Yüzyıllar önce Maya fırtına tanrısı Huracán, doğaya zarar verdiğimizde kendimize de zarar verdiğimizi öğretti.
Antik Maya halkı, evrendeki her şeyin – doğa dünyasından günlük deneyimlere kadar – güçlü bir manevi gücün parçası olduğuna inanıyordu. Onlar, farklı tanrılara tapan politeistler değil, çeşitli tanrıların sadece o gücün tezahürleri olduğuna inanan panteistlerdi.
Bunun en iyi kanıtlarından bazıları, Maya dünyasının en güçlü varlıklarından ikisinin davranışlarında bulunuyor: İlki, adı her sonbaharda milyonlarca kişi tarafından hâlâ anılan yaratıcı tanrı Huracán. İkincisi ise, MS birinci binyılın başlarından bir yıldırım tanrısı olan K’awiil.
(İlgili: Meksika’da Tanrı K’awil’in Nadir Heykeli Keşfedildi)
Amerika’nın yerli dinlerini inceleyen bir araştırmacı olarak James L. Fitzsimmons, bu iki varlığın 1000 yıldan fazla bir süreyle birbirinden ayrılmış olmasına rağmen ilişkili olduğunu ve bize doğayla olan ilişkimiz hakkında bir şeyler öğretebileceğini düşünüyor.
Huracán, ‘Gökyüzünün Kalbi’
Huracán bir zamanlar, bugün Guatemala’nın güney dağlık bölgelerinde yaşayan Maya halklarından biri olan K’iche’nin bir tanrısıydı. 16. yüzyıldan kalma bir dini metin olan Popol Vuh’un ana karakterlerinden biriydi. Adı muhtemelen Karayipler’den geliyordu, diğer kültürler de fırtınaların yıkıcı gücünü tanımlamak için bu adı kullanıyordu.
K’iche’ler, K’iche’ dilinde “tek bacak” anlamına gelen Huracán’ı hava durumuyla ilişkilendirdiler. Ayrıca yeryüzündeki tüm yaşamın, insanların bile yaratıcısı olduğundan, onu başlıca yaratıcı tanrıları olarak kabul ediyorlardı.
Bu nedenle bazen “Gökyüzünün Kalbi” olarak da biliniyordu. K’iche dilinde k’ux sadece kalp değil, aynı zamanda yaşamın kıvılcımı, tüm düşünce ve hayal gücünün kaynağıydı.
Ancak Huracán kusursuz değildi. Hatalar yapmış ve zaman zaman yarattıklarını yok etmişti. İnsanların kendisine eşit olmaması için onlara zarar veren kıskanç bir tanrıydı. Örneğin, onların evreni kendisi gibi görmelerini engellemek için görüşlerini bulandırdığına inanılırdı.
Huracán, üç ayrı kişilik olarak var olan bir varlıktı: Yıldırım Huracán, En Genç Yıldırım ve Ani Yıldırım. Her biri farklı türde yıldırımları temsil ediyordu, büyük şimşek çakmalarından küçük ve ani ışık patlamalarına kadar.
Başka bir fırtına tanrısı
Popol Vuh, tanrıların güçlerini istediği gibi kullanabileceğini ima eder, ancak diğer dini metinler daha açık. Popol Vuh’un yazılmasından 1.000 yıl önce, Huracán’ın farklı bir versiyonu olan K’awiil vardı. Birinci binyılda, Meksika’nın güneyinden Honduras’ın batısına kadar olan bölgelerde tarım, yıldırım ve kraliyet tanrısı olarak saygı görüyordu.
K’awiil’in tasvirleri Maya çömleklerinde ve heykellerinde her yerde bulunabilir. Birçok tasvirde neredeyse insan gibidir: İki kolu, iki bacağı ve bir başı vardır. Ancak alnı yaşamın kıvılcımıdır ve bu nedenle genellikle kıvılcım çıkaran bir şey, örneğin bir çakmaktaşı balta veya yanan bir meşale alnından çıkıntı yapar. Bir bacağı ayakla sona ermez; yerine ağzı açık bir yılan vardır ve genellikle yılanın içinden başka bir varlık çıkar.
