Son Yünlü Mamutları Öldüren Neydi?

Soy içi çiftleşmenin son mamut popülasyonunda genetik erimeye neden olduğu düşünülüyordu, ancak yeni bir antik DNA analizi aksini söylüyor.

Yünlü mamutların son popülasyonu, yaklaşık 4000 yıl önce yok olana kadar Wrangel Adası’nda yaşıyordu. Daha önce pek çok araştırmacı, soy içi çiftleşmenin popülasyonda genetik erimeyi tetiklediği teorisini ileri sürüyordu, ancak yakın zamanda yapılan bir DNA analizi daha karmaşık bir tablo çiziyor. (C: QuangTrungArt/Shutterstock)

Son yünlü mamutlar, anakaradaki uzun dişli akrabalarının nesli tükendikten sonra binlerce yıl boyunca küçük bir adada yaşamaya devam ettiler. Bir zamanlar Kuzey Yarımküre’nin büyük bir kısmına yayılmış olan bu tüylü hayvanlar, yaklaşık 10.000 yıl önce Sibirya kıyısındaki 150 km uzunluğundaki Wrangel Adası’na ulaşmışlardı. Ancak burada da hayatta kalmayı başaramadılar. Yaklaşık 4.000 yıl önce, son yünlü mamutlar da yok oldu ve soyları tamamen tükendi.

Hiç kimse Wrangel Adası mamutlarının neden ortadan kaybolduğunu kesin olarak bilmiyor. Ancak son genetik analizler, bu dönemde mamut popülasyonunun ciddi şekilde azalmasının, hızla değişen bir dünyada hayvanları genetik olarak savunmasız bıraktığını gösteriyor. Mamutların soy içi çiftleşme yoluyla meydana getirdiği mutasyonlar muhtemelen onları öldürmedi; bunun yerine, binlerce yıl süren yok oluşa katkıda bulunan bir faktör oldu.

(İlgili: Yünlü Mamutları Hayata Döndürmeye Bir Adım Daha Yaklaşıldı)

Yeni çalışmada, Stockholm Üniversitesi’nden genetikçi Patricia Pečnerová ve ekibi, bu yünlü mamut grubunun ölmeden önce yaşadığı genetik değişiklikleri belgeliyor. Geçtiğimiz ay Cell dergisinde yayınlanan yeni veriler, mamutların son sığınaklarına ulaşmasından çok önce ortaya çıkan yok oluş öyküsünün son bölümünü temsil ediyor.

Aynı zamanda National Geographic kaşifi olan Pečnerová’ya göre, Wrangel Adası’ndaki mamutların neslinin tükenmesi, türün yok olmasına yol açan çok uzun olaylar zincirinin yalnızca son adımıydı.

İnsan faktörü mü yoksa iklim değişikliği mi?

En erken yünlü mamutlar yaklaşık 800.000 yıl önce evrimleşmiş ve en parlak dönemlerinde batıda tarihöncesi İspanya’ya ve doğuda Kuzey Amerika’nın Büyük Göller bölgesine kadar yayılmışlardı. Yünlü mamutların küresel yayılımı, dev otçulların tercih ettiği kendine özgü çevreye atfedilebilir. Mamut bozkırları olarak adlandırılan açık, çimenli düzlükler, buzulların gezegenin daha büyük bir bölümünü kapladığı Buzul Çağı’nın soğuk dönemlerinde yayılma alanlarını genişletti. Yünlü mamutlar, daha sıcak buzullar arası dönemlerde daha başarılı olan ve ormanları tercih eden mastodonların aksine, bu habitatlarda gelişen otçullardı.

Yaklaşık 11.700 yıl önce buzullar yeniden çekilip dünya ısınmaya başlayınca, yünlü mamutların yaşam alanları bir kez daha küçülmeye ve kutuplara doğru çekilmeye başladı. Eski insanlar da hayvanların yaşam alanlarının bazı bölgelerinde mamutları avladı. Ayrıca, hayvanların üremesi uzun zaman alıyordu. Bu birleşik baskılar çoğu mamut popülasyonunun çökmesine neden oldu.

Pečnerová, “iklim değişikliklerinin ve insanların avlanmasının rolleri hakkında hala çok fazla tartışma olsa da, mevcut fikir birliğinin bunların her ikisinin de yok oluşa katkıda bulunduğu yönünde” olduğunu söylüyor. Yünlü mamutların neslinin tükenmesi, Wrangel Adası’ndaki son mamutun ölümüyle gerçekleşmedi; dünya onların etrafında değişirken binlerce yıl boyunca devam eden bir sürecin parçasıydı.

Rusya kıyılarındaki Bolshoy Lyakhovsky Adası’nda bulunan bu diş ve kısmi kafatasına benzer mamut kemikleri, araştırmacıların çıkarıp analiz edebileceği antik DNA kaynağı olabilir. (C: Jean-François Lagrot)

Son direnişler

Wrangel Adası mamutları son direnişçilerdi. Bu hayvanlar özel bir durumu temsil ediyordu: bir sığınakta varlığını sürdüren ve anakaradaki öncülerinden farklı baskılarla mücadele eden bir türün son üyelerinin yok oluşunu. Daha sıcak ve daha yağışlı bir küresel iklim, mamut bozkırlarının kutba doğru daralmasına neden olmuştu ve bu nedenle mamutların ilk etapta Wrangel Adası’na ulaşmış olması eski iklim değişikliğinin bir işaretiydi. Yine de iklim değişikliği tek başına mamutların soyunun tükenmesine yol açmadı ve son mamutların insanlar tarafından avlandığına dair hiçbir gösterge yok. Genetikçiler, kemik ve dişlerden elde edilen mamut DNA’sına bakarak son popülasyonun neden yok olduğunu anlamaya çalıştılar.

