Antik Mısırlıların devasa piramitleri nasıl yaptığı uzun süreler tartışma konusu olsa da son yıllarda yapılan araştırmalar inşa tekniklerini gözler önüne seriyor.
Yıllar öncesinde antik Mısırlılar, Mısır firavunları Keops (Khufu), Kefren (Khafre) ve Mikerinos (Menkaure) için Gize’nin üç piramidini inşa ederken etrafta kameralar yoktu. Hal böyle olunca, bilim insanları bu görkemli anıtların nasıl inşa edildiğini anlamak için parçaları bir araya getirmek zorunda kaldı.
Geçtiğimiz son 20 yılda, yeni keşifler ve çalışmalar sayesinde araştırmacılar piramitler hakkında daha kesin bilgilere ulaştı.
Gize’deki ilk ve en büyük piramit M.Ö. 2551 yılında hüküm sürmeye başlamış Mısır firavunu Keops tarafından inşa edildi. Büyük Piramit olarak da bilinen Keops Piramidi 138 metre yüksekliktedir. Ayrıca Antik Dünya’nın Yedi h-Harikası arasında yer alıyor.
M.Ö. yaklaşık 2520 yıllarında hüküm sürmeye başlayan firavun Kefren’in piramiti Keops Piramidinden az bir farkla daha küçüktür ama daha yüksek bir zeminde inşa edilmiştir. Birçok bilim insanı, Kefren Piramidinin yanında yer alan Sfenks’in Mısır firavunu Kefren tarafından inşa edildiğine inanıyor. Sfenks’in yüzü için de firavun Kefren’in yüzünün model alındığı düşünülüyor. Gize’ye piramit yaptıran üçüncü firavun ise M.Ö. yaklaşık 2490 yılında hüküm sürmeye başlayan Mikerinos. Kendisi 65 metre yüksekliğinde daha küçük bir piramit tercih etmiştir.
Geçtiğimiz son 20 yılda, araştırmacılar piramitlere dair sayısız keşifler yaptı. Bu keşifler arasında Mikerinos Piramidinin yakınında kurulmuş bir kasaba, inşaat bloklarının su üzerinde nasıl kolayca taşınabildiğini gösteren bir araştırma, ve Kızıldeniz’in yakınında bulunan bir papirüs de bulunuyor. Bu bilgiler araştırmacıların Gize piramitlerinin nasıl inşa edildiğini daha iyi anlamalarını sağlıyor.
Gize piramitlerini inşa etmekte kullanılan teknikler, günümüz mühendislerin karşılaşabileceği zorlukların üstesinden gelinerek, yüzyılları aşan bir sürede geliştirildi.
Sir Flinders Petrie’in bulgularına göre, piramitler ilk olarak 5.000 yıl öncesi Mısır’da inşa edilen dikdörtgen şeklindeki mastaba adı verilen mezarlardan doğdu. Firavun Djoser hükümdarlığında (M.Ö 2630) önemli gelişmeler yaşandı. Sakkara’da inşa edilen Djoser’in mezarı önce basit bir dikdörtgen şeklinde inşa edilmeye başlanmıştı. Fakat daha sonra tünellerin ve odaların olduğu 6 basamaklı piramit (step piramit) halini aldı.
Piramit inşaasındaki diğer önemli bir gelişme firavun Snefru hükümdarlığında (M.Ö. 2575) gerçekleşmiştir. Bu dönemde en az üç piramit inşa edildi. İlk doğru piramit Snefru döneminde inşa edildi. Firavun Snefru’nun mimarları basamaklı piramitler yerine yüzeyi pürüzsüz ve düzgün piramitler inşa ettiler.
Firavun Snefru’nun mimarları piramitleri inşa ederken birkaç sorunla karşılaştı. Yaptırdığı piramitlerden biri olan Daşur (Dashur) bölgesindeki Eğik Piramiti olarak bilinen piramitin açısı yarısında değiştiği için bu ismi almıştır. Tasarım hatasından dolayı eğik bir şekle sahip olduğu düşünülür.
Snefru’nun mimarlarını bu hatayı Daşur bölgesinde yer alan ikinci piramitte düzeltebildikleri görünüyor. Kırmızı (Kızıl) Piramit olarak bilinen bu piramit adını kullanıan taşların renginden almıştır. Kızıl piramit, piramit şeklini veren doğru bir açıyla inşa edildi.
