Restorasyon için Ayasofya’ya Ağır Vinçler Sokuldu

Ayasofya’daki kubbe güçlendirme çalışmaları kapsamında tarihi yapının içine ağır tonajlı iş makineleri sokuldu.

Bakanlık ve bilim kurulu, Ayasofya’nın içine ağır tonajlı iş makinelerinin girebileceğini savunuyor.

Bilim Kurulu ve Bakanlık bunun mühendislik açısından zorunlu ve kontrollü bir uygulama olduğunu savunurken, koruma uzmanları 1.500 yıllık bir Dünya Mirası yapının içine kamyon sokmanın evrensel ilkelerle çeliştiğini belirtiyor.

Geçtiğimiz günlerde Ayasofya’nın iç mekânında, İmparator Kapısı’ndan girerek ana hacme kadar ilerlemiş vinç kamyonlarını gösteren fotoğraf ve videolar sosyal medyada ve haber sitelerinde hızla yayıldı. Görüntülerde, tonlarca ağırlıktaki araçların, zemine yerleştirilmiş özel taşıyıcı plakalar üzerinde içeri alındığı ve kubbeye doğru çalıştığı görülüyor.

Birçok mimar, sanat tarihçisi ve arkeolog, 1.500 yıllık bir yapının içine ağır tonajlı araç sokulmasını tarihi dokunun riske atılması olarak yorumluyor. Bu uygulamanın, gelecekte başka anıtsal yapılarda da “emsal” olarak kullanılmasından kaygı duyduklarını dile getiriyor.

Ayasofya, 1985’ten beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Dolayısıyla yapılan her müdahale, sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın yakından izlediği bir süreç.

Son yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı, özellikle ana kubbede ve kurşun örtülerde tespit edilen sorunlar nedeniyle kapsamlı bir güçlendirme ve onarım programı başlattı. Yapının “dijital ikizi” çıkarılarak statik modellemeler yapıldığı, kubbede deprem güvenliğini artırmaya dönük projelerin hazırlandığı ve bu kapsamda kubbenin dıştan çelik bir konstrüksiyon ve geçici bir örtüyle koruma altına alınacağı daha önce kamuoyuna açıklanmıştı.

Bu proje çerçevesinde; Ana kubbenin kurşun kaplamalarının sökülüp yenilenmesi, yapıya su ve rutubet girişinin azaltılması, taşıyıcı sistemdeki çatlakların onarılması, çalışmalar sürerken ibadetin ve ziyaretin tamamen kesilmemesi hedefleniyor. Bu amaçla, iç mekanın ortasında 43,5 metre yüksekliğinde dört ana çelik kolon ve bunları birbirine bağlayan bir platform sistemi tasarlandı.

Vinçler Ayasofya’nın içinde.

Bilim kurulu üyesi, uygulamayı savunuyor

Tarihi yapıya ağır iş makinelerinin girmesi üzerine tepkiler yükselince Ayasofya Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ahmet Güleç, basın mensuplarını iç mekana davet ederek bir açıklama yaptı.

Prof. Güleç’in aktardığına göre, “İskelelerin kurulması için içeriye birtakım cihazların da girmesi lazım. Bunlar ağır iskeleler. Burada yapılsaydı eğer kaynak ve benzeri işlemlerden dolayı daha tehlikeli bir durum olacaktı. Onun için dışarıda hazırlanıp bloklar halinde buraya geliyor ve yerlerine yerleştiriliyor.”

“Şimdiye kadar 20-25 metreye kadar küçük vinçle çalıştıklarını aktaran Güleç, “Bunlarda herhangi bir sorun olmadı. Ama 25 metreden sonra artık onlarla çalışamaz hale gelince vinçleri içeri almak durumunda kaldık. Şu anda 27 metredeyiz. Üstünde bulunduğumuz platform bu vinçleri taşıyacak durumda. Bunu hazırlamak üzere bilim kurulunda çok tartıştık. Vinçlerin içeri girmesi nasıl olur, girmesini nasıl yapabiliriz diye. Son çözüm olarak bu platformun oluşturulmasını sağladık.”

“Onun üstünde geotekstil dediğimiz nefes alabilir bir kumaşımız var. Genellikle bunlar jeolojide, yol gibi yerlerde kullanılıyor. Biz bunları kazılarda çok kullanıyoruz. Onun üstüne keçe konuldu ve keçenin üstüne de Yaklaşık 10 santimetre yüksekliğinde kum serildi. Onun üstüne de tekrar kontraplaklar yerleştirildi. Bu kontrplakların üstüne de ahşaptan gördüğünüz platform oluşturuldu. En üstte de metal baklava levhalar konarak burada metrekarede yaklaşık 30 ton yükü taşıyabilecek bir platform oluşturuldu. Şu anda bizim buradaki vincimizin maksimum bastığı yani herhangi bir parçayı alıp, yukarı ilettiği zamanki maksimum yük 6 ton civarında. Dolayısıyla normal taşıma gücünün beşte, altıda biri.”

