Dünya tarihi boyunca pek çok süperkıta oluştu. Bunlardan biri olan Pangea, günümüze en yakın tarihte oluşan süperkıtaydı. Tıpkı günümüzdeki kıtalarda olduğu gibi Pangea da kendine özgü birçok özelliğe sahipti.
Yaklaşık 300 milyon yıl önce Dünya üzerinde yedi farklı kıta yoktu; bunun yerine Panthalassa adlı tek bir okyanus tarafından çevrelenen Pangea adlı devasa bir süperkıta vardı.
Pangea’nın oluşumuna dair açıklama, Dünya’nın dış kabuğunun yine Dünya’nın kayalık kabuğu manto üzerinde kayan yedi levhaya bölünmüş olduğunu ileri süren modern levha tektoniği teorisinin önünü açtı.
Gezegenin 4.5 milyar yıllık tarihi boyunca birkaç süperkıta oluştu ve Dünya’nın hacminin yüzde 84’ünü oluşturan mantosundaki çalkalanma ile sirkülasyonun bir sonucu olarak parçalara ayrıldı. Bu süperkıtaların parçalanması ve oluşumu, gezegenin tarihini önemli ölçüde değiştirdi.
Kanada’nın Nova Scotia adlı bölgesinde yer alan St. Francis Xavier Üniversitesinden Jeoloji Profesörü Brendan Murphy, “Bu olaylar, gezegenin zaman içindeki bütün evrimine yön verdi.” diyor.
Pangea’nın Tarihi
Yüzyıldan uzun bir süre önce Bilim İnsanı Alfred Wegener, antik bir süperkıta fikrini ortaya attı; bir dizi kanıtı bir araya getirdikten sonra bu süperkıtayı Pangea (ya da Pangaea) olarak adlandırmıştı.
“Bu kanıtların ilki ve en bariz olanı, kıtaların tıpkı bir dil ve oluk (iki farklı nesnenin birbirine geçerek birleşmesini sağlayan yapılar) gibi birbirine uyum sağlıyor olmasıydı; bu, herhangi bir haritada bile kolaylıkla görülebilirdi.” diyor Murphy. “Dünya’nın kıtalarının bir zamanlar tek bir kara parçası olduğuna dair başka bir açıklayıcı ipucu ise jeolojik kayıtlardan geliyor. Pensilvanya’daki kömür yatakları; Polonya, Büyük Britanya ve Almanya’daki aynı zaman diliminden kalma kömür yatakları ile aynı yapıya sahip. Bu durum, Kuzey Amerika ile Avrupa’nın önceden tek bir kara kütlesi olduğu fikrini destekliyor. Ayrıca jeolojik tortulardaki manyetik minerallerin birbirleri ile uyumu, Dünya’nın manyetik kutuplarının jeolojik zaman boyunca nasıl hareket ettiğini gösteriyor.
Fosil kaydına bakıldığında, soyu tükenmiş ve tohum taşıyan bir eğrelti otu türü olan Glossopteris gibi bitkilerin günümüzde birbirleri ile hiçbir alakaları olmayan kıtalarda bulunduğu görülüyor. Bunun yanı sıra başta ABD’de Appalachian Dağları ile Fas, Cezayir ve Tunus’a yayılan Atlas Dağları olmak üzere şimdi farklı kıtalar üzerinde uzanan dağ zincirlerinin bir zamanlar Gondvana ve Lavrasya süperkıtalarının çarpışması sonucu oluşan Orta Pangea Dağlarının bir parçası olduğu düşünülüyor.
İsmi Yunanca “bütün” anlamına gelen “pan” sözcüğü ile “yeryüzü” anlamına gelen “gaia” sözcüğünden meydana gelen Pangea adlı süperkıta, birkaç yüz milyon yıla yayılan aşamalı bir süreçte oluştu.
Ancient Supercontinents and the Paleogeography of Earth (Antik Süperkıtalar ve Dünya’nın Paleocoğrafyası) adlı kitaptaki bir bölüme göre Erken Fanerozoik Devir’de (günümüzden 541 milyon yıl önce) neredeyse bütün kıtalar Güney Yarım Küre’de, Güney Kutbu’ndan Ekvator’a dek uzanan en büyük kıta Gondvana’da toplanmıştı. Kuzey Yarım Küre ise büyük oranda Panthalassa Okyanusu ile kaplıydı. Yine aynı kitabın Phanerozoic paleogeography and Pangea (Fanerozoik Paleocoğrafya ve Pangea) adlı bölümüne göre Laurentia, Baltica ve Gondvana adlı paleokıtalar arasında yer alan ve efsanevi Yunan titan Iapetus’a ithafen Iapetus Okyanusu olarak adlandırılan başka bir okyanus, Ordovisyen Dönem’de (485 milyon yıl ila 444 milyon yıl önce) kapanmaya başladı ve Silüryen Dönem’de (444 milyon yıl ila 419 milyon yıl önce) Baltica ve Avalonia kıtaları Lavrasya’yı oluşturmak için Laurentia adlı kıta ile çarpıştığında ortadan kayboldu.