Snefru’n oğlu Keops (Khufu) babasından ve önceki atalarından ders alıp dünyadaki en geniş piramit olan Büyük Piramidi yaptırmıştır.
Firavunlar piramitlerin inşaatıyla ilgilenmesi için yüksek rütbeli devlet adamlarını görevlendirirdi. 2010 yılında arkeologlardan oluşan bir ekip Kızıldeniz’deki Wadi al-Jarf bölgesinde firavun Keops dönemine ait bir papirüs keşfetti. Arkeologlar Pierre Tallet ve Gregory Marouard Near Eastern Archaeology dergisinde keşfedilen papirüs hakkında yazdı. Papirüsteki metin Keops’un hükümdarlığının 27. yılında, firavun Keops’un üvey kardeşi olan Ankhaf’ın, firavunun bütün işlerinde yetkili kişi ve vezir (antik Mısır’da firavunlara hizmet eden en yüksek rütbe) olduğu belirtiliyor.
Papirüs’te Ankhaf’ın Firavun Keops’un 27. yılında yetkili kişi olduğu belirtilse de, birçok uzman başka bir kişinin, muhtemelen vezir Hemiunu’un, Keops hükümdarlığının ilk zamanlarında piramit inşaatında yetkili olduğunu düşünüyor.
Araştırmacılar piramitlerin gelişmiş ve karmaşık planlama devresini anlamak için çalışmalar yapıyor. Bu planlar sadece piramitlerin inşaasını değil aynı zamanda bu muazzam yapının yanında inşa edilen tapınakları, tekneler için alanları ve mezarlıkları da kapsıyordu.
Araştırmacılar Mısırlıların, yapıları gerçek kuzeye (coğrafi kuzey) doğru kusursuz bir şekilde hizalayabildiklerini belirtti. Bu da piramitlerin inşasında yardımcı olmuş olabilir. Gize’deki piramitleri inceleyen Antik Mısır Araştırma Derneği (AERA) üyesi mühendis Glen Dash, Keops Piramidinin gerçek kuzeye, derecenin onda biri kesinliğinde hizalandığını belirtiyor. Antik Mısırlıların bunu nasıl yaptığı hala tam olarak bilinmiyor. AERA haber bülteninde geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir raporda Dash, kullanılan yöntemde büyük ihtimalle Kutup Yıldızı (Polaris) gibi batmayan (sirkompolar) yıldızlarla birlikte, ip dizilerinin kullanılmış olabileceğini yazdı.
Geçtiğimiz yıllarda, AERA arkeologları Gize’deki bir limanda kazı ve araştırma yapıyorlardı. Büyük olasılıkla insanlar, malzemeler ve yiyecekler bu limanda taşındı. Piramitlerin dış yüzeyini kaplamak için kireç taşı kullanılırdı. Wadi al-Jarf bölgesinde bulunan papirüs, kireç taşının taş ocaklarından teknelerle piramit alanına birkaç gün içinde taşındığını belirterek Gize limanının önemine değinmiştir.
AERA arkeologların keşfettiği liman Mikerinos Piramidinin yakınlarında olan kasabanın yanında yer almaktadır. Kasaba içerisinde yüksek rütbeli memurlar için büyük evler, askeri birlikler için kışlalar ve birçok kilden mühürün tutulduğu yapılar yer alır. İşçiler ise büyük ihtimalle piramit alanın yakınında yer alan basit evlerde kalıyorlardı.
Birçok arkeolog, Gize’deki üç piramidin hepsi için 10.000’den fazla insanın çalıştığını tahmin ediyor. İnşaatta çalışan işçiler iyi besleniyorlardı. AERA’da baş araştırmacı olan Richard Redding ve meslektaşlarının 2013 yılında yayımlanan çalışması, her gün, piramit işçilerini besleyecek yaklaşık 2 bin kilo et sağlayacak kadar, koyun, keçi ve büyükbaş hayvanların kesildiğini buldu. Bulgulardan “Proceedings of the 10th Meeting of the ICAZ Working Group ‘Archaeozoology of Southwest Asia and Adjacent Areas'” adlı kitapta detaylıca bahsedildi. (Peeters Publishing, 2013). Redding çalışmalarında Gize’de bulunan hayvan kemikleri kalıntılarını ve zorlu şartlarda çalışan bir insanın tahmini besin ihtiyaçları değerlerini kullandı.
