Zevk düşkünlüğü ve kutsal şeylere saygısızlığıyla ün salan Elagabalus’un aşırılıkları Roma İmparatorluğu için bile çok fazlaydı.
Elagabalus, Varius Avitus Bassianus adıyla, bugün Suriye’nin Humus kenti olan Emesa’da doğdu. Orada, tanrı Baal’in yerel bir formu olan güneş tanrısı Elah-Gabal’ın baş rahibi olarak görev yaptı.
14 yaşındayken Roma imparatoru olan Bassianus, MS 218 yılında Marcus Aurelius Antoninus Augustus adını aldı. O andan itibaren, kısa ve kaotik hükümdarlığı Roma’da skandal yaratacaktı. Renkli cinsel ilişkiler, abartılı gösteriler ve şölenler, ve Roma geleneğinden dramatik bir kopuşla, Elah-Gabal’a görkemli halk ritüellerinde zorla tapınma, tahttaki dört yılına damgasını vurdu.
(İlgili: Roma’ya Baş Kaldıran Suriye Kraliçesi Zenobia Kimdi?)
Roma’nın çöküşünün bir simgesi olan bu genç imparator, Elah-Gabal kültüyle olan ilişkisi nedeniyle Elagabalus olarak anılmaya başlandı.
Hayatına dair bu anlatılanlar fantastik boyutlara ulaşıyor. Ancak hakkındaki hikayeler şüphesiz abartılı olsa da, bugüne dek sanata, edebiyata ve tiyatroya ilham vermeye devam etti. Elagabalus hakkındaki bilgilerin çoğu “Historia Augusta” olarak bilinen imparator biyografileri derlemesinden geliyor. Genç imparatorla ilgili bölümün Aelius Lampridius tarafından yazıldığı varsayılıyor. Anlattıklarına büyük şüpheyle yaklaşan modern tarihçiler ise Aelius’un takma bir isim olduğunu düşünüyorlar. Yazar gerçekte kim olursa olsun, üslubu kesinlikle sansasyonel: “Varius olarak bilinen Elagabalus Antoninus’un hayatını -Romalıların imparatoru olduğunun bilinmemesini umarak- asla yazıya dökmemeliydim.”
İktidara giden yol
Tarihçilerin kesin olarak bildiği şey, uzak Suriye’de doğmuş olmasına rağmen, Elagabalus’un 2. yüzyılın sonları ve 3. yüzyılın başlarında Roma siyasetine hakim olan oldukça etkili Severus Hanedanına mensup olduğu. Afrika kökenli imparator Septimius Severus ve eşi Suriyeli Julia Domna yönetiminde Roma, 193’ten 211’e kadar uzun bir istikrar dönemi yaşamıştı. Ancak bu durum halefi Caracalla döneminde yerini artan gerginliklere bıraktı. 217 yılında Caracalla’nın bir askeri tarafından öldürülmesinin ardından imparatorun yerini şaibeli bir şekilde General Macrinus aldı. Macrinus çok az siyasi deneyimi olan sıradan bir praetor, bir yargı memuruydu.
Roma’nın Orta Doğu’daki en büyük düşmanı olan Partlara karşı ağır bir yenilgiye uğrayan Macrinus, Partlarla utanç verici bir barış anlaşması imzaladıktan sonra popülaritesine daha büyük bir darbe aldı ve doğudaki birlikleri arasında büyük bir hoşnutsuzluğa yol açtı. Ancak Macrinus’un en büyük hatası, Caracalla’nın ailesinin iktidara dönmeyi ne kadar çok istediğini hafife almasıydı.
Erkeğin arkasındaki kadın
Septimius Severus’un baldızı Julia Maesa, entrika ve siyasi manevralar konusunda eşsiz bir yeteneğe sahipti. Ailesinin tekrar tahta geçebilmesi adına Macrinus’un tahttan indirilmesi için bir plan hazırladı. Onun yerine yeni bir varis önerdi: genç torunu Bassianus. Julia, taht üzerindeki iddiasını güçlendirmek için Bassianus’un Caracalla’nın gayrimeşru oğlu olduğu söylentisini yaydı. Genç Bassianus, aslında sadece kuzen olmasına rağmen, Caracalla ile çarpıcı bir aile benzerliği taşıyordu. Julia, planını daha da desteklemek için Suriye’de konuşlanmış Roma birliklerine rüşvet vererek onların desteğini sağladı.
