Meşhur Dinozor, Kertenkeleden Çok Kuşa Benziyordu

Yeni fosil keşifleri ve Dilophosaurus’un ayrıntılı analizi, ibikli dinozorun gerçekte nasıl göründüğünün ilk net resmini üretti.

Bir sanatçının, son araştırmaları göz önüne alarak yaptığı, Dilophosaurus’a ait tasvir. C: Brian Engh / The Saint George Dinosaur Discovery Site

Dilophosaurus adlı dinozor, filmlerden müze sergilerine kadar popüler kültüre hiç de uzak değil. Birçoğumuz onu, kafasının üzerinde iki tane kürek benzeri ibik bulunan, boynunun etrafındaki hareketli yakasıyla zehir tüküren bir canavar olarak resmedildiği “Jurassic Park” filminden hatırlıyoruz.

Filmdeki dinozor, büyük oranda hayal ürünü; fakat Dilophosaurus fosilleri üzerine yapılan ve Journal of Paleontology adlı dergide yayımlanan yeni kapsamlı analiz, bu konudaki yanlışları düzeltmeye yardımcı oluyor. Filmlerdeki küçük kertenkele benzeri dinozorun aksine gerçek Dilophosaurus, 6.10 metreye kadar ulaşan uzunluğuyla zamanının en büyük kara hayvanıydı; ayrıca günümüz kuşlarıyla çok daha fazla ortak noktası vardı.

(Antik Timsahlar, Dinozorlar Gibi İki Ayak Üzerinde Yürüyordu)

Dilophosaurus, 183 milyon yıl önce Erken Jura Dönemi’nde yaşadı. Ekranlardaki şöhretinin aksine bilim insanları, dinozorun nasıl göründüğü ve soy ağacının neresinde yer aldığı hakkında çok az şey biliyordu.

“Muhtemelen hem en iyi hem en kötü tanınmış dinozor diyebiliriz.” diyor başyazar Adam Marsh. “Bu çalışmaya kadar, Dilophosaurus’un nasıl göründüğünü veya nasıl evrimleştiğini kimse bilmiyordu.” Bu sorulara cevap aramak amacıyla Marsh, Austin’deki Teksas Üniversitesi Jackson Jeoloji Bilimleri Fakültesi’nde doktorasına devam ederken, en eksiksiz beş Dilophosaurus numunesinin analizini yürüttü.

Analiz, üzerinde çalışılan beş Dilophosaurus numunesinden ikisini keşfeden, profesör Timothy Rowe’un eş yazarlığında yürütüldü.

Dilophosaurus wetherilli’ye ait sağ arka ayak; gerekli izin alınarak, Navajo Nation adlı alandan toplandı. C: Matthew Brown / UT Austin Jackson School of Geosciences

Araştırma, keşfedilen ilk Dilophosaurus fosiline yani kendisinden sonraki tüm Dilophosaurus keşifleri için standart oluşturan numuneye kadar uzanan karmakarışık araştırma kayıtlarına netlik kazandırıyor. Fosil, alçı kullanılarak onarılmıştı ancak bulguyu betimleyen 1954 yılına ait akademik bildiri, onarılanın ne olduğu hakkında çok da açık bilgiler içermiyor. Marsh’ın söylediğine göre bu durum, erken dönem çalışmaların ne kadarının gerçek fosil kayıtlarına dayandığını belirlemekte zorluk çıkarıyor.

Erken tasvirler, dinozoru, ince bir ibik ve zayıf bir çeneyle karakterize ediyordu. Bu tür tasvirlerden biri; Dilophosaurus’un, “Jurassic Park” kitabı ve filmindeki, onu avına zehriyle boyun eğdiren narin yapılı bir dinozor olarak gösteren tasviri için ilham kaynağı oldu.

(Teruzorlar, Modern Uçuş Problemlerimizi Çözebilir)

Fakat Marsh, tam tersinin doğru olduğunu keşfetti. Çene kemikleri, güçlü kaslar için iskele görevi görüyordu. Ayrıca fark etti ki bazı kemikler, çift ibik de dahil, iskeleti sağlamlaştırmış olabilecek hava ceplerine sahipti.