Redding ayrıca hayvanların, inşaat alanına Nil Deltası’ndan getirildiğini ve işçileri doyurmak üzere kesilene kadar ağıllarda tutulduğunu buldu.
Et ağırlıklı öğünler, insanları piramitlerin yapımında çalışmaya teşvik etmek için olabilir. Redding 2013 yılında Live Science’a yaptığı açıklamada şöyle söylüyor: “İşçiler büyük ihtimalle burada, köylerinde olduklarından çok daha iyi beslenme imkanı buldular.”
AERA yöneticisi antik Mısır bilimci Mark Lehner ve mühendis David Goodman Keops Piramidinin yapımında kullanılan taşların piramidin güneyinde yer alan nal şeklindeki bir taş ocağından çıkarıldığını söylüyor. Bu bulgular Mitteilungen des Deutschen Archäologischen Instituts adlı dergide 1985 yılında yayımlanmmıştı.
Araştırmacılar, Mikerinos Piramidinin inşasında kullanılan blokların piramidin güney-güneydoğusunda yer alan bir taş ocağından çıkarıldığını söylüyor. Ama Kefren Piramidi yapımında hangi taş ocağının kullanıldığı henüz bilinmiyor.
Tamamlanmak üzereyken, Gize piramitlerinin her birinin dış yüzeyi daha pürüzsüz olan kireç taşıyla kaplandı. Bu kaplamalardan günümüze kadar çok az bir kısmı ulaştı çünkü binlerce yıl boyunca bu kireçtaşı bloklar yerinden çıkarılarak, Mısırda başka inşaatlar için tekrar kullanılmaya devam etti.
Wadi al-Jarf bölgesinde bulunan papirüste kireç taşının Kahire’nin yakınlarındaki Turah bölgesinde yer alan bir taş ocağından çıkarıldığı yazıyor. Taşların kanallar ve Nil Nehri boyunca teknelerle Gize’ye nakledildiği belirtiliyor. Aynı zamanda papirüste, bu mesafe boyunca yapılan bir tekne yolcuğunun 4 gün sürdüğü da belirtiliyor.
Bu taşları kara üzerinden hareket ettirmek için, inşaat işçilerinden oluşan grupların itip çektiği büyük kızaklar kullanıldı. Amsterdam Üniversitesi fizikçilerinden oluşan bir ekip Physical Review Letters dergisinde 2014 yılında yayımlanan bir çalışmada bu konuyla ilgili önemli bilgilere ulaştı. Kızakların önünde bulunan büyük ihtimalle suyla ıslatılıyordu, bu da sürtünmeyi azaltarak kızakların daha kolay hareket etmesini sağlıyordu.
2014 yılında Live Science’a konuşan Amsterdam Üniversitesi fizik profesörü ve çalışmanın başyazarı olan Daniel Bonn şöyle diyor: “Görünüşe göre Mısır çöllerinin kumları ıslatıldığında sürtünme epeyce azalıyor. Böylelikle ıslak kumlarda kızakların çekilmesi için gereken işçi sayısı,kuru kuma göre yarıya düşüyor.” Bilim insanları, Antik Mısır sanat eserlerinin suyun kızağın ön tarafına döküldüğünü gösterdiğini belirtiyor.
Birçok Antik Mısır bilimci, taşların piramide getirilirken kaldırılması için bir rampa sisteminin kullanıldığı konusunda hemfikir. Ama rampaların nasıl tasarlandığı konusunda emin değiller. Rampalara dair çok az kanıt günümüze kadar ulaşabildi ama geçtiğimiz yıllarda rampalara dair varsayımsal tasarımlar ileri sürüldü.
Üç farklı üniversitenin, Mısır Antik Eserler Bakanlığının ve Kültürel Miras, Yenilik ve Koruma Enstitüsü araştırmacılarının başlattığı Piramitleri Tarama (Scan Pyramids Mission) projesi bu konu hakkında yeni veriler sağlayabilir. Bu projede yer alan bilim insanları, farklı teknolojilerinin yardımıyla Gize Piramitlerini tarayarak, inşa tekniklerini canlandırmaya çalışıyorlar.Proje, piramitlerin inşası hakkında yeni bilgilerin yanı sıra piramitlerin içinde keşfedilmemiş odaların olup olmadığını da ortaya çıkartabilir.
Live Science, Owen Jarus, 14 Haziran 2016
You must be logged in to post a comment Login