Gerçekten de, yöneticiler ve hatta tanrılar, bir zamanlar diğer doğaüstü varlıkları çağırmak için K’awiil’e törenler düzenlerlerdi. Kişileştirilmiş yıldırım olarak K’awiil’in, ataların ve tanrıların içinden geçebileceği diğer dünyalara açılan portallar yarattığına inanılırdı.
Gücü Temsil Etmek
Antik Maya uygarlığı için yıldırım, ham güçtü. Yaratılışın ve yıkımın temel bir unsuru olarak görülüyordu. Bu nedenle, antik Mayalar K’awiil’in birçok tasvirini yaptı. Yazmanlar onu bir enerji türü olarak ele alıp, “birçok yüze sahip” bir tanrı ya da Huracán’a benzer bir üçlünün parçası olarak yazdılar.
K’awiil, antik Maya sanatında her yerdeydi. Ancak hiçbir zaman merkeze alınmazdı. Ham bir güç olarak, başkaları tarafından kendi amaçlarına ulaşmak için kullanılırdı.
Örneğin, yağmur tanrıları onu bir balta gibi kullanarak tarım için tohumlarda kıvılcımlar yaratırdı. Büyücüler onu çağırırdı, ama esas olarak başka dünyalardaki varlıklarla iletişim kurmalarına yardımcı olabileceğine inandıkları için. Hükümdarlar bile danslar ve geçit törenlerinde onun tasviriyle yapılmış asalar taşırdı.
Dahası, Maya sanatçıları K’awiil’i hep bir şey yaparken ya da bir şeylerin gerçekleşmesine vesile olurken tasvir ederdi. Onlar gücün sahip olunan bir şey değil, yapılan bir eylem olduğuna inanırlardı. Güç, tıpkı bir yıldırım gibi, sürekli değişen ve hareket halinde olan bir şeydi.
Birbirine Bağlı Bir Dünya
Bu nedenle antik Mayalar, gerçekliğin durağan değil, sürekli değişen bir şey olduğunu düşünürlerdi. Mekan ve zaman, doğa güçleri ya da canlı ve cansız dünyalar arasında katı sınırlar yoktu.
Her şey şekil verilebilir ve birbirine bağımlıydı. Teorik olarak, her şey başka bir şeye dönüşebilirdi ve her şey potansiyel olarak canlı bir varlık olabilirdi. Hükümdarlar ritüeller yoluyla kendilerini tanrılara dönüştürebilirdi. Heykeller öldürülebilirdi. Hatta dağlar gibi doğal unsurların bile canlı olduğuna inanılırdı.
Bu fikirler, panteist toplumlarda yaygın olan düşüncelerdi ve bugün bile Amerika kıtasındaki bazı topluluklarda varlığını sürdürüyor.
Ancak bu düşünceler bir zamanlar ana akımdaydı ve 1.000 yıl sonra Huracán döneminde K’iche’ dini için önemli bir parça haline gelmişti. Popol Vuh’un Huracán’ın insan görüşünü bulandırdığı bölümde anlatılan derslerden biri, insan algısının bir yanılsama olduğudur.
Yanılsama, farklı şeylerin var olmadığı değil, aksine bu şeylerin birbirinden bağımsız oldukları yanılsamasıdır. Bu anlamda Huracán, kendi yaratıklarına zarar vererek kendine de zarar vermiştir.
Her yıl yaşanan kasırga sezonu, bize insanlığın doğadan bağımsız olmadığını, doğanın bir parçası olduğunu hatırlatmalı. Ve Huracán gibi, doğaya zarar verdiğimizde kendimize de zarar veririz.
The Conversation. James L. Fitzsimmons. 3 Ekim 2024.
You must be logged in to post a comment Login