Aslen ABD’li bilim insanı ve tarihçi Cesare Emiliani tarafından ortaya atılan ve yılbaşının gelmesiyle internette birçok yerde de karşılaşabileceğiniz takvimlere 10.000 yıl daha eklememizi öneren teorinin pek çok eksik tarafı var. Göbeklitepe’nin kuruluşunu milat olarak kabul etmeyi öneren bu görüşte, Göbeklitepe hakkında henüz pek bir şey bilmediğimiz ve o dönemlere ait henüz keşfedilmemiş başka büyük yapılar da olabileceği gerçeği gözardı ediliyor.
İçinde tarihsel bazı veriler ve doğru teşhisler olması nedeniyle iyi bir yılbaşı ‘hit’i olabileceği kanısı ile çeşitli mecralar tarafından haberleştirilen bu teoriyi bir de biz değerlendirelim istedik.
Gregoryen takvim hesaplamasında “0” olarak kabul edilen Hz.İsa bazlı bakış açısının sorunlu olduğu aşikâr. Teşhis konulmalı ve konu tartışmaya açılmalı. Gregoryen takvim, tarihe bakışımızda bir nitelik sorunu yaratmakta ve gerçeklikte hiçbir miladi özelliğe denk gelmeyen Hz. İsa’nın varlığı tüm bir tarihin en kökten değişikliği gibi algılanabilmektedir.
Ancak mevzubahis haberlerde pek çok noktada yanlışlar bulunmakta. Birincisi Gregoryen takvimde insanlık tarihinin tümünü göremediğimiz tanımlaması. Bir öncelik hali söz konusu ama bir takvimin tarihin başlangıcını nasıl tanımladığı, tarih açısından engelleyici değildir. Ama bir yanlış söz konusu, Gregoryen takvim oldukça yanlı ve tamamen tarihsel anlayışı karşılayamamaktadır.
Peki memeli bir hayvan olan insanın tarihi nereden başlamakta? Bu noktada elimizde iki veri var. İlki; tarih denilen olgunun, yazının ortaya çıkması ile başlıyor olması. İkincisi ise, bugün zamanını tam olarak saptayamayacağımız, bizi diğer memeliler ve hayvanlardan ayrı kılan kültürün ilk adımlarının atılması.
Kökten bir değişim ve gerçekçi bir yaklaşım, tarihin yazı ile başlıyor olmasını reddetmek zorundadır. Bu reddetme durumu mevzubahis haberlerde belirtilmemekle beraber, mevcut. Ancak insanlık tarihi teoride bahsedildiği gibi holosen dönemde de başlamamakta. (Holosen: İnsanlar için önemli kültürel gelişimlerin görülmeye başladığı jeolojik bir dönem)
Holosen dönem ile birlikte bir takım yenilikler gelmekte ancak insanlık tarihi buradan başlamamakta. Holosen ile başlayacak bir tarih tezi çekinceli bir yaklaşımdan ötesi değildir. 2017 değil de 12017’nin yani Holosen bazlı bir takvimin İsa’nın milat olarak kabul edildiği takvimden nitelik bakımından hiçbir farkı yoktur.
İnsanlık tarihi bir süreç ise, bu sürecin ilk basamağından bugüne kadar esas tarih başlangıcı bugünün tarih metodolojisi ve imkanları ile ancak tespit edebildiğimiz taş aletlerin ortaya çıkışı olarak kabul edilmeli. (Gözardı edilmekte oldukça ısrarcı olunmasına rağmen)
Bundan birkaç sene öncesinde kabul edilen, Holosen’i de kapsayan ve yaklaşık 2.6 milyon yıl öncesinde başlayan Kuvaterner çağ ile (Dördüncü zaman) kültürün ve onun tanımlayıcısı olan taş aletlerin aynı yaşta olduğu kesin bir kabuldü. Bugün bu kabul çöpe gitmiş durumda.
Bugün, 2010 yılından itibaren, Etiyopya ve Kenya gibi insanın ilk aktivitelerini gerçekleştirdiği coğrafyalarda yapılan çalışmalarda, ilk taş aletlerin 2.6 milyon önce “yetenekli insan” adına layık görülmüş Homo Habilis tarafından Pleistosen’de yapılmadığı, ondan çok daha önce yaklaşık 3.4 milyon yıl önce Pliyosen çağ’da yapıldığı anlaşımıştır.
Bize göre tarih, işte bu noktadan başlamakta. Ayrıca belirtmek gerekir ki , bunun da yakın bir tarihte değişmesi muhtemeldir.
Bir hesap yapacak olursak, haberlerde bahsedilen İsa bazlı Gregoryen takvimin, insanlık tarihinin %80’ini eksi yıllarda bırakıyor olduğunu düşünelim (Kaldı ki kesinlikle öyle değil). Söz konusu haberlerde, takvimlerimizi 12.017 yılına ayarlarsak, insanlık tarihinin tümünü kapsayacağı da söyleniyor. Fakat ilk taş alet kullanımına dair izlerin bulunduğu Etiyopya’daki Dikika’yı baz alırsak, takvimlerimizi 12017 yılına ayarladığımızda, tarihin %99.64’ünü yok saydığımızı ve eksi yıllarda bıraktığımızı görüyoruz.
Tarihin iki ayak üzerinde yürümeye başladığımız dönemden değil de, ilk taş alet yaptığımız dönemden başlaması teorisi bile bizce korkakça bir teori. Yine de şimdilik ilk taş aletleri insanın tarih sahnesine çıkışının adı olarak tanımlayalım. Yani bu durumda takvimlerimizi 12.017’ye değil de 3.402.017’ye ayarlamalıyız.
O halde bırakın 1 Ocak’ta gireceğimiz yeni yıl 3.402.017 yılı olsun. Böylece insanlık tarihinin yüzde %99.646558823529’unun eksi yıllarda kalıyor olmasına bir son verelim…
You must be logged in to post a comment Login