Sonunda, 320 milyon yıl önce, büyük bir çarpışma gerçekleşti; jeolojik olarak ifade edilirse Gondvana, Lavrasya ve aradaki diğer araziler Pangea adlı süperkıtayı oluşturmak için çarpıştı.
Pangea çoğu insanın düşündüğü gibi bir megalit değildi. “Pangea hiçbir zaman tüm kıtalara bir arada ev sahipliği yapmadı. Pangea’nın doğusundaki Paleotethys Okyanusu, Karbonifer Dönem (359 milyon yıl ila 299 milyon yıl önce) boyunca büyüklüğünü korudu ve Tarim, Kuzey Çin, Güney Çin ve Annamia’nın dahil olduğu bağımsız Asya arazileri ile Pangea arasında bariyer görevi gördü.”
Daha sonraları, Permiyen Dönem’de (299 milyon yıl ila 251 milyon yıl önce), önceden Gondvana çevresinde olan araziler, Gondvana’nın kıyılarından yavaş yavaş ayrıldı ve Neotethys Okyanusu’nun oluşumunu başlattı.
Pangea Ne Zaman Parçalara Ayrıldı?
Pangea 195 milyon yıl ila 170 milyon yıl önce birkaç safhada parçalara ayrıldı. Parçalanma, yaklaşık 195 milyon yıl önce Erken Jura Devri’nde Atlantik Okyanusu açıldığında başladı. Süperkıta, birleşme çizgileri boyunca kırıldı.
Gondvana ilk olarak Lavrasya’dan ayrıldı. Sonra yaklaşık 150 milyon yıl önce Gondvana, parçalandı. Journal of Geophysical Research adlı dergide 1970 yılında yayımlanmış bir makaleye göre Hindistan da Antarktika’dan ayrıldı ve Afrika ile Güney Amerika birbirinden uzaklaştı. Yaklaşık 60 milyon yıl önce de Kuzey Amerika, Avrasya’dan ayrıldı.
Pangea’nın İklimi
Murphy, “Çok farklı iklim döngülerine karşı tek bir devasa kara kütlesi olduğunu düşünün. Örneğin kıtanın iç kısımları, bütün nemi ve yağışı engelleyen büyük dağ zincirleri tarafından hapsedildiği için tamamıyla kurak olabilirdi.” diyor.
“Fakat ABD ile Avrupa’da bulunan kömür yatakları, antik süperkıtanın Ekvator’a yakın bazı bölgelerinin Amazon Ormanları gibi yemyeşil, tropikal ormanlardan oluştuğunu gösteriyor.” (Kömür, ölü bitkiler ya da hayvanların bataklığa düşmesi, daha sonra basınç ve suyun bu materyali önce torf sonra da kömüre dönüştürmesiyle oluşur.)
“Kömür yatakları bize aslında karanın yaşamla dolu olduğunu anlatıyor.”
Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology adlı dergide yayımlanan 2016 tarihli bir makaleye göre iklim modelleri, Pangea’nın iç kısımlarının aşırı derecede mevsimsel olduğunu doğruluyor. Bu çalışmadaki araştırmacılar, Pangea’nın var olduğu zaman dilimindeki ekosistem ile iklimin rekonstrüksiyonunu yapmak amacıyla Kuzey Nijer’de tabakalaşmış paleosollerle (fosilleşmiş topraklarla) dolu bir bölge olan Moradi Formasyonu’ndan elde ettikleri biyolojik ve fiziksel verileri kullandılar. Günümüzde Afrika’daki Namib Çölü ve Avustralya’daki Eyre Gölü Havzası ile benzer şekilde iklim, ara sıra yıkıcı su baskınlarına sahne olan genellikle kısa ve yinelenen nemli dönemlere sahip olmakla birlikte kuraktı.
Ayrıca iklim, hayvanların nerede yaşadığını da etkiliyordu. Proceedings of the National Academy of Sciences adlı dergideki 2011 tarihli bir çalışmaya göre ise Geç Triyas Devri sırasında Procolophonidae ailesinden sürüngen benzeri hayvanlar bir bölgede yaşarken memeli akrabaları cynodont’lar başka bir bölgede yaşıyordu. Cynodont’lar Pangea’nın yılda iki kez muson benzeri yağmurların düştüğü tropikal bir bölgesinde yaşıyordu. Kuzeyde ise procolophonid’ler yılda sadece bir kez yağmur yağan ılıman bölgelerde yaşamını sürdürüyordu. Cynodont’lar su zengini bölgelere ihtiyaç duyuyordu ki bu durum Pangea üzerindeki hareketlerini kısıtlıyordu.
Jessica Whiteside, “Vücudun atıkları uzaklaştırmakla nasıl başa çıktığı gibi basit bir şeyin bütün bir grubun hareketini kısıtlaması oldukça ilginç.” diyor. “Sürüngenlerin diğer memelilere karşı rekabet avantajları vardı ve bu avantajı yaşadıkları yerden kaynaklanıyordu.”
