Araştırmacılar, bu alışılmadık, düşük maliyetli mumyalama yöntemini daha önce hiç gözlemlememişlerdi.
Antik Mısır’dan kalma, türüne az rastlanan “çamur mumya”nın keşfi; ölüyü katılaşmış çamurdan bir kabuk ile kaplanmış şekilde bulmak gibi bir beklentisi olmayan arkeologları şaşkına çevirdi.
Araştırmacıların PLOS One adlı akademik dergide yayımlanan çalışmalarında belirttiklerine göre “çamur kabuk”, eşsiz bir keşif; ölüme dair Mısır arkeolojik kayıtlarında daha önce belgelenmemiş bir yaklaşımı ortaya koyuyor.
“Çamur sargı”nın mumya hasar gördükten sonra onu sabit tutabilmek için kullanılmış olması mümkün; fakat çamur, aynı zamanda, toplumdaki elitlerin kullandıkları uygulamaları taklit etmek amacıyla da kullanılmış olabilir; araştırmacılara göre bu kişiler, Yeni Krallık Dönemi’nin sonundan 21. Hanedan’a dek süren yaklaşık 350 yıllık bir zaman dilimi (MÖ 1294-MÖ 945) boyunca, reçine bazlı ithal materyallerle mumyalanmışlardı.
(Mısır’da 2.000 Yıllık Altın Dilli Mumya Bulundu)
Peki öyleyse bu birey neden reçine ile değil de çamur ile kaplanmıştı? Sydney Macquarine Üniversitesi Tarih ve Arkeoloji Departmanı’nda araştırma görevlisi olan, araştırmanın lideri Karin Sowada; bu soruyu, “Çamur, çok daha ucuz bir materyal.” şeklinde cevaplıyor.
Mumyanın sahip olduğu tek tuhaflık, çamurdan kılıfı değil. Mumya, MÖ 1207’ye tarihleniyor; öldükten sonra zarar görmüş ve hatta yanlışlıkla, normalde daha yakın bir zamanda ölen bir kadına ait olan tabut ile defnedilmiş.
Tıpkı birçok Mısır mumyası gibi “çamur mumya” ve onun kapaklı tabutu da 1800’lerde Batılı bir koleksiyoner tarafından satın alınmıştı; bu kişi, İngiliz-Avustralyalı bir politikacı olan Sir Charles Nicholson’dı ve elde ettiklerini Avustralya’ya getirmişti. Nicholson bunları 1860 yılında Sydney Üniversitesi’ne bağışladı; günümüzde hala, üniversitenin Chau Chak Wing Müzesi’nde bulunuyorlar. Fakat görünüşe göre eserleri satan her kimse, Nicholson’u kandırmıştı; tabut, içine defnedilen bedenden çok daha gençti.
Araştırmacılar; çalışmalarında, “Yerel satıcılar, muhtemelen eksiksiz bir ‘set’ satabilmek için, mumyalanmış alakasız bir bedeni tabut içine yerleştirdiler. Bu, yerel antika ticaretinde ünlü bir uygulamaydı.” şeklinde yazıyor. Tabutun üzerine bir kadının ismi -Meruah ya da Meru(t)ah- yer alıyor ve tabut, üzerindeki ikonografiye bakılırsa MÖ 1000 civarına tarihleniyor ki bu durumda içindeki mumyadan 200 yıl daha genç olduğu anlaşılıyor.
Tabut içindeki birey Meruah’ın kendisi olmasa da anatomik ipuçları bu bireyin bir kadın olduğunu ve 26 ile 35 yaşları arasında öldüğünü gösteriyor.
Çamurlu Onarım
Araştırmacılar; mumyanın sıra dışı olduğunu ilk kez 1999 yılında, bilgisayarlı tomografi sonucu içeride tuhaf bir şey olduğu ortaya çıktığında sezdiler. İncelemek amacıyla sargılardan birkaç örnek aldılar ve sargıların kumlu bir çamur karışımı içerdiğini keşfettiler. Yeni bir araştırma ekibi mumyayı 2017 yılında yeniden incelediğinde, özellikle de çamur parçaları kimyasal anlamda ele alındığında, kabuk hakkında daha önce bilinmeyen detaylar açığa çıktı.
Kadın, öldükten sonra mumyalanmış ve kumaşlara sarılmıştı. Daha sonra -sol dizi ve alt bacağı da dahil- kalıntıları, bilinmeyen koşullar altında zarar görmüştü. Bu zarar, muhtemelen mezar hırsızları tarafından gerçekleştirilmişti. Neden olunan hasar; büyük ihtimalle definden sonraki bir ya da iki jenerasyon içinde, birilerini mumyayı onarmaları için harekete geçirmişti. Bu; sargılarla yeniden sarma, paketleme, kumaşlarla doldurma ve çamurdan kabuğun uygulanmasından oluşan bir süreçti.
“Mumyayı onaran kişi; çamur, kum ve samandan oluşan bir hamuru keten sargıların arasına yerleştirerek karmaşık ve toprağımsı bir sandviç meydana getirmişti. Çamur karışımının dibinde beyaz kireç taşı pigmentinden oluşan bir baz kat bulunuyorken, üzeri ise kırmızı mineral pigment olan aşı boyası ile kaplıydı.” diyor Sowada. “Görünüşe göre çamur, çarşaflar hala nemli ve yumuşakken uygulanmıştı. Vücut; keten bezler ile sarılmış, çamurdan kabuk uygulanmış ve daha sonra üzerine başka sargılar yerleştirilmişti.”
Sonraları, mumya yeniden zarar gördü fakat bu sefer zarar gören çenenin ve kafanın sağ tarafıydı. Bu hasar, çamur kabuk da dahil olmak üzere katmanların tamamını etkilediğinden, araştırmacılar bu hasarın çok daha yeni olduğunu ve hasar görmüş alanların sabitlenmesi için metal pimlerin takıldığını düşünüyor.
Bu “çamur mumya”, ölüm sonrası onarıma konu alan tek antik Mısır mumyası değil; Kral I. Seti ve Kral III. Amenhotep’in (Kral Tut’un büyükbabası) bedeni de birden çok kez sarılmıştı.
“Kadının çamur kabuğu, Mısır mumyalaması adına oldukça yeni bir keşif.” diyor Sowada. “Bu çalışma, antik Mısırlıların ölülerine nasıl muamele ettiklerine ve onları nasıl donattıklarına dair çok daha büyük ve ayrıntılı bir resmi inşa etmek konusunda destek sağlayacak.”
Live Science. 4 Şubat 2021.
You must be logged in to post a comment Login