Uzak geçmişten bu yana iktidarların saygı kazanma, daim olma isteği ve imaj oluşturma yarışı, bu uğurda sanatın da kullanılmasını gerektirdi.
Bu amaç doğrultusunda sanat, insanları yönlendirmek için propaganda aracı olarak eskiden beri sıklıkla kullanıldı. Geçmişten bugüne kadar etkileme aracı olarak siyaset dünyasına tüm incelikleriyle hizmet etti. Tarihe bakıldığında sanatın birçok devlet tarafından iktidarlarının altını çizmek, iktidarlarıyla birlikte elde ettikleri zaferleri yüceltmek, isteneni benimsetmek, statü yükseltmek, düşmanlara korku salmak ve göz dağı vermek için kullanıldığı açıkça görülebilir.
(Antik Kralların Sporu: Aslan Avı)
Mezopotamya topraklarında MÖ 3000’li yıllarda Sümerler ile birlikte gelişen duvar resimleri, kabartmalar, steller, heykellerle ve çeşitli betimlemelerle desteklenmiş tarihsel başarıları konu edinen çivi yazılı metinlerle başlayan propagandif eserler Akad, Asur, Babil ve Persler gibi çağdaş ve ardıl devletlerce de sanatsal ve sembolik manada geliştirilerek devamlılığını korudu. Mezopotamya’da krallar kazandıkları zaferleri, elde ettikleri ganimetleri anlatmak ve göstermek için anıtlar yaptırma gereksinimi duydular.
Bu gereksinimin meydana getirdiği eserlerden biri, Sümer kent devletlerinden olan Lagaş Kralı Eannatum’un Umma üzerine düzenlediği bir seferi anlatan Akbabalar Steli’ydi. (Resim 1) Bu stel bir Sümer kral figürünün kendisini ve egemenliğini sergilediği anıtlardan biriydi. En üstte yer alan frizde Kral Eannatum’un önderlik ettiği ordunun düşmanlarını katlederek ilerlemeleri tasvir ediliyor. Alttaki frizde ise seferin devamı sahneleniyor. Sefer sonunda ise zafer kazanan kral savaş arabasıyla tören alayı eşliğinde fethettiği surlarla çevrilmiş şehre girmekteyken betimleniyor. Ordunun ve Lagaş’ın gücünü vurgulayan stel propagandist ögeler sergiliyor.
Aynı dönemde Sümerlerden sonra bölgede etkin rol oynamaya başlayan Akadların ikinci kralı olan Rimush’un Lagaş Krallığına karşı kazandığı mücadeleyi konu alan Rimush Zafer Steli’nde (Resim 2), Lagaşlar Akad askerleri tarafından katledilirken betimleniyor. Rimush’un burada yüksek rütbeli bir okçu şeklinde tasvir edildiği görülüyor.
Yine bir Akad kralı olan Naram-Sin’in Lullubi kralı Satuni’yi yenilgiye uğrattıktan sonra yaptırdığı bir zafer anıtı olan Naram-Sin Steli (Resim 3), kralın dik yamaçlardan düşman topraklarına geçen bir anlatısını gösteriyor. Stel; savaş sonrası muzaffer olan ve düşmanlarını ayağının altına alan kralı, bu esnada kendisinden merhamet dilenen diğer düşmanları ile birlikte betimliyor. Bu stelde Naram-Sin en önemli figür olarak karşımıza çıkıyor. Düşmanının ve birliklerinin üzerinde konumlandırılan Naram-Sin, diğer figürlerden daha büyük betimlendiği görülüyor.
(Ramses Yalan Propaganda Yapmış Olabilir)
Akbabalar Steli’nden itibaren sürdürülen ülke topraklarının tanrıların mülkü olduğu ve kralların tanrılara ait bu mülkleri korumak için tanrılar tarafından önemli güçlerle donatıldıklarına dair inanışların yansımaları burada da gözleniyor. Zira Naram-Sin’in kafasındaki tanrılara özgü boğa boynuzlu miğfer onun tanrısallığını temsil ediyor, dolayısıyla da bu zaferin onun ilahi statüsünün bir sonucu olduğunu anlatıyor. Verilmek istenen mesaj açıkça Naram-Sin’in gücüne boyun eğmeyenlerin katledilmesinin ilahi bir haklılığa sahip olduğu.
MÖ 2000’li yılların başında Sümer hanedanlığının ikiye bölünmesiyle birlikte Mezopotamya’da meydana gelen yeni devletlerden biri Asur devletiydi. Asurlar uyguladıkları korku politikasıyla bağlantılı olarak, direnen orduları ve şehirleri hunharca katlettiler.
