Dişler üzerine yapılan yeni bir araştırma antik kuzenlerimiz hakkındaki şaşırtıcı detayları gözler önüne seriyor.
Hastalıktan beslenmeye kadar, yaşamımıza dair zengin detaylar dişlerimizin her bir katmanına yazılı. Dişlerdeki bu yazıyı bir kitabı okurmuş gibi okuyan Avustralya, Griffith Üniversitesi’nden biyolojik antropolog Tanya Smith, dişlerin kimyasal ve fiziksel yapısını kavramak için on yılı aşkın süredir çalışmalar yapmakta. Smith’e göre dişlerde yazılı olan hikâyelerin bir detayı eksik: değişimlerin gerçekleştiği çevresel koşullar.
Smith konu hakkında, “İnsanın kökenine dair araştırma yapan kişiler uzun süre, iklim değişikliği ve iklimde değişkenlik dönemlerinin insanın katettiği yol boyunca attığı evrimsel adımlardaki temel güdü olabileceğini iddia etti. Ancak, geçmişteki iklimi açıklığa kavuşturmak için kullanılan buz çekirdeği ve polen kayıtları gibi işaretler, tek bir bireyin yaşam süresindeki etkileri aydınlatmada yeterli bilgi sağlamıyordu. Artık, bu değişmeye başlıyor” diyor.
(Viral Enfeksiyonlara Karşı Savunma Neandertallerden Miras Kaldı)
Science Advances dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, 250.000 yıl önce günümüz Fransa’sının güneydoğusunda yaşamış iki geç Neandertalin yaşamına dair eşsiz bilgiler sunuyor. Dişlerinin kimyası, bu Neandertallerin çevreleriyle uğraşırken birçok zorlukla karşı karşıya geldiğini gösteriyor. İncelemelere göre, bu antik insansılar kaynaklardaki mevsim geçişleriyle ilgili olması muhtemel kış stresi yaşamış ve dönemsel olarak kurşuna maruz kalmıştı.
Araştırmacılar oksijen izotoplarını kullanarak Neandertallerden birinin ilkbaharda doğduğunu saptadı. 2,5 sene emzirildikten sonra, sonbaharda annesinin sütünden kesilmişti.
Loyola Üniversitesi’nden antik dişler üzerinde uzmanlaşmış paleoantropolog Kristin Krueger, “Bu çalışma okuduğum en ilgi çekici araştırmalardan biri. Okurken ağzımın çok kez açıkta kaldığını belirtmem gerek” diyor.
Dişler, tıpkı ağaç halkaları gibi istikrarlı bir şekilde büyüyor. Smith’in açıkladığına göre, dişteki tabakalar birbirleri ardına ekleniyor. Ancak, ağaç halkalarından farklı olarak, dişler çok daha ince tabakalar halinde oluşuyor, bu da bilim insanlarının bir çocuğun dişlerin erken yaşlardaki gelişimini gün be gün inceleyebilmesini sağlıyor.
Yapılan son araştırmada, Smith ve uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekip, iki farklı Neandertal çocuğa ait iki dişi inceledi. Sonuçlar, Neandertallerden on binlerce yıl sonra, yaklaşık 5.000 önce, aynı bölgede yaşamış modern bir insanla karşılaştırıldı.
Araştırmacılar dişlerin her birinden ince katmanlar keserek dişin çok sayıda tabakasına gizlenmiş bilgilere erişim sağladı. Dişlerdeki günlük eklentileri görüntüleyebilmek için yüksek güçlü büyüteçler kullanan ekip, her tabakanın oluşum süresine dayanarak çocukların yaşlarına dair hayret verici derecede doğru tahminlere ulaştı.
(Neandertal: Nesli Tükenmiş Akrabamız Hakkındaki Gerçekler)
Her iki çocukta da öğütücü dişlerin gelişimini tamamlaması yaklaşık üç yıl almıştı. Smith, öğütücü dişlerden birinin çocuğun doğumundan neredeyse üç yaşına kadar olan zaman dilimini yansıttığını belirtiyor. Ancak bu küçük öğütücünün üzerinde oluşmuş sınırlı tabaka, sahibinin erişkinliğe ulaşamadığını gösteriyor.
İncelenen diğer diş ise çocuğun gelişiminde ileriki zamanlarda büyümeye başlamış bir öğütücü dişti. Bu diş, Neandertal yaklaşık üç yaşındayken oluşmaya başlamış ve yaklaşık altı yaşına kadar büyümeye devam etmişti. Bu noktadan itibaren, diş yeni tabakalar halinde büyümemiş, ancak üzerinde yıpranma ve aşınmayı gösteren birikmeler oluşmuştu.
Araştırmacılar dişin element konsantrasyonlarında ve oksijen izotoplarındaki değişimleri haritalandırarak analizi daha da derinleştirdi. Oksijen izotopları bu vakada, araştırmacıların antik iklimleri haftalık olarak okuyabilmesini sağlayan bir indikatör olarak kullanıldı. Oksijen izotopları hem besinlerde hem de suda bulunuyor dolayısıyla antik insansıların beslenmesi ve su tüketmesi sıcaklık kayıtlarının dişlerine kodlanmasını sağlıyor.
Bu kayıtlar bizlere daha genç olan dişin sahibine annelik yapan Neandertalin çoğu memeli gibi ilkbaharda doğum yaptığını gösteriyor. Ancak, kış ilerledikçe, her iki Neandertal çocuğun da dişlerinde stres varlığına işaret eden saptanması zor yapısal bozunumlar meydana geldiği görülüyor. Smith’in belirttiğine göre çok sayıda farklı durumun diş gelişimini hafif düzeyde değiştirmesi mümkün, ancak böylesi değişimlerin kış mevsimine denk gelmesi soğuk havanın, yüksek ateş, vitamin eksikliği ve hastalık gibi zorlukları da beraberinde getirdiğini ortaya koyuyor.
