Bir çöl mağarasındaki 6000 senelik bir mezarda keşfedilen kurşun ve ahşaptan yapılma tarihi eserin, Levant’ta kaydedilen en eski eritilmiş kurşun olduğu ortaya çıktı. Uzmanlar kurşunun kaynağının Anadolu’da olduğunu belirtti.
Kