Sicilya’nın batı kıyısındaki küçücük bir adada, uzun zaman önce büyük bir havuz, tanrıların yıldızlarla dolu yansımalarını sergiliyordu.
Arkeologlar, Sicilya adasındaki 2.500 yıllık yapay bir gölün, daha önce düşünüldüğü gibi askeri veya ticari amaçlarla inşa edilmiş bir iç liman değil, belirli takımyıldızlardan gelen ışıkları yansıtan kutsal bir havuz olabileceğini söylüyor.
Yeni bir araştırmaya göre, bu kutsal havuz, zirve döneminde, birkaç tanrıyı onurlandıran tapınakları ve sunakları barındıran dev bir tapınağın merkezinde olmalıydı. Fenikeliler, Kartaca’nın yıkıcı saldırısının ardından MÖ 550 civarında Motya adasındaki bu havuzu inşa etmişlerdi.
Roma Sapienza Üniversitesi’nde Yakın Doğu ve Fenike Arkeolojisi profesörü olan Lorenzo Nigro, “Liman değil, devasa bir dini yerleşkenin ortasındaki kutsal bir havuzdu.” diyor.
(İlgili: Mor Tutkusuyla Gelişen Bir Ticaret Ağı: Fenikeliler)
Lorenzo Nigro, sitenin bu yorumunu, Antiquity dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Motya’da astronomi ile ilişkili yıldız gözlem aletleri ve tanrı heykellerinin keşiflerini içeren yaklaşık 60 yıllık arkeolojik çalışmanın ardından duyurdu.
100 dönümün biraz altında bir alanı kaplayan küçük bir ada olan Motya, Sicilya’nın batı kıyılarında oturuyor. Tunç ve Demir Çağı popülasyonları, bol miktarda balık, tuz, tatlı su kaynağı ve bir lagün içindeki korunan konumu nedeniyle burada gelişti. MÖ 8. yüzyılda, Fenikeliler oraya yerleşmeye ve yerel halkla bütünleşmeye başladılar ve kendilerine özgü Batı Fenike kültürünü adaya getirdiler.
Sadece 100 yıl sonra yerleşim, Orta ve Batı Akdeniz’e uzanan bir ticaret ağıyla hareketli bir liman kentine dönüşmüştü. Bu, Motya’yı Kuzey Afrika kıyısındaki Fenike kökenli rakip bir güç olan Kartaca ile çatışmaya soktu. MÖ 6. yüzyılın ortalarında, Kartaca kuvvetleri Motya’yı yıktı.
Ama Motya geri döndü. Nüfus, 1920’lerde arkeologların keşfettiği esrarengiz yapay havza da dahil olmak üzere şehri hızla yeniden inşa etti. Havza, Kartaca’da askeri bir liman olarak hizmet veren yapay bir liman olan Kothon’a benziyordu, bu yüzden daha önce de bir liman olduğu düşünülüyordu. 1970’lerde daha sonraki bir yorum, havzanın gemileri onarmak için bir yer olarak hizmet ettiğini ileri sürdü.
Ancak taş kaplı havzada 2002-2020 yılları arasında gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar farklı bir hikaye anlatıyor. 52,5 x 37 metrelik bir alana yayılan havuzda bulunan birkaç ipucu, bunun yıldızları yansıtan sakin bir kutsal havuz olduğunu gösteriyor. Daha önceki kazılar, havzanın kenarında, Yunan tanrısı Poseidon’a benzer bir tanrı olan Ba’al Tapınağı’nı ortaya çıkarmıştı. Nigro, eğer burası bir liman olsaydı, limanın büyük olasılıkla bir tapınak değil, liman binaları olması gerektiğini söylüyor.
Nigro ve meslektaşları havzayı boşaltıp kazdıklarında, havzanın denize bağlı olmadığını, bunun yerine doğal tatlı su kaynaklarıyla doldurulduğunu gördüler. Ayrıca havzanın çevresinde daha fazla tapınağın kalıntılarını, sunaklar, stel olarak bilinen oyulmuş taş levhalar, adaklar (insanların dini amaçlar için bıraktıkları figürinler gibi özel nesneler) ve yapay gölün merkezinde, bir zamanlar büyük bir Ba’al heykelini barındıran bir kaide buldular.
Nigro, “İki ipucu belirleyiciydi: havuzu deniz yönünde kapatan sağlam bir duvarın ortaya çıkarılması ve havuzun aslında bir yeraltı akiferinden tatlı su topladığının keşfi. Tapınak ve Akdeniz’i geçen yelkenler için saf su deposuydu.” diyor.
Ayrıca arkeologlar, havuzun önemli takımyıldızları yansıttığını buldular. Kutsal alanın mekansal düzeni, bir gök kubbeyi temsil etmiş olabilir. Tapınakta, gece göğündeki altıncı en parlak yıldız olan Capella’nın (Alpha Aurigae) sonbahar ekinoksu sırasında kuzeye yükseldiği zaman konumunu belirleyen bir niş vardı. Bu arada, yapının güneyindeki bir dikilitaşın, sonbahar ekinoksu sırasında güneye yükseldiği zaman, gece gökyüzündeki en parlak yıldız olan Sirius’u (Alpha Canis Major) işaret ettiği anlaşıldı.
Nigro, “Son olarak, Fenike tanrısı Ba’al ile özdeşleştirilen Orion, kış gündönümünde doğu-güneydoğu yönünde yükselir; Motya’nın Ba’al Tapınağı da bu yönde.” diyor.
Arkeologlar, Ba’al Tapınağı’nın kazısı sırasında eski bir navigasyon aracı olan bir usturlabın bronz parçasını de bulduğunu yazdı. Başka bir keşif, astronomi ile ilişkilendirilen ve genellikle zodyaklarda yer alan Mısır tanrısı Thoth’un bir kişileştirmesi olan köpek başlı bir babun heykelinin aşınmış heykelini içeriyordu.
Çalışmaya dahil olmayan İtalya’daki Sassari Üniversitesi’nde Fenike arkeolojisi doçenti Michele Guirguis, “Kanıtlar, havzanın gemiler için bir iç liman değil, kutsal bir havuz olduğu şeklindeki yeni yorumu destekliyor.” diyor.
Guirguis, “Şahsen, Nigro tarafından önerilen yorumlarla tamamen aynı fikirdeyim. Lorenzo Nigro su ve çamurdan oluşan kothon’u ‘boşaltma’ cesaretine sahip olmasaydı, eski halkların aradığı ve koruduğu gerçek ‘hazine’ olan içme suyunun damarını asla keşfedemezdi. Bundan, insan gelişiminin herhangi bir döneminde gezegende bulabileceğimiz en alakalı metayı, tatlı suyu korumaya iten değerli bir ders çıkarmalıyız.” diyor.
Şimdilik, kutsal havuz bir kez daha bu değerli kaynakla dolu. Kazıyı bitirdikten sonra ekip, havzayı suyla doldurdu ve havuzun orta kaidesine Ba’al’ın bir kopyasını koydu.
Live Science. 21 Mart 2022.
Makale: Nigro, L. (2022). The sacred pool of Ba’al: A reinterpretation of the ‘Kothon’ at Motya. Antiquity, 1-18. doi:10.15184/aqy.2022.8
You must be logged in to post a comment Login