“Hava cepleri bir tür baloncuklu ambalaj malzemesi gibi; kemikleri koruyor ve güçlendiriyorlar.” diyor Marsh. Bu hava keseleri, sadece Dilophosaurus’a özel değil. Günümüz kuşları ve dünyanın en heybetli dinozorları da havayla dolu kemiklere sahip. İki durumda da hava keseleri yükü hafifletiyor, bu da büyük dinozorların hantal vücutlarını idare edebilmelerini ve kuşların havalanmalarını sağlıyor.

Bilim insanları Dilophosaurus’un kafatasının güçlü çene kasları için iskele görevi gördüğününün kanıtlarını buldu. Bu durum, bilim camiası ve popüler kültür tarafından desteklenen “dinozorun narin ve ince yapılı olduğu” görüşünü paramparça etti. C: Brian Engh

Birçok kuş hava keselerini diğer fonksiyonları yerine getirmek amacıyla kullanır. Bunlar, çiftleşme ritüeli sırasında derideki esnek alanları şişirmek olabileceği gibi, patlama sesi yaratmak ve ısıyı dağıtmak da olabilir. Hava keselerinin ve Dilophosaurus’un sinüs boşluklarından ibiklerine ulaşan kanalların karmaşık düzeni, dinozorun, tepesindeki başlık sayesinde benzer beceriler sergilediği anlamına geliyor.

Marsh’ın incelediği numunelerin tümü, Navajo Nation adlı alana ait olan, Arizona’daki Kayenta Formasyonu’ndan geldi. California Üniversitesi Paleontoloji Müzesi, numunelerden üçünü himayesi altında tutuyor. Rowe tarafından keşfedilen iki numune ise Jackson Fakültesi Dünya Tarihi Müzesi’nin gözetiminde duruyor.

“Müzemizin en önemli sorumluluklarından biri de bulguların düzenlenmesi.” diyor Omurgalı Hayvan Paelontoloji Koleksiyonu müdürü Matthew Brown. “Bu ikonik Navajo Nation fosillerinin araştırma ve eğitim yardımı aracılığıyla dünya ile paylaşılmasına yardımcı olacağımız ve onları gelecek nesiller adına koruyacağımız için oldukça heyecanlıyız.”

Fosillerin birbirleriyle nasıl karşılaştırıldığını öğrenmek amacıyla Marsh, her fosilin yüzlerce anatomik karakteristiğini kaydetti. Daha sonra numunelerin ilk fosille nasıl karşılaştırıldığını anlamak için bir algoritma kullandı; algoritma, tümünün gerçekten de Dilophosaurus fosilleri olduğunu doğruladı.

Yeniden düzenlenmiş Dilophosaurus kaydı, paleontologların numuneleri tanımlamalarına yardımcı olacak. Marsh, araştırmanın çoktan faaliyete geçirildiğini söylüyor. Analizinin tam ortasında, Jackson Fakültesi’ndeki Dilophosaurus koleksiyonu arasında küçük bir kafatası parçası keşfettiğini de ekliyor.

“Fark ettik ki bulduğumuz kafatası parçası yeni bir tür dinozora ait değildi, yavru Dilophosaurus’a aitti ki bu çok heyecan verici.” diyor Marsh.


University of Texas at Austin. 7 Temmuz 2020.

Makale: Marsh, A. D., & Rowe, T. B. (2020). A comprehensive anatomical and phylogenetic evaluation of Dilophosaurus wetherilli (Dinosauria, Theropoda) with descriptions of new specimens from the Kayenta Formation of northern Arizona. Journal of Paleontology, 94(S78), 1-103.

Kocatepe Üniversitesi'nde Hukuk okuyor. Dil, tarih ve arkeoloji alanlarında kendini geliştiriyor.

You must be logged in to post a comment Login