Bu korku politikasıyla şekillenen Asur propagandası, saray yapılarının iç ve dış duvarlarında hikayeci bir anlatıma sahip kabartmalarla karşımıza çıkıyor. İmparatorluk bütünlüğü içinde yaşayan Asurlu olmayan halklar ve komşu krallıklar için, kralın huzuruna çıktıkları saraylar, taht odaları ve kabul salonlarındaki katliam görüntüleri, devletin gücünü yansıtan propaganda araçları oldu. Sanatın görselliği devletin ve hükümdarın şiddetini, ideolojilerini, gücünü yansıtmak, aynı zamanda da orduya ve halka moral vermek için kullanıldı. Bu ideolojik tasvirlerde, Asur kralları Mezopotamyalı öncülleri gibi Tanrı’nın temsilcisi vasfıyla dindar bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor. Bu özellikleri ile krallar, aslında tanrıların isteklerini yerine getiren en önemli yol göstericilerdi. Böylece seferlere çıkıp fetihler yapan ve çevresindeki tüm toplumları vergiye bağlayan kral, yalnızca bir kral değil aynı zamanda tanrısal düzeni yeryüzünde sağlayan ilahi bir varlıktı.
Asurlu kral II. Asurnasirpal’in Nemrut’daki Kuzeybatı Sarayı’nda yer alan bir kabartmada (Resim 4) tipik bir Asur aslan avı sahnesi betimlendiği görülüyor. Kral II. Asurnasirpal, kraliyet savaş arabasında duruyor ve sıçrayan yaralı bir aslanı avlamak üzere tasvir ediliyor. Yine II. Asurnasirpal dönemindeki bir başka Asur kabartmasında (Resim 5) bir savaş seferinin tüm aşamalarını görmek mümkün. Bir kaleye yapılan kuşatmanın detaylarını gösteren bu kabartmanın gerçek ve inandırıcı sahneleriyle muzaffer komutanını yücelten bir eser olduğu aşikar. Düşürülen kale ve şehir surları ile birlikte yalnızca basit savaş sahneleri görülmüyor. Aynı zamanda kabartma, kullanılan askeri taktikler, üstün savaş araçlarıyla birlikte izleyenlere Asur’un dönemin askeri açıdan süper güç olduğunu anlatan propagandist ögeler sunuyor. Savaşta ölen ve yaralanan insanlardan hiçbirinin Asurlu olmayışı kabartmanın taşıdığı propaganda amacını böbürlenme duygusuyla gözler önüne seren başka bir ayrıntı.
Zaferlerini ve başarılarını dikilitaşlarla ve sarayının duvarına yaptırdığı kabartmalarla, ilahi destekle kazandığı sınırları da stellerle ölümsüz hale getiren III. Şalmanezer’in propagandasının en bilinen eserleri ise Kalhu’da bulunan Siyah Obelisk (Resim 6-7) ve Balawat Kapıları üzerindeki tunç kabartmalar.
Bu iki eser de ortak olarak acımasız savaşlarla kazanılan kentleri, itaat eden düşmanları, seferler sonucu fethedilen kentlerden ele geçirilen ganimetleri, alınan haraçları ve esir edilen halkları konu ediniyor. Siyah Obelisk’te, dört yönde beşer adetten toplam yirmi sahnede Asur kralı önünde eğilen ve haraç takdim eden yirmi farklı kral betimleniyor. Balawat Kapıları içinde III. Şalmanezer’in sarayına ait olan kapılarda (Resim 8-9) ise Şalmanezer’in bizzat katıldığı on bir yıllık seferler, bu seferler sonucu fethedilen şehirler ve kuşatılan kaleler, krala itaat edip boyun eğen halklar, elde edilen haraç ve ganimetler, aslan ve boğa avları gibi konular birbirinden yazılar ile ayrılan bronz bantlar içerisinde kabartma olarak tasvir ediliyor.
Ninova’daki kraliyet sarayı için yapılan çok sayıda panelden oluşan oldukça uzun Aslan Avlayan Asurbanipal kabartmasında (Resim 10) Asurbanipal av hazırlığı sırasında ve çeşitli şekillerde aslan avlarken betimleniyor. O dönemde aslanlar doğadaki şiddetin sembolü olarak görülürdü ve yalnız krallar tarafından avlanabileceklerine inanılırdı. Aslan avlayan kral, aynı zamanda sembolik olarak doğaya ve halkına hükmeden, şehrinin ve halkının emniyetini sağlayan kudretli lider olurdu.