Elbette soğuk havanın ortaya çıkardığı tehlikeler bunlardan ibaret değildi. Dişlerin kış mevsiminde ve ilkbaharın başlarında oluşmuş bazı kısımları, Neandertallerin kurşuna maruz kaldığı dönemlere denk geliyor. Smith konu hakkında, “Kendilerini kurşuna maruz bırakmak için tam olarak ne yaptıkları cevabı bulunamayan açık uçlu bir soru” diyor. Doğal kurşun yataklarının Neandertallerden tehlike yaratmayacak derecede uzak olduğu biliniyor, bu durumda soğuk hava koşullarının Neandertalleri yakınlardaki mağaralara göç etmeye ve kontamine su ve besinleri tüketmeye mecbur bırakmış olması muhtemel hale geliyor. Smith’e göre, kurşun içeren materyallerden beslenen bir yangından yayılan dumanı solumaları da Neandertallerin kurşuna maruz kalmasına sebep olmuş olabilir.
Bilim insanları, Neandertallerin emzirme ve süt emme alışkanlıklarına dair bilgiler sunacak baryum elementindeki değişimleri de haritalandırdı. Anne sütünde şaşırtıcı yükseklikte, kalsiyuma benzeyen ayrıca çocuktaki kemik ve diş gelişimine dahil olabilen baryum elementine rastlandı.
İncelenen Neandertal dişlerinden biri, çocuk anne sütünden kesilene kadar oluşmamıştı, diğer dişte ise çocuğun, yaşamının ilk 2,5 yılı boyunca süt emdiğine dair belirgin izler saptandı.
Bilim insanları daha önce, Neandertallerin anne sütü emmesine dair bir vaka daha incelemişti. 2013 yılında, Smith ve iş arkadaşları, günümüz Belçika’sında bulunmuş, dişi 1,2 yıl boyunca süt emdiğini gösteren bir Neandertali belgelemişti. İncelemelerde, çocuğun yalnızca süte dayalı diyetinin ani bir şekilde sonlandığı bunun da annesinden ayrıldığını veya hastalandığını gösterdiği belirlendi.
Bu sebeple, alınan sonuçların diğer bireyleri de kapsayıp kapsamayacağını bilmek güç. 2,5 yaşın endüstriyel olmayan insan popülasyonlarındaki ortalama sütten kesme yaşına benzer olması Neandertallerin de aynısını yapmış olabileceğini gösteriyor.
Ohio Eyalet Üniversitesi’nden biyolojik antropolog Debbie Guatelli-Steinberg, “sütten kesme yaşındaki uyuşmanın son derece etkileyici” olduğunu söyleyerek 2,5 yaşın şempanzelerdekinden çok daha kısa bir emzirme süresi olduğunu belirtiyor. Bonoboların yanı sıra, yaşayan en yakın akrabalarımız olan bu primatlar yavrularını beş yaşlarına kadar emziriyor. Bu da Neandertallerin yavrularını emzirmede daha çok modern insanlara benziyor olabileceğini gösteriyor.
Sütten kesme yaşının zaman içerisinde nasıl değiştiğine dair az şey bilindiğini ve yumuşak besinlerin ve hayvan sütün yapılma ürünlerin gelişiminin annelerin çocuklarını sütten daha erken dönemlerde kesmesine yardımcı olduğunun öne sürüldüğünü belirten Smith, “Kimse bunu böylesi bir kesinlikle test edememişti, bu yöntem bizim bunu yapmamıza yardımcı oldu” diyor.
Yapılan bu son çalışma, Neandertallerin karmaşıklığı giderek artan betimine katkı sağlayarak antik kuzenlerimizin günlük yaşamına şaşırtıcı bir pencere açmakla kalmıyor, aynı zamanda Neandertallerin akılsız yabaniler olduğuna ilişkin yaygın algıyı da yıkıyor.
Krueger Neandertal davranışlarındaki gelişmişliği, “Bu insansıların kompleks canlılar olduğuna şüphe yok, besinlerini pişiriyor, çeşitli bitki ve hayvanlardan faydalanıyor hatta bitkileri tıbbi amaçlarla kullanıyorlardı. Kendilerini süslüyor, mağaralara resim çiziyor ve ölülerini gömüyorlardı” diyerek açıklıyor.
Neandertallerin yaşam öyküsünü anlatan bu çalışma, kışın etkilerini ve annelerin yavrularına nasıl baktıklarını göstererek ince detayları gözler önüne seriyor. Krueger’in belirttiği gibi “onlar” ve “biz” arasındaki ayrım çizgisi her geçen gün daha da bulanıklaşıyor.
National Geographic. 31 Ekim 2018.
Makale: Smith, T. M., Austin, C., Green, D. R., Joannes-Boyau, R., Bailey, S., Dumitriu, D., … & Williams, I. S. (2018). Wintertime stress, nursing, and lead exposure in Neanderthal children. Science advances, 4(10), eaau9483.
Antik Yunan’ın Kültürel Yükselişi Düşünülenden Bir Asır Önce Başladı
Karabük’te Süleyman Peygamberi Tasvir Eden Kolye Ucu Bulundu
Sefertepe’de Kafataslarıyla Dolu Bir Oda: Emre Güldoğan Röportajı
Kediler Kelime İlişkilendirmede İnsan Bebeklerinden Daha İyi
You must be logged in to post a comment Login