Bu sıralarda Bassianus, ailesinin başrahiplik görevini devralmıştı ve Suriye’deki memleketinde tanrı Elah-Gabal’a tapınıyordu. Bir iddiaya göre, orada konuşlanmış Romalı askerlerin dikkatini çekmişti. Onu görmek için tapınağa geliyorlar, pahalı mücevherler ve ziynet eşyaları altındaki görünüşünden hem etkileniyorlar hem de onu çekici buluyorlardı.
Ordu tarafından desteklenen ve sahte soy iddialarında bulunan Julia Maesa istediğini elde etmeyi başardı. Bassianus, yüzbaşı Publius Valerius Comazon ve askerlerine takdim edildi. Severus referansına tamamen ikna olan askerler Bassianus’u Roma’nın yeni imparatoru ilan ettiler. Diğer doğu lejyonları da onu tanımakta gecikmedi. Bassianus’un hocası olarak görev yapan Gannys, general olacak ve bir aydan kısa bir süre sonra günümüz Türkiye’sinde bulunan Antakya’da Macrinus’u yenecekti. Macrinus’un yakalanıp idam edilmesinden sonra Julia Maesa’nın zaferi kesinleşti.
Gelenekten kopmak
Roma’daki imparatorluk hayatının cazibesine rağmen, yeni imparator, Roma geleneklerini ve kültürünü dikkate almadan kendi kurallarını koydu. Roma’nın geleneksel tanrılarını benimsemeyi ve kendi tanrılarını terk etmeyi reddetti. Bunun yerine, Elah-Gabal kültüne sadık kaldı ve Suriye’den Roma’ya yaptığı yaklaşık 3.200 kilometrelik yolculukta yanında tanrının bir heykelini getirdi.
Kısa süre sonra Elagabalus olarak tanınacak olan yeni imparator, siyasi açıdan uygun ya da diplomatik olanı yapmakla hiç ilgilenmeden, Palatino Tepesi’nde Suriye tanrısı için bir tapınak inşa ettirdi. İmparator olmasına rağmen, hükümdarlığı boyunca baş rahip rolünü sürdürdü. Elah-Gabal’ın onuruna inekler, koyunlar ve -daha sansasyonel anlatımlara göre- insanlar bile kurban edilirdi. Aktarımlara göre en iyi şaraplar kurban kanıyla karıştırılır ve adak olarak dökülürdü.
Elagabalus kendi dini dışında hiçbir dini külte saygı göstermedi. Hatta kutsal bakirelerden birini eş olarak alarak Forum’daki Vesta Bakireleri Evi’ne saygısızlık etti. Şaşkınlık içindeki Senato’ya ise “Bir rahibin bir rahibe ile evlenmesinden daha uygun bir şey yoktur” demişti. Muhtemelen diğer her şeyden çok bu eylem Roma’yı derinden sarsmıştı.
(İlgili: Antik Roma’nın Kutsal Ateşi: Vesta Tapınağı)
Görünüşe göre imparatorun skandalları ve aşırılıkları sınır tanımıyordu. Bir anlatıma göre, Circus Maximus’ta naumachia adı verilen büyük deniz savaşlarının yeniden canlandırıldığı oyunlarda, Homeros’un Odysseia’sındaki “şarap rengi deniz”i çağrıştırmak için şarap üzerinde yüzdürdüğü gemilerle Roma halkını hayrete düşürmüştü. Filler, kaplanlar ve aslanlar tarafından çekilen savaş arabalarının Vatikan Tepesi’ne tırmandığı ve yollarına çıkan her mezarı çiğnediği ayrıntılı geçit törenleri de aynı derecede etkileyiciydi.
Historia Augusta’nın aktardığına göre, Elagabalus, verdiği ziyafetlerde ve başkanlık ettiği oyunlarda halka hediyeler ya da “şanslar” dağıtmaktan büyük keyif alırdı. Bir gün güzel bir biftek, başka bir gün ölü bir köpek ya da yüzlerce altın sikke dağıtabilir, böylece halkın bu hediyeleri kapışmasını izleyerek kendini eğlendirebilirdi. Aynı kaynak, Elagabalus’un bir hevesle balmumu, ahşap, taş veya mermerden yapılmış “yiyecekler” sunabileceğini de anlatıyor. Bir keresinde akşam yemeğine gelen misafirlerinin üzerine, neredeyse boğulacakları kadar çok çiçek yaprağı yağdırdığı söyleniyor.
