Erken popülasyonlar, yarı eşitlikçi avcı-toplayıcı toplumlardan orta ve geç Holosen dönemde merkezi bir otorite tarafından yönetilen topluluklara geçiş yaptılar, ancak bunun nasıl gerçekleştiği hala antropologların kafasını kurcalıyor. Maine Üniversitesi liderliğindeki bir grup araştırmacı, nüfus büyüklüğünün ve yoğunluğunun önemli itici güçler olduğunu iddia ediyor.
Antropoloji profesörü Paul Jim Roscoe, siyasal merkezileşmede demografinin rolünü vurgulayan bir model olan Güç Teorisi’nin geliştirilmesine öncülük etti. Bu modeli, Peru’daki tarih öncesi kuzey kıyı toplumlarındaki güç dinamiklerindeki değişime uyguladı.
Teoriyi test etmek için, antropoloji, kuaterner ve iklim çalışmaları profesörü Daniel Sandweiss ve Utah Eyalet Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacısı Erick Robinson, günümüzden önce 10.000 ila 1.000 yılları arasından, 755 radyokarbon tarihinden bir toplam olasılık dağılımı (SPD) oluşturdu.
Ekip, Güç Teorisi’nin ilkeleri veya nüfus yoğunluğu ve büyüklüğünün siyasi merkezileşmeyi etkilediği ve erken Peru toplumlarındaki güç dinamiklerindeki değişim arasında bir korelasyon buldu.
(Tarım ve Toplumsal Hiyerarşideki Yoğunlaşma Birlikte Yaşandı)
“İnsanların sadece 5-10.000 yıl arasında, kimsenin kimseyi bir şey yapmaya zorlamadığı küçük avcı-toplayıcı gruplardan, muazzam güce sahip ve birkaç kişi tarafından yönetilen devasa endüstriyel devletler seviyesine nasıl ulaştığıyla her zaman ilgilenmişimdir. Saha çalışmamdan ve Yeni Gine’deki diğer araştırmalardan, liderlerin çoğunlukla büyük, yüksek yoğunluklu popülasyonlarda ortaya çıktığı anlaşıldı ve bunun nedeni Güç Teorisi’yle açıklanabildi. Maalesef, arkeologların geçmişte popülasyonların büyüklüğü ve yoğunluklarını ele alması yakın zamana kadar zordu. SPD teknikleri, bu önemli değişiklikleri insan sosyal yaşamının bu dramatik dönüşümü nasıl geçirdiğini anlamaya çok yardımcı oldu.’’ diyor Roscoe.
Bilim insanları daha önce Peru’nun kuzey kıyısındaki nüfusun Geç Pre-seramik, Initial, Erken Horizon ve Erken Intermediate dönemlerde (ya da günümüzden önce 6.000 – 1.200 yılları arasında) arttığını öne sürmüşlerdi. Roscoe ve meslektaşlarının oluşturduğu SPD bu fikri doğruluyor.
Araştırmacılara göre kıyı ovasına yerleşen ilk insanlar, ilk önce düşük yoğunluklu gruplarla ya avcı-toplayıcılık yapıyorlardı ya da bahçeciliğe henüz başlamışlardı. Geç Preseramik dönemden bir milenyum sonra, bazı gelişmeler, artan etkileşim ve paylaşılabilir kaynaklar doğurdu. İnsanlar tarıma başladı, sulama sistemleri geliştirdi ve zaman geçtikçe daha yerleşik hale geldi. Sonunda, dünyanın ilk yönetimlerinden bazıları kuruldu.
Nüfus büyüklüğündeki ve yoğunluğundaki artışla desteklenen tarım, sulama ve yerleşikliğin başlangıcı ve gelişimi, politikacıların başkaları ile etkileşime geçme ve manipüle etme kapasitesini güçlendirdi. Araştırmacılara göre, sonuç olarak siyasi merkezileşme ve hiyerarşi oluştu.
Roscoe ve meslektaşları, radyokarbonlu SPD’ler aracılığı ile erken Peru topluluklarında çiftçilik, sulama ve yerleşimden kaynaklanan merkezi otoritelerdeki artışın, nüfus büyüklüğündeki artışla aynı zamana denk geldiğini gösterdiler. Çalışmalarının sonuçları, “Güç Teorisi’nin beklentileri ile Peru’nun kıyı antik çağları hakkında şu anda bilinenler arasında geniş, düşük çözünürlüklü bir uyuşma” olduğunu gösterdi.
Proje aynı zamanda, tarih öncesi politik merkezileşmenin büyümesinde demografinin etkisini inceleme konusunda SPD’lerin kapasitesini vurguluyor. Ancak bu etkinin kapsamını belirlemek ek çalışma gerektiriyor.
Roscoe, “Bu çalışmanın, dünya üzerindeki güç merkezlerinin ortaya çıkması ve gelişmesinde demografinin rolünü anlamak için SPD’lerin değerini göstermesini umuyoruz.’’ diyor. “Şu anda ihtiyacımız olan şey SPD veritabanlarımızın boyutunu arttırmak ve içerdiklerini bildiğimiz bazı zayıflıkları filtrelemek.”
University of Maine. 30 Kasım 2020.
Makale: Paul Roscoe et al. (2020). Population Density and Size Facilitate Interactive Capacity and the Rise of the State, Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Science.
You must be logged in to post a comment Login