Roma’da ortaya çıkarılan 2.000 yıllık şaheser o kadar gerçekçiydi ki, bunun ünlü Rönesans sanatçısının eseri olduğundan şüpheleniliyordu.
2.000 yıllık Laocoon heykeli 16. yüzyılda Roma’da gün yüzüne çıkarıldı. Ünlü sanatçı Michelangelo’nun heykelle yakından ilgilenmesi, heykeli yapan kişinin aslında kendisi olduğu iddialarını da beraberinde getirdi.
Vatikan Müzesi’ndeki bir heykel, Sekizgen Avlu’yu turlayan ziyaretçileri acı dolu bir sahneyle selamlar. Laocoon ve Oğulları isimli bu heykel, kendilerini saran yılanlardan kurtulmak için beyhude bir mücadele veren dehşete kapılmış bir adam ile iki genç oğlunu temsil eder. Heykelde, yılanlardan kurtulmak için umutsuzca gerilen Laocoon bir yılan tarafından ısırılmak üzereyken tasvir edilmiş.
Mermerde korku üzerine bir çalışma olan eser, İngiliz klasikçi Nigel Spivey tarafından Batı sanatında “insan ıstırabının prototipik simgesi” olarak tanımlandı.
(Antik Yunan Sanatı Günümüzü Hâlâ Nasıl Şekillendiriyor?)
Troyalı rahip Laocoon ile oğullarının başlarından geçenler farklı kaynaklarda farklı şekillerde anlatılsa da, Virgilius’un MÖ 19 yılında tamamladığı Aeneis isimli eserinde geçen öykü en bilinen anlatılardan.
Eserin Troya Savaşı’nın sonunu anlatan kısmında Laocoon, Yunanların gönderdiği tahtadan atın bir tuzak olduğunu düşünür ve mızrağıyla ata saldırır. Bunun üzerine oğullarıyla beraber deniz yılanlarının saldırısına uğrar. Bunun ilahi bir ceza olduğunu düşünen Troyalılar, tanrıları yatıştırmak için atı şehre sokarlar.
Olağanüstü Bir Keşif
Laocoon ve Oğulları heykelinin gün yüzüne çıkarılması Rönesans dönemindeki en önemli olaylardan birisiydi. Zira heykelin etkisine, Michelangelo başta olmak üzere pek çok Rönesans heykeltıraşının üslubunda rastlanabilir.
1506 yılının Ocak ayında, Felice de Fredis adlı bir kişi Roma’daki Esquiline Tepesi’nin yamacında bulunan arazisinde bir üzüm bağının inşaatına başlanmasını emretti. O dönemler Roma’da kazı yapan birisi için yazıtlara, altın sikkelere, heykellere rastlamak oldukça sıradandı, ancak 14 Ocak’ta kazıcıların rastladığı şey tek kelimeyle olağanüstüydü: Toprağın altında, içinde harikulade güzellikte, gerçek insan boyutlarında, mermerden yapılma heykeller bulunan bir bölme vardı.
Heykeldeki figürler göz kamaştırıcıydı ancak çeşitli yerleri kırılmıştı. Adamın sağ kolu eksikti, iki çocuğun ise çeşitli yerleri kırıktı. Papa II. Julius’un yüzyıllarca toprağın altında kalmış olan bu olağanüstü heykellerden haberdar olması ise fazla uzun sürmeyecekti.
Roma’nın klasik geçmişinden kalma eserlere düşkünlüğüyle bilinen II. Julius, keşfedilen eserleri incelemesi için mimarı Giuliano da Sangallo, gelecekte kardinal olacak Jacopo Sadoleto ve heykeltıraş Michelangelo’dan oluşan bir temsilci heyetini görevlendirdi. Eseri inceleyen temsilciler heykeli hemen tanıdılar. Oğlunun aktardığına göre, Sangallo eseri görür görmez bunun “Plinius’un bahsettiği Laocoon” olduğunu söyledi.
Rönesans döneminde sanatçılar ve bilim insanları Klasik Çağ’a büyük saygı duyuyorlar, eskinin değerlerini kendi çağlarına taşımak için çabalıyorlardı. Sangallo gibi eğitimli kişiler Yaşlı Plinius’un tarih, bilim ve sanat alanlarında çeşitli bilgileri derlediği Naturalis Historia (Doğal Tarih) isimli eserinden haberdardı. Bu eserde isimleri Hagesander, Polydoros ve Athenadoros olan Rodoslu zanaatkarlar tarafından tek bir mermer bloğundan yapılmış bir heykelden bahsedilmekteydi ve eserde yazdığına göre bu heykel Laocoon ve oğullarını yılanlar tarafından sarılmış bir halde temsil eder.
Restorasyon Çalışmaları
Heykel 1506 Mart’ında, Vatikan’daki Belvedere avlusuna taşındı. Her ne kadar heykelin temsil ettiği kişilerin kimliği çabucak anlaşılmış olsa da hâlâ cevaplanmayı bekleyen sorular vardı. Heykel, Plinius’un tanımına tamamen uysa da bir istisna vardı: Plinius, heykelin tek bir mermer bloğundan yapıldığından bahsetmişti, bulunan heykel ise sekiz kadar farklı parçadan oluşmaktaydı. Bilim insanları heykeli kimin ne zaman yaptığını ve neden böylesine bir ıstırabı sanata yansıtmak istediklerini merak ediyorlardı.