Zevk düşkünlüğü
Hepsinden önemlisi, Elagabalus cinsel dürtülerini özgür bırakmasıyla ünlüydü ve her iki cinsiyetten de pek çok sevgili edinmişti. Historia Augusta’ya göre “eşi dışında aynı kadınla iki kez ilişkiye girmemişti ve evinde arkadaşları, müşterileri ve köleleri için genelevler açtı.”
Bir keresinde şehrin tüm seks işçilerini Forum’da toplamış ve karşılarına “kadın kıyafetleri içinde ve göğüslerini açarak” çıkmıştı. Daha sonra, sanki askerlere emir veriyormuş gibi, toplanan kalabalığa nutuk çekmeye başladı. Onlara cinsel uygulamalar konusunda talimatlar verdi ve tuhaf taleplerini yerine getirmeleri halinde cömert ödüller vaat ederek onları teşvik etti.
Devletin en gözde mevkileri, işleri Elagabalus’un cinsel ihtiyaçlarını karşılamak olan arabacılar, sporcular ve köleler tarafından işgal ediliyordu. Elagabalus’un, “kocası” olarak nitelendirdiği arabacı Hierokles’e özel bir düşkünlüğü vardı. Ancak, Hierokles’in yanı sıra başka pek çok sevgilisi de vardı ve Hierokles’ten dayak yiyerek “cezalandırılmak” umuduyla kendisinin diğer favorileriyle yakalanmasına kasten izin verirdi.
Elagabalus imparatorluk hamamlarını halka açtı, böylece çıplak banyo yapanları izlemekten zevk alabilecekti. Hizmetkârlarına, özellikle erkeksi görünen erkekleri bulmak için sokakları ve limanları arattırdı. Görünüşe göre bu amaca uyan İzmirli bir atlet olan Aurelius Zoticus ile karşılaştılar. Yüksek rütbeliler için bile sağlanandan daha fazla imparatorluk muhafızının eşlik ettiği Zoticus, imparatorla olan randevusu için saraya geldi. Ancak Elagabalus’un sevgisinin gasp edileceğinden korkan arabacı Hierokles, imparatorluk sakilerine rüşvet vererek Zoticus’a efsanevi hünerlerini elinden alan bir ilaç vermelerini sağladı. Elagabalus’un bu davranışları Praetorian Muhafızlarından Senatoya ve sıradan halka kadar Roma’yı öfkelendirmişti.
Büyükanne kontrolü ele alıyor
Suriyeli bir kâhin bir keresinde Elagabalus’u kısa bir yaşam ve şiddetli bir ölüm beklemesi gerektiği konusunda uyarmıştı. Kendini öldürme fikrini suikasta kurban gitmeye tercih eden imparator, gümüş hançerler ve zehir stokladı. Hatta kritik an geldiğinde kendini ölüme atabilmesi için çok yüksek bir kule yaptırıp altın ve elmaslarla süsletmişti. Tenine Çin ipeğinden başka bir şey değmeyen Elagabalus, şık bir şekilde ölme arzusunda kararlıydı.
Bu kadar gösterişli hazırlıklara rağmen, sonu acımasızca ve görkemden uzak oldu. Julia Maesa, tıpkı kariyerinin başlangıcını planladığı gibi, Elagabalus’un tartışmalı yönetiminin sonunu da planladı. Onu, Roma toplumunda hızla popüler hale gelen 12 yaşındaki kuzeni Alexander’ı halefi olarak evlat edinmeye ikna etti. Paniğe kapılan Elagabalus Alexander’ı öldürtmeyi planladı, ancak suikast planının duyulması askeri bir devrimi tetikledi.
Genç Alexander’ın yanında yer alan Julia, 18 yaşındaki torununun askerleri tarafından bıçaklanarak öldürülmesini izledi. Elagabalus’un cesedi, Cloaca Maxima kanalizasyonundan gelen sularla taşındığı Tiber nehrine atıldı ve gözden düşmüş Roma imparatoru klişesi olarak tarihe geçti.
National Geographic. 19 Mart 2019.
You must be logged in to post a comment Login