Çalışmaların, ayakların ve yukarıya gelecek diğer taşıyıcı sistemlerin kurulması için mecburen yapılan bir uygulama olduğunu belirten Güleç, “Çok uzun sürmeyecek. Arkadaşlarımız bu yılbaşına kadar buranın platformunu kurmuş olacak. Belki üst örtüyü de kuracak. Yani bu ayaklar aslında bakanımızın nisan ayında açıkladığı üst örtüyü geçici korumak üzere kurulacak örtünün ayakları aynı zamanda. Böylece yaza doğru, yani nisan ayında çalışmaya başlayacağımızı düşünüyoruz. Kubbenin kurşun örtüsü açıldığında onun dış iklimlerden korunmasını sağlayacak örtü için bu elzem bir durum haline geldiğinden bu uygulamaları yapmak zorunda kaldık.”

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Ayasofya’da gerçekleştirilen güçlendirme, onarım ve koruma çalışmalarının mühendislik, sanat ve bilimin buluştuğu büyük bir seferberlik olduğuna vurguluyor. Ersoy, bilim heyetinin çalışmalarını Prof. Dr. Can Binan, Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın, Prof. Dr. Ahmet Güleç, Prof. Dr. Hasan Fırat Diker ve Doç. Dr. Mehmet Selim Ökten gibi isimlerin yürüttüğünü söylüyor.

Ağır iş makineleri Ayasofya’ya İmparator Kapısı’ndan girmiş.

Meslek grupları ve uzmanlardan itirazlar

Mimarlık ve koruma alanındaki meslek örgütleri ve uzmanlar, esas meselenin sadece “kaç ton yük taşıdığı” değil, hangi yöntemin seçildiği olduğunu vurguluyor.

Tarihsel Çevre ve Yapı Korumacıları Derneği’nin açıklamasında öne çıkan noktalar özetle şöyle:

  • 20–30 tonluk vinç kamyonlarının yaratacağı kütlesel yük ve titreşimler, Ayasofya’nın zemin yapısı ve alt katmanları için ciddi risk oluşturabilir.
  • UNESCO Dünya Mirası ve ICOMOS ilkeleri, ağır makinelerin anıtsal yapıların içine sokulmasını sakıncalı buluyor. Daha maliyetli ve zahmetli olsa bile, iskelelerin elle kurulmasını tercih ediyor.
  • İç mekana ağır araç sokulmasının “bir kereye mahsus” kalmama, ileride başka yapılarda da emsal olarak gösterilme riski var.
  • Zemin güvenliği ve yük analizlerine ilişkin mühendislik raporlarının kamuoyuyla şeffaf biçimde paylaşılması gerektiği, aksi halde geri dönüşü zor hasarların sorumluluğunun da belirsizleşeceği belirtiliyor.

Arkeolog Nezih Başgelen ve farklı uzmanlar da, Ayasofya’nın hem üstün evrensel değeri hem de altındaki dehliz, tonoz ve sarnıçlarla son derece karmaşık bir zemin yapısına sahip olduğu için, bu ölçekte ağır araçların iç mekâna alınmasının “bilimsel koruma ilkeleriyle çeliştiğini” savunuyor.

Tarihçi İlber Ortaylı da Ayasofya’nın bu yükü kaldıramayacağını belirtiyor:

“Ayasofya bu yükü gerçekten kaldıramaz; mimariden hiç anlamıyorlar. Bırakın kamyonu, vinci… Oraya araba bile giremez. Bu müdahalelerin tesiri er ya da geç ortaya çıkacak. Yapının altı tamamen dehlizlerle dolu; her gelen Ayasofya’ya babasının mülkü gibi davranıyor. Tekrar söylüyorum: O yapı çökerse dünya bunun faturasını Türklere çıkaracak. Peki ne kadar ton yük kaldırabileceğini nereden biliyorlar? Bu işleri yapanlar hangi veriye dayanıyorlar? Anthemios’a mı sordular Mimar Sinan’a mı?”

Ayasofya’da restorasyonu yapan firma ve bilim kurulu

Ayasofya’daki ikinci etap restorasyon işlerini, daha önce Edirne Selimiye Camii restorasyonunu da üstlenen Gürsoy Grup bünyesindeki Güryapı Restorasyon yürütüyor. Şirket, resmi internet sitesinde Ayasofya kubbe ve minare restorasyonuna 2023’te başladığını ve çalışmaların “Kurul onaylı proje, uzman bilim kurulu ve idare kararları doğrultusunda” sürdüğünü belirtiyor.

Bilim Kurulu’nda ise mimarlık, sanat tarihi ve inşaat mühendisliği disiplinlerinden uzmanlar yer alıyor. Kamuoyuna yansıyan isimler arasında Prof. Dr. Can Binan, Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın, Prof. Dr. Ahmet Güleç, Prof. Dr. Hasan Fırat Diker ve Doç. Dr. Mehmet Selim Ökten bulunuyor.

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login