Analizlerinin bir parçası olarak, sanatçılar heykelin kayıp parçalarıyla ilgili farklı fikirler öne sürdüler. 1510 yılında, Bramante’nin gözetimi altında düzenlenen bir yarışmada, Laocoon’un kayıp sağ kolunun nasıl restore edilmesi gerektiği hakkında öneriler değerlendirildi. Michelangelo, kolun geriye doğru bükülmüş şekilde restore edilmesini önerdi, bu şekilde Laocoon’un kendini kurtarmak için harcadığı çılgınca çaba gösterilebilecekti. Michelangelo’nun rakibi ve yarışmanın hakemi olan Raphael ise kolun yana doğru açık olduğu bir pozu seçti, 1520 yılında da heykel buna göre restore edildi.
Yoksa Heykeltıraş Michelangelo Muydu?
Michelangelo’nun Laocoon heykeliyle yakından ilgilenmesi ve sonraki eserlerinde de heykelden esintilerin olması keşfe her zaman küçük bir şüphe penceresinden bakılmasına sebep oldu. Hatta, Columbia Üniversitesi’nden sanat tarihçisi Lynn Catterson işi Laocoon heykelini yapan heykeltıraşın aslında Michelangelo olduğunu iddia etmeye kadar götürdü.
Catterson, Michelangelo’nun 1501 yılında yaptığı bir çizimle Laocoon heykeli arasındaki benzerliğe dikkat çekerek Michelangelo’nun heykeli gizlice yapıp bir şekilde gün yüzüne çıkmasını sağlamış olabileceğini iddia etti. Eleştirmenler ise böyle bir tasarının gerek lojistik gerek finansal engeller sebebiyle gerçekleştirilemeyeceğini belirtiyor. Çoğu tarihçi heykelin ya Helenistik dönemde, heykel sanatında dinamizmin en parlak dönemini yaşadığı MÖ 4. ila 1. yüzyıllar arasında yapılmış orijinal bir eser olduğu ya da orijinal eserin Roma döneminde üretilmiş bir kopyası olduğu konusunda hemfikir.
Plinius’un ansiklopedik eseri bu konuda çok önemli ipuçları sunuyor. Naturalis Historia, Roma İmparatoru Titus’a adanmıştı. Titus’un sarayının bulunduğu bölge Maecenas Bahçeleri ile heykelin bulunduğu araziyi kapsıyordu.
Tarihçiler Plinius’un bahsettiği heykeltıraşların ne kimliklerini biliyorlardı, ne de Titus döneminde mi yoksa daha önce mi yaşadıkları konusunda herhangi bir bilgi bulabiliyorlardı. 1957 yılında, Roma yakınındaki bir sahilde bulunan Sperlonga’daki bir yapay mağarada kazı çalışmaları yürütülüyordu. İmparator Tiberius’un villasının bulunduğu arazinin kapsadığı bu mağaranın içerisinde çeşitli heykeller bulundu, üstelik, bu heykeller Plinius’un Laocoon heykelinin heykeltıraşları olarak bahsettiği kişilerin isimlerini taşıyordu.
Heykeltıraşların Titus’tan önce yaşadıkları kesindi. Türkiye’deki Pergamon antik kentinde 1880’li yıllarda bulunan bir heykel, üslup olarak Laocoon heykelindeki yılanları andıran kıvrımlı figürler barındırıyordu. Sperlonga’nın keşfedildiği zamanlarda, tarihçiler Pergamon’da yapılan bu keşiften haberdardılar. MÖ 1. yüzyılın sonlarına doğru Laocoon heykelini ortaya koyan heykeltıraşların Bergama usulünden esinlenmiş olmaları gayet mümkündü, belki de heykel kayıp bir bronz heykelin mermer kopyasıydı.
Ölümsüz Eser
Laocoon ve Oğulları, tarih boyunca farklı kişiler için farklı anlamlar taşıyan bir eser olageldi. Romalılar için, bu heykel Aeneas’ın Roma’nın temellerini atmasını temsil ediyordu, Rönesans bilginleri için ise hayran oldukları Helenistik sanatın dinamizmi ve natüralizmi bu eser sayesinde gözler önüne seriliyordu.
Laocoon heykeli, çağlar boyunca popülerliğini korudu. Napolyon, heykeli Vatikan’dan alıp 1798 yılında Louvre Müzesi’ne yerleştirdi. 1816’da heykel Vatikan’a geri döndü.
1905 yılında antikacı Ludwik Pollag, Laocoon heykelinin bulunduğu yerin yakınındaki bir heykel atölyesinde mermer bir kol keşfetti. Kolun boyutu ve yapılma usulü Laocoon heykelininkine uyuyordu. 1957 yılında Vatikanlı yetkililer bulunan parçanın Laocoon’un ünlü kayıp kolu olabileceğini belirttiler. Bunun üzerine kol heykele takıldı. İlginç olan ise bulunan kolun gerçekten de geriye doğru bükülmüş halde yapılmış olmasıydı, yani aynen Michelangelo’nun 450 yıl önce söylediği gibi.
National Geographic. 15 Temmuz 2021.
You must be logged in to post a comment Login