanımlarıyla eşleşiyor. Bir hikâyede, gergedandan farklı korkunç tek boynuzlu bir yaratık evleri yok etmekle suçlanırken; başka bir hikâyede, benzer bir yaratık şiddetli gök gürültülü fırtınaların somutlaşmış hali olarak kullanılıyor. Wilson’a göre, San hikâyelerindeki tek boynuzlu antilop, yağmurun aldığı bir biçim ve kaya sanatındaki tasvirleri bu hikâyelerle bağlantılı.
Afrika tek boynuzlu atı sömürgecilere anlatılırken, San halkı hikâyenin belirli kısımlarını atlamış olabilir. Yaratığı bir çocuk hikâyesi olarak ya da yağmur için bir mecaz olarak düşünmüş olabilirler; hatta bunun çok önemli bir kaynağın -bir ruh veya Tanrı- somut bulmuş hali olduğuna inanmış olabilirler. Böyle düşünmeseler bile, efsanevi bir yaratık olduğundan bahsetmemiş olabilirler. O dönemden kalma bazı kayıtlarda, yerel halkın böyle bir yaratığın farkında olduğunu ancak başka bir yorum eklemediği belirtiliyor. Bu konuşmalarda San halkının neye inandığı veya neyi aktarmaya çalıştığı fark etmeksizin, sömürgeciler tarafından kelimesi kelimesine yorumlanmıştı.
Wilson makalesinde, “…Güney Afrika’da tek boynuzlu at arayışı, daha sonra on dokuzuncu yüzyılın ortalarında Cape Kolonisinde ortaya çıkan sömürgeci bilimin erken habercisi: Tek boynuzlu atlar ve Güney Afrika’nın yerli sakinleri Avrupa doğa tarihinde barınabilirken, yerel geleneklerin ve inançların böyle bir yeri yoktu.” diyor.
Phys. 16 Mart 2023.
Makale: Witelson, D. (2023). Revisiting the South African Unicorn: Rock Art, Natural History and Colonial Misunderstandings of Indigenous Realities. Cambridge Archaeological Journal, 1-18.
You must be logged in to post a comment Login