Özbekistan’da yürütülen Şahruhiye kazılarında, Timur dönemine ait tahkimatın altında olası saray ve cephanelik kalıntıları ortaya çıktı.

Türk tarihçi ve arkeologlar, Özbekistan’da meslektaşları ve öğrencilerle birlikte Türk dünyasının ortak tarihine ışık tutacak kazı çalışmaları yürütüyor.
Taşkent yakınlarındaki tarihi Şahruhiye şehrinde 2024 yılında başlatılan arkeolojik kazı çalışmaları, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuba Tombuloğlu öncülüğünde sürüyor.
Büyük İpek Yolu güzergahında bulunan ve geçmişi 2.000 yıl öncesine dayanan Şahruhiye, geçmişte Ak Hunlar, Batı Göktürk Kağanlığı, Karahanlılar ve Timurlular gibi Türk devletleri döneminde çok sayıda demir ve cam sanayi atölyelerini bulundurmasıyla öne çıkıyor.
(İlgili: Malazgirt Savaşı’nın Yapıldığı Yerde Anıtsal Bir Yapı Bulundu)
Orta Çağ döneminin önemli yerleşimlerinden Şahruhiye, 9. ila 12. yüzyıllarda en parlak dönemini yaşarken, şehir bakır ve gümüş sikkelerin basıldığı yer olarak da dikkati çekiyor.
Araştırmacılara göre, 1. yüzyılda Benaket olarak bilinen şehir, Seyhun Nehri’nin kıyısındaki tepeliklerle çevrili doğal savunma duvarlarına sahip kale olarak ortaya çıkarken, 5. yüzyıla gelindiğinde güçlü savunma duvarlarıyla çevrili geniş alana yayılmış bir şehre dönüştü.
12. yüzyılda ise çok daha genişleyerek 140 hektarlık alana yayılan ve dönemin demircilik, cam işçiliği ve çömlek üretimi merkezlerinden biri olarak öne çıkan şehir, 1220’de Cengizhan ordusunun istilasıyla yerle bir oldu.

Emir Timur tarafından 1392’de ele geçirilmesinin ardından yeniden onarılarak, oğlu Şahruh’un onuruna Şahruhiye olarak adlandırılan şehirde, yeniden demir, mücevher, tekstil, çömlek ve cam atölyeleri gelişmeye başladı ve şehir, coğrafi konumundan dolayı uzun yıllar bölgenin önemli yerleşim alanlarından biri oldu.
18. yüzyıla gelindiğinde Orta Asya’daki hanlıklar arasında durmaksızın meydana gelen iç savaşlar sonucunda birçok kez el değiştiren ve yıkımlara maruz kalan Şahruhiye, bugün sadece şehir kalıntılarının oluşturduğu yüksek tepeliklerden oluşuyor.
Şehrin kalıntılarının bir kısmı zaman içerisinde Şahruhiye’yi çevreleyen Seyhun Nehri’nin sularıyla yıkanarak yok olurken, kalan kısmı da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Türk tarihini ilgilendiren önemli bir bölge
Türkiye ve Özbekistan Türkü Tarihçi ve Arkeologlar işbirliğinde başlatılan “Şahruhiye Şehri Kazı Projesi”, Özbekistan Bilimler Akademisi Milli Arkeoloji Merkezi, Türk Tarih Kurumu ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ortaklığında hayata geçiriliyor. Çalışma, Türkiye ve Özbekistan Türkü Tarihçi ve Arkeologları ilk kez bir araya getiren proje olarak da dikkati çekiyor.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuba Tombuloğlu başkanlığında yürütülen çalışmalarda Türk tarihçi ve arkeologların yanı sıra antropologlar, biyologlar ve Özbekistan Milli Arkeoloji Merkezi uzmanları yer alıyor.
Büyük İpek Yolu güzergahında kurulan Şahruhiye tarihi şehriyle ilgili kazı çalışmalarına 2024’te Özbekistan Milli Arkeoloji Merkezi ile işbirliği içinde başladıklarını belirten Tombuloğlu, projenin amacının tarihi derinliklere inerek şehrin geçmişine ışık tutmak, ayrıca bu şehri nehir sularının yok etmesinden kurtarmak ve UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil etmek olduğunu söylüyor.
Tombuloğlu, şehirde 1975’ten itibaren birçok arkeolojik kazı yapıldığını anımsatarak, uzun bir aradan sonra Türkiye’den aralarında uzman, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin de bulunduğu 14 kişinin yer aldığı grubun arkeolojik kazılara yeniden başladığını aktardı.
Şahruhiye’nin ortak Türk tarihini ilgilendiren önemli bir bölge olduğunu ifade eden Tombuloğlu, farklı dönemlerde çeşitli Türk devletlerinin bünyesinde kalan bu şehirde, o dönemde çok sayıda büyük metalürji ve cam atölyelerinin bulunmasının da Şahruhiye’nin önemini bir kez daha ortaya koyduğunu söylüyor.
İç ve dış duvarlardan oluşan Şahruhiye’de yapılan kazı çalışmalarında, Emir Timur dönemine ait tahkimat duvarlarının altında potansiyel saray kalıntıları ve cephanelik bölgesi tespit edildi. Tombuloğlu’na göre burada bulunan iskelet kalıntıları, zırh, kask ve diğer askeri malzemelerle birlikte çok sayıda seramik ve cam parçaları, bıçak ve ok uçları, Şahruhiye’nin geçmişte Türkistan’ın en büyük metalürji ve cam atölyelerine ev sahipliği yaptığını ortaya koyuyor.

Kazılarda ayrıca Timurlular dönemine ait bir çocuk oyuncağı da ortaya çıktı. Koç biçimindeki bu oyuncak, sırlı seramikten yapılmış ve bulunduğunda üzerindeki sırlar oldukça tahrip olmuş durumdaydı.
Timurlular döneminde ticaret gelişti
Buldukları eşyaların, şehrin 9. ila 12. yüzyıllarda çok etkin olduğunu gösterdiğini belirten Tombuloğlu, bunların ayrıca Timurlular döneminde de burada ticaretin çok geliştiğini gösterdiğini söylüyor.
Tombuloğlu, Şahruhiye’nin Timurlu devletinin bir garnizonu olarak da kullanıldığını ve ordunun sağ kanadının burada konuşlandırıldığını, Timur’un son kez 1405’te Otrar’a yaptığı sefer sırasında burada konakladığını belirtiyor.
Kazı çalışmalarında ayrıca 1560, Timurluların son dönemine tarihlenen bir iskelet bulundu. Araştırmacılar, bu iskeleti araştırarak çeşitli hastalıkları ve dönemin beslenme alışkanlıkları hakkında bilgi edinmeyi planlıyor.
Tombuloğlu, şehrin yaklaşık 400 hektarlık alanının üçte ikisinin bugüne kadar korunamadığını ve yaptıkları araştırmalarla Seyhun Nehri sularından zarar gören bölgelerin koruma altına alınmasını hedeflediklerine değinerek, “Kazı çalışmalarında elde edilecek bulguların, yalnızca Türkiye ve Özbekistan’ın kültürel mirasına değil, 300 milyonluk Türk dünyasının ortak tarihine de katkı sağlamasını umuyoruz.” diyor.
Beş yıl sürecek proje sonunda önemli sonuçlar alınması bekleniyor.
You must be logged in to post a comment Login