Asurbanipal’in sarayının bahçesinde zevcesi ile şarap içtiği bir anı betimleyen bir kabartma (Resim 11) müzisyenleri ve ziyafet görevlileri ile birlikte bir başarı kutlaması olarak görülebilir. Zira dikkatlice bakıldığında ağaçlardan birinde Elam kralı Teuman’ın kesik başının asılı olduğu görülüyor. (Resim 12) Tüm bu bahçe, ağaç, ziyafet ve müzisyenlerle sağlanan eğlence tasvirinin uyandırdığı güzel hisler karşısında, ağaçta asılı kesik baş soğuk ve sert bir unsur olarak korkutuculuğu ile insanı etkisi altına alıyor. Bu yönüyle krallığın zenginliğini gözler önüne sererken aynı zamanda düşmana göz dağı verir bir niteliğe sahip.
Babil İmpatorluğunun ilk kralı Hammurabi’nin güneş tanrısı olan, adalet ve eşitlik tanrısı olarak da tanınan Şamaş’tan yasaları alırken betimlendiği stel, (Resim 13-14) kralı bu dünya ile öteki dünya arasında bir aracı, Tanrı’nın bu dünyadaki temsilcisi olarak sergiliyor. Burada kralın askeri ve siyasi gücüyle değil, yalnızca ilahi kudretiyle imaj oluşturduğu görülüyor.
Pers Akhamenid kralı I. Darius tarafından yaptırılan, Kirmanşah bölgesinde yer alan Bisütun Dağının bir uçurumuna kazınmış Behistun Yazıtları, (Resim 15) ataları ve soyları da dahil olmak üzere Darius’un kısa bir otobiyografisiyle başlayarak, bastırdığı isyanlarla ve gerçekleştirdiği savaşlarla devam ediyor. Kabartmalarda Darius, onun askeri kişiliğini gösteren elindeki sadakla tasvir ediliyor. Ayakları altında ise düşmanı sırt üstü yatıyor. Darius’un ezdiği düşman (Gaumata) henüz yaşıyor ve Darius’un onu bağışlaması için yalvarır vaziyette. Gaumata’nın arkasında elleri kolları bağlı bir biçimde boğazlarından zincirlenerek sıraya sokulan isyancılar da onun gibi cezalarını çekmeyi bekliyorlar. Bu politik propaganda Mezopotamyalı öncüllerdeki gibi aynı zamanda dini referanslarla da destekleniyor.
Zerdüşt dini o dönemde devlet diniydi ve Zerdüşt öğretisinin temelinde yaşamın aslında iyi ve kötünün mücadelesi olduğu yatıyordu. Yaşamda iyi ve doğruyu Ahura Mazda, kötü ve yanlışı ise Ahriman temsil ediyordu. Yazıtlarda da anlatıldığı gibi Darius da birçok Pers imparatoru gibi Ahura Mazda’nın temsilcisiydi ve amacı onun iyiliğini ve düzenini yaymaktı. Burada tanrısal üstünlüğü ile kralın iktidarının meşrulaştırıldığı görülüyor. Sümerlerde karşılaşılan ilk propagandist örneklerden önce sanat; dinsel ögeleri ve yaşam stillerini yansıtırken topraklar genişledikçe, devletler büyüdükçe ve rekabet arttıkça iktidarın kudretini, görkemini, kralın kahramanlıklarını ve zaferlerini yansıtmaya başladı.
Örnekleri bunlarla sınırlı olmayan sanatın bir propaganda aracı olarak kullanılması durumu, pek çok kültür ve devlet için geçerli olmuş bir gerçek. İktidarlarını ayakta tutmak, daha çok saygı görmek, düşmanları yıldırmak, halkı ikna etmek gibi amaçlarla üstünlüklerini kabul ettirme ve iktidarlarını meşrulaştırma çabasına giren devletler ve krallar, toplumlar ve uluslararası propagandalarında sanatın çeşitli dallarına başvurmaktan, bunun yanında da arkalarına tanrısal destekler almaktan geri durmadılar. Sanatla gelişen bu politik seferberlik eskiden beri farklı şekiller alarak gelişimini her zaman devam ettirdi ve ettiriyor.
AKDAĞ, Çağlar; ÜRKMEZ, Özden, “Antikçağ’ın Uluslararası Politikalarında Propaganda Aracı Olarak Kullanılan Heykeltraşlık”, Amisos, 2018, 3/5, ss.322-340
PEKŞEN, Okay, “Eski Mezopotamya’daki Savaşlarda Tanrıların Rolü”, Journal of History Studies, 2016, 8/2, ss.55-66
SEVİN, Veli, Assur Resim Sanatı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2010, ss.74-75
HARMANŞAH, Ömür, “Eski Yakındoğu’da Kent, Bellek, Anıt”, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2015, ss.131-133
Uludağ Üniversitesi, Sanat Tarihi Lisans Düzeyi, Yedinci Yarıyıl “Yaratıcılığın Tarihi” Ders Notları.
You must be logged in to post a comment Login