Yeni çalışmada araştırmacılar, hem Wrangel Adası popülasyonunu hem de daha önceki anakara mamutlarını temsil eden, farklı zaman dilimlerine ait 21 yünlü mamut genomunu analiz ederek son mamutların kaderini araştırdı. Daha önceki çalışmalar, Wrangel Adası mamutlarının izolasyonunun, popülasyonları içinde zararlı mutasyonların hızla birikmesine yol açtığını öne sürüyordu. Bu senaryoda, mamutlar soy içi çiftleşme yoluyla o kadar çok mutasyon oluşturdular ki, artık popülasyonun hayatta kalması için yeterince sağlıklı yavru üretemeyeceklerdi. Ancak Pečnerová ve ekibi mamut genlerini incelediklerinde, yok oluşa giden daha karmaşık bir yolculuk keşfettiler.

Pečnerová’ya göre, tüm popülasyon en fazla sekiz üreyen bireyle başladı, ancak hızla birkaç yüze çıktı. Mamutların genetiği bu darboğazı ve genişlemeyi yansıtıyor. Pečnerová, 6.000 yıl boyunca hayatta kalan bu yavaş üreyen mega otçul popülasyonunun çok az sayıda hayvan tarafından başlatılmasının beklenenden daha uç bir senaryo olduğunu belirtiyor.

Çalışmada yer almayan Kuzey Carolina Üniversitesi’nden genetikçi Rebekah Rogers, Wrangel Adası’ndaki son mamut popülasyonları için yeni makalede ortaya konan zaman çizelgesinin “bu küçük, izole popülasyonda genomların nasıl değiştiğine bakmak için harika bir şans” olduğunu söylüyor.

Mamut genomları, soy içi çiftleşmeye rağmen ada popülasyonunun kısa sürede istikrar kazandığını ve hatta zaman içinde zararlı mutasyonlardan arınmaya başladığını gösteriyor. Pečnerová, popülasyonun genetik olarak bu kadar istikrarlı görünmesine çok şaşırdığını belirtiyor. Mamutlar, soyları tükenmeden önce yaklaşık 200 nesil boyunca hayatta kalabildiler. Birdenbire yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarında, azalmak yerine tutunmaya devam ediyorlardı.

Pečnerová, “Doktora tezimde yazdığım ve konferanslarda sunduğum, kendimize anlattığımız hikaye yanlıştı” diyor. Son yünlü mamutlar genetik bir erime yaşamamıştı. Bu otçullar, soy içi çiftleşmenin etkilerini yaşamışlardı, ancak bu durum onları yok olmanın eşiğine getirmiş gibi görünmüyor.

Eğer soy içi çiftleşme değilse, o zaman ne?

Genetik veriler, Wrangel Adası mamutlarının sonunu getiren ölümcül baskının ne olduğunu kesin olarak ortaya koymuyor ancak düşüşün hızlı olduğunu gösteriyor. İnsanlar son mamutların ölümünden dört yüzyıl sonrasına kadar Wrangel Adası’na gelmediler. Mamutlar, çevresel değişimlere ya da salgın hastalıklara ayak uyduramadıkları için yok olmuş olabilirler, ancak bu tür değişimleri sınırlı fosil kayıtlarından takip etmek zor.

Her ne kadar son mamut popülasyonu istikrar kazanmış gibi görünse de, yeni çalışmanın yazarları soy içi çiftleşmenin genetik etkilerini tamamen göz ardı edemiyor. Mutasyonlar, mamutları diğer baskılara karşı savunmasız bırakmış olabilir ve ve popülasyon daha uzun süre dayanmış olsa bile, bu genetik sorunlar, mamutların böylesine bir izolasyonda hayatta kalamayacakları kadar kökleşmiş olabilir.

Rogers, “Yok olma olayları tek bir faktörden çok daha karmaşıktır” diyor ve iklim değişikliği, değişen besin kaynakları, kuraklık, fırtına, hastalık veya diğer faktörlerin hepsinin katkıda bulunmuş olabileceğini belirtiyor. Mamutlar arasındaki zararlı mutasyonların onlara yardımcı olmadığını belirten Rogers, “ancak mamutların sadece genomları yüzünden yok olduğu iddiası hikayenin tamamını yansıtmıyor” diyor.

Yünlü mamutların soyunu tüketen şey, tek bir olay ya da baskı değil, binlerce yıl süren iklim ve çevre değişiklikleri, insanların avlanması ve nihayetinde genetik bir darboğazdan geçmenin sonuçlarıydı. Dünya’nın iklimi ve çevresi değiştikçe, bu yünlü otoburlar yaşam alanlarının küçük parçalarına tutunuyorlardı. Anakaradaki daha önceki nüfus azalmalarının genetik sonuçları, Wrangel Adası mamutlarının, mamut bozkırlarının yeniden ortaya çıkmasına yetecek kadar uzun süre hayatta kalamayacakları anlamına geliyordu.


National Geographic. 11 Temmuz 2024.

You must be logged in to post a comment Login