Iulius Caesar, Kleopatra, Marcus Antonius ve Octavianus, 2.000 yıl önce askeri hünerler, güç oyunları ve siyasi entrikalarla Roma’yı kökten değiştirdi.
Her şey, MÖ 501’de, yüzyıllar sonrasında Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa uluslarının da deneyeceği bir hükümet modeli olarak kurulan Roma Cumhuriyeti ile başladı. Güçler ayrılığı, jüri tarafından yargılanma ve vatandaşlar tarafından kendi adlarına hüküm verecek temsilcilerin seçilmesi Roma hukukunun kavramları.
Bu demokratik idealin nasıl diktatörce yönetilen bir imparatorluğa dönüştüğünü ve ilk Roma imparatorunun yolunu açtığını anlamak için, öncesinde kimin yönetimde olduğunu anlamak grekiyor: Iulius Caesar.
(İlgili: Roma Cumhuriyeti’nin Son Savunucusu Cicero Kimdi?)
Cumhuriyetin saflarında hızla yükselen kurnaz ve hırslı bir Romalı general ve politikacı olan Gaius Iulius Caesar, Roma Senatosu’nun iki konsülünden biri olmayı hedefliyordu. Seçilebilmek için Roma’nın en zengin adamı Marcus Licinius Crassus ve Roma’nın önde gelen generali Pompeius ile bir ittifak – Birinci Triumvirlik (üçler erki) – kurdu. Pompeius ile olan ittifakı, Caesar’ın kızı Julia ile Pompeius’un evliliğiyle mühürlendi.
Bu ittifak işe yaradı ve onların desteğiyle Caesar, MÖ 59’da kıdemli Roma konsülü seçildi. Üçlü birlikte, hükümet tarafından ihtiyaçlarına uygun olmayan hiçbir adım atılmamasını sağladı. Caesar, Pompeius’un emekli askerlerine toprak tahsis eden reformları yürürlüğe koydu ve Crassus’un destekçilerini yatıştıracak şekilde vergi yasasını değiştirdi.
Konsüllüğü sona erdikten sonra, orduların komutasını güvenceye alarak tüm Galya’yı birleştiren Caesar, Britanya’yı işgal etti. Tüm bu süreçte kendisi ve Roma hazinesi için inanılmaz bir servet biriktirirken acımasız bir general olarak kendini kanıtladı.
Ancak daha sonra bir dönüm noktası gerçekleşti; önce Caesar’ın kızı Julia MÖ 54’te öldü ve hemen ertesi yıl müttefiki Crassus savaşta öldürülerek üçlü grubun parçalanmasına sebep oldu. Tüm bunların ardından birbirlerini aslında hiç sevmeyen Pompeius ve Caesar’ın çatışması başladı.
Caesar, Roma’ya konsül olarak dönmesi gerektiğini hissetse de senato aynı fikirde değildi ve artık eski müttefikini bir tehdit olarak gören Pompeius’u destekledi. Rubicon nehrini geçen Caesar, İtalya’ya saldırarak bir iç savaşı ateşledi. Hızla Roma’yı ve kendisini diktatör olarak adlandıran insanları bastırarak Pompeius’u ve diğer düşmanları Yunanistan’a kadar takip etti ve MÖ 48 yılında Pharsalus Muharebesi’nde onları yendi.
MÖ 46’da Senato tarafından 10 yıllığına resmen tanınan bir diktatör olarak Caesar, borçları iptal etmek, takvimi ve para birimini değiştirmek ve Roma Cumhuriyeti’nin uzak bölgelerinin sakinlerine vatandaşlık vermek gibi bazı olumlu karşılanan işler yaptı. Buna rağmen, MÖ 44’te “ömür boyu diktatör” görevini üstlendiğinde “halk adamı” görünümü kayboldu. İki aydan kısa bir süre sonra, MÖ 44’te Idus Martiae’da (15 Mart), Marcus Junius Brutus liderliğindeki Romalı senatör güruhu tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Şiddetle görevden alınmasına rağmen, Caesar’ın emsal kanunu bir devrin sonu anlamına geliyordu. Cumhuriyet hükümetinin yerini bir dizi totaliter imparator alacaktı: Böylelikle Roma İmparatorluğu resmen doğdu. Ama önce bir lidere ihtiyaç vardı. Roma Cumhuriyeti nihayet yıkılmadan ve son imparator adayı zafer togasını giymeden önce, 13 uzun yıl geçecek ve bir dizi umutsuz güç mücadelesi gerçekleşecekti.