Pangea’da Yaşayan Hayvanlar
Pangea’nın varlığı, 100 milyon yıldan uzun bir süre önceye dayanıyor; o zaman diliminde birçok hayvan grubunun yaşamını sürdürdüğü biliniyor. Permiyen Dönem’de böcekler ve yusufçuklar gibi hayvanların yanı sıra memelilerin ataları olan synapsid’ler de gelişim gösteriyordu. Fakat Pangea’nın varlığı ile tarihteki en kötü kitlesel yok oluş bir araya geldi: Permiyen-Triyas (P-TR) Yok Oluşu. “Büyük Ölüm” olarak da adlandırılan bu olay, 252 milyon yıl önce gerçekleşti ve tüm deniz canlıların yüzde 96’sının ve kara canlılarının yaklaşık yüzde 70’inin yok olmasına sebep oldu.
Erken Triyas Devri; teruzorların dahil olduğu birçok sürüngen ile birlikte timsahlar ve kuşların ortaya çıktığı bir hayvan grubu olan archosaur’ların yükselişine şahit oldu. Ve yaklaşık 230 milyon yıl önce Pangea üzerinde en erken dinozorlardan bazıları ortaya çıktı; bu erken dinozorlar arasında genelde havayla dolu kemikler ile kuşlarınkine benzer tüylere sahip ve büyük oranda etçil dinozorlar olan teropodlar da vardı.
Tarihsel Döngü
Kıtaların mevcut şeklinin hep böyle kalması pek mümkün görünmüyor. Dünya tarihinde birkaç kez süperkıtalar oluştu fakat bunlar da parçalanarak yeni kıtalar meydana getirdi. Örneğin şu anda Avustralya, Asya’ya doğru ilerliyor ve Afrika’nın doğu kısmı, kıtanın geri kalanından yavaş yavaş ayrılıyor.
Gondwana Research adlı dergide 2012’de yayımlanan bir çalışmaya göre Kambriyen Öncesi Devir’de diğer süperkıtaların ortaya çıkışı baz alındığında, süperkıtaların periyodik olarak her 750 milyon yılda bir oluştuğu görülüyor.
Journal of Geodynamics adlı dergiden 2010 tarihli bir makalenin belirttiğine göre ise çoğu bilim insanı, süperkıta döngüsünün büyük oranda mantodaki sirkülasyon dinamikleri tarafından yönlendirildiğine inanıyor.
Tüm bunların ötesinde, ayrıntılar belirsizleşiyor. Mantoda oluşan ısı muhtemelen uranyum gibi kararsız elementlerin radyoaktif bozunmasından gelirken bilim insanları, manto içinde süzülen minik ısı cepleri mi olduğu yoksa bütün kabuğun aslında büyük bir ısı taşıma bandı görevi mi gördüğü konusunda fikir birliğine varamıyor.
Pangea Hakkındaki Mevcut Araştırmalar
Şimdiye dek bilim insanları, kıtasal hareketi daha iyi anlamak için matematiksel, üç boyutlu simülasyonlar oluşturdular. Geoscience Frontiers adlı dergideki 2018 tarihli bir makalede Yer Bilimci Masaki Yoshida ve M. Santosh, Pangea’nın 200 milyon yıl önceki parçalanmasından bu yana gerçekleşen büyük ölçekli kıtasal hareketlere dair simülasyonları nasıl oluşturduklarını açıkladılar. Bu modeller, tektonik levha hareketi ile mantodaki konveksiyon güçlerinin büyük kara kütlelerini parçalamak ve hareket ettirmek için nasıl birlikte çalıştığını gösteriyor. Örneğin Pangea’nın büyük kütlesi, altında kalan mantoyu izole etti ve böylece süperkıtanın ilk parçalanmasını tetikleyen manto akımlarını yarattı. Ayrıca üst mantonun radyoaktif bozunması, sıcaklığı yükseltti; bu durum, Hint alt kıtasının (kıtadan daha küçük, geniş kara parçası) kopması ve kuzeye doğru hareket etmeye başlamasını sağlayan yukarı yönlü manto akışına neden oldu.
Yoshida ve Santosh, gelecekteki 250 milyon yıldaki manto konveksiyonu ve kıtasal hareket örneklerini tahmin etmek için ek jeolojik modeller de tasarladılar. Bu modeller, milyonlarca yıl içinde Avustralya, Kuzey Amerika, Afrika ve Avrasya’nın Kuzey Yarım Küre’de toplanması ile birlikte Pasifik Okyanusu’nun kapanacağını öngörüyor. En sonunda bu kıtalar birleşecek ve “Amasia” adlı yeni bir süperkıta oluşturacak. Geri kalan iki kıtanın (Antarktika ve Güney Amerika) ise nispeten hareketsiz kalacağı ve yeni süperkıtadan ayrı duracağı tahmin ediliyor.
Live Science. 3 Mart 2022.
You must be logged in to post a comment Login