Medyanın Arkeoloji Cehaleti ve Kutsanan Definecilik

Ülkemiz arkeolojik açıdan abartısız dünyanın en zengin ülkesi. Anadolu’nun her tarafında geçmiş uygarlıkların bize miras bıraktığı binlerce yerleşim var. Fakat bu zenginliğin kıymetini ne ülke olarak ne de millet olarak bilmiyoruz. Arkeoloji bilinci ya da Kültürel Miras bilinci, adına ne dersek diyelim ne yazık ki yıllardan beri bireylere kazandırılamayan bir yeti. Bu bilinçsizlik toplumda olduğu kadar, hatta olduğundan fazla yönetici kesiminde ve medyada da söz konusu.

Medyanın Arkeoloji Cehaleti ve Kutsanan Definecilik

Birkaç gün önce Habertürk, Sabah gibi gazetelerde ve İhlas Haber Ajansı’nda Muğla’da 500 trilyonluk bir hazine haberi geçildi. Haberin içeriğindeki bilgisizlik, saçmalık, söylenenlerin bilim temelinden uzaklığı, kültürel miras bilinçsizliğinin toplumda yarattığı batıl inancı bir kez daha sergilemiş oldu. Haberdeki şahsın hezeyanlarının da medyada haber değeri görmesi içinde olduğumuz cehaletin ne kadar vahim bir boyutta olduğunu gösteriyor. Bu medyanın ilk vukuatı değil esasında uzun zamandan beri takip ettiği bir haber yapma formu. Definecilik, eski eserlerin maddi değeri, altın bulunması teşvik edilir bir şekilde yıllardan beri sunulmakta, halktaki “kısa yoldan köşeyi dönme” hevesi medya tarafından pompalanmaktadır. Sadece gazeteler değil televizyon kanalları da aynı damarı sürekli kullanmaktan çekinmemektedir. Bu durumun binlerce örneğine basit bir Google araması ile herkes ulaşabilir. “Kazanlar dolusu atın var”, “Burada Servet Yatıyor”, “Bir Kamyon Altın bulundu” gibi başlıklar ile verilen haberler ve daha nicesi.

Muğla'da 500 Trilyon Dolarlık Define: İlluminati, Uzaylı, Truva, Dış Mihrak

Medyanın bu konuda tavrı mevcut bilinçsizliğin korunmasından başka bir işe yaramamaktadır. Bu yaklaşımın kökten değişmesi ve terk edilmesi gerekmektedir. Hürriyet yazarı Ömer Erbil ve NTV’den Ahmet Yeşiltepe ile birlikte 2015 yılında gerçekleştirdiğiniz “Arkeoloji ve Medya” panelinde bu sorunları masaya yatırmıştık. Ömer Erbil, Kültürel Miras tahribatının medyada yer bulmasını ve korunmasının sağlanmasında son derece kritik haberler yapmakta ve önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Ahmet Yeşiltepe NTV’de yaptığı Müze Ziyaretçisi programı ile kültürel mirasa nasıl davranılması gerektiğini ve hayatımızda nasıl yer edineceğini çok isabetli bir şekilde uygulamalı olarak göstermektedir. Fakat bu çabalar kişilere bağlı kalmakta kurumsal kültürdeki yeri büyümemektedir. Nitekim her iki isimde kendi camialarında bu meselelerle ilgilendikleri için biraz da garipsendiklerini söylemişlerdi. İşte bu atmosfer değiştiğinde gerek medyadaki cehalet gerekse toplumdaki bilinçsizlik halinin uzun vadede giderilmesi söz konusu olabilir.

Burada arkeologların da kusurlarını görmesi gerekiyor. Türkiye’de toplumun bilinçlenmesi ve kültürel miras bilincinin yerleştirilmesi için arkeologların yeterli çabayı gösterdiği söylenemez. Arkeolojik kazıları gerçekleştirmek, okulda öğrencilere ders vermek ve bilimsel toplantılarda konuşmak toplumun bilinçlenmesini sağlamamaktadır. Dünyada Public Archaeology olarak isimlendirilen “Topluma Yönelik Arkeoloji ya da Kamusal Arkeoloji” ülkemizde daha fazla önemsenmeli, kazmak yerine toplumun eğitilmesi daha öncelikli bir hale getirilmelidir. Bu konuda başta Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve Doç. Dr. Necmi Karul olmak üzere bazı akademisyenler önemli başlangıçlar yapmışlardır. Bu adımların desteklenmesi ve takip edilmesi gerekmektedir.

Muğla'da 500 Trilyon Dolarlık Define: İlluminati, Uzaylı, Truva, Dış Mihrak

Kültürel Miras Bilinci Konusunda Medyada Ne Yapılabilir?

Öncelikle televizyonlarda ve gazetelerde definecilikle ilgili haberlerin sunulmasına son verilmelidir. Gazetelerde; kültürel miras bilinci, arkeolojinin ne olduğu, defineciliğin sosyal ve psikolojik açıdan zararları ile ilgili daimi köşeler olmalıdır. Arkeoloji ve gazetecilik bölümü öğrencileri arasından arkeoloji muhabirliği yapabilecek kişiler seçilerek yetiştirilmelidir. Bu kişilere staj imkanı medya grupları tarafından sağlanmalıdır.

Televizyonlarda topluma arkeolojiyi anlatacak daimi programlar yapılmalıdır. Bu programlarda geçmişin günümüze etkisi, arkeolojinin insanlık tarihi için önemi, müzelerin modern hayattaki yeri ve özellikle çocukların gelişimindeki önemi, turizm potansiyeli, eski eserlerin korunmasının gerekliğini anlatılmalıdır. Arkeolojik eser ve Kültürel Miras ile ilgili kavramların anlatıldığı reklam aralarında dönebilecek 2-5 dakikalık yapımlar kolay bir bilgilenme sağlayabilir.

Popüler dizilerde yer alacak arkeoloji ile ilgili karakterler ya da müzede çalışan yan karakterler pasif bir bilinçlendirme imkanı sağlayabilir. Bir sosyal proje ya da yükümlülük olarak hayata geçirilebilir.

Türkiye sahip olduğu tarihi mirası çarçur etmek yerine, doğru şekilde kullanmayı başarabilirse kaosun, cehaletin ve kültürel yokluğun içinde perişan olan bu coğrafya içerisinde farklı bir geleceğe sahip olabilir. Bunun gerçekleşmesi için Devlet Kurumları, medya ve arkeologlar başta olmak üzere birçok kurum ve kişinin çaba göstermesi gerekiyor. Bu mesele tam olarak karanlıktan şikayet yerine mum yakmak meselesidir. Yoksa daha çok 500 trilyonluk hazineler bulunur bu ülkede.

Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi. İletişim: muammer.irec@deu.edu.tr

You must be logged in to post a comment Login