Caesar’ın ölümünden bir yıl sonra, MÖ 43’te, Caesar’ın himayesindeki büyük yeğeni Octavianus, Romalı general ve devlet adamı Marcus Aemilius Lepidus ve Caesar yönetimindeki bir Roma generali olan Marcus Antonius ile “Cumhuriyeti kurduklarını” ilan ederek İkinci Triumvirliği kurdular.
Uzun vadede her an bozulabilecek bir ittifak olduğu ortaya çıkacaktı – sonunda tek bir adamın ayakta kaldığı bir ittifak. Ancak ilk başta, üçlü yönetim, Senato ve meclislerin toplanmasına ve seçimlerin devam etmesine rağmen, kendi çıkarları için kanunları çıkarmak ve veto etmek, valileri ve konsülleri atamak ve adli davaları temyizsiz karara bağlamak için birlikte çalıştı.
En acımasız eylemlerinden birinde, üçlü yönetimi açıkça eleştiren Cicero da dahil olmak üzere yaklaşık 3.000 seçkini öldürerek mülklerine el koydular. Cassius Dio’ya göre, Antonius’un eşi Fulvia, açık sözlü eleştirilerini sakınmayan Cicero’nun ölümü üzerine, onun kopmuş başını alarak dilini çıkardı ve saç iğnesi ile defalarca delerek ünlü hatipten intikamını aldı.
Üçlü yönetim, Caesar’ın suikastının arkasındaki sürgün komploculardan olan ve üçlüyü devirmek için bir ordu toplayan Brutus ve Cassius da dahil olmak üzere, iktidarlarına yönelik sürekli tehditlerle karşı karşıya kaldı. Ancak Marcus Antonius, MÖ 42’de gerçekleşen Philippi Muharebesi’nde onları yenerek, topladıkları kuvvetleri kendi bünyesine kattı ve Roma’nın doğu bölgelerinin kontrolünü ele geçirdi. Antonius’un tek hükümdar olmayı hak ettiğine inanan eşi Fulvia ve kardeşi Lucius, Octavianus tarafından bastırılacak olan bir iç savaş çıkardı. Böylelikle Triumvirler arasındaki tansiyon yükseldi.
Bu sırada, Iulius Caesar’a karşı babası Pompeius’un davasını destekleyen Sextus, deniz filolarıyla İtalya kıyılarında bir dizi çatışmada üçlü yönetimin güçlerine saldırdı. Sextus’un yenen Lepidus, üçlü yönetimdeki payından daha fazla güç ve prestij talep etti. Bunun üzerine Octavianus, Lepidus’u iktidardan uzaklaştırarak Antonius’u tek rakibi olarak bıraktı.
Triumvirlerin imparatorluğu bölme anlaşmasının bir parçası olarak Mısır’a giden Antonius, orada Cleopatra’ya aşık oldu. Ancak ahlaksızlık olarak nitelendirilen bu durum, Antonius’un düşmanlarının işine yaradı. Zira o sırada, insanlara gıda temini, şehrin su sisteminin iyileştirilmesi ve Livia Drusilla ile istikrarlı ve muhafazakar bir evlilik gerçekleştirmek gibi eylemlerle Octavianus kendini örnek bir Romalı olarak kanıtlıyordu. MÖ 32’de Octavianus Antonius’un cumhuriyetin başkentini İskenderiye’ye taşımak üzere olduğuna dair elinde kanıt olduğunu iddia ederek savaş ilan etti.
Buna karşılık, Antonius ve Kleopatra İtalya’yı işgal etmeye çalıştılar, ancak Actium Körfezi’nde kuşatma altına alındılar. Octavianus’un ordusu karada ve denizde galip gelerek mahkum çifti Mısır’a geri gönderdi. Orada intihar ettiler.
Cleopatra, Mısır’ı MÖ 305’ten MÖ 30’a kadar yöneten Ptolemaios hanedanının son üyesiydi. Sıklıkla femme fatale olarak tasvir edilse de, Roma ile ilişkilerinde zekasını, kadınsı hilelerden daha fazla kullanan kurnaz bir politikacıydı.
Actium’dan sonra düşmanlarını yenen Octavianus, Roma dünyasının tek efendisi haline geldi. Tarihte Octavianus adı, MÖ 27’de ilk Roma imparatoru olduğunda aldığı isim olan Caesar Augustus olarak daha iyi biliniyor. Askeri yenilgiler, sivil huzursuzluk, parçalanmış ittifaklar, siyasi ihanetler ve birkaç ölümle yakın temasın ortasında iktidara yükselişini güvence altına almıştı. Bütün bunlara rağmen, Augustus dönemi Roma’da bir barış ve refah çağını başlattı.
National Geographic. 23 Ağustos 2022.
You must be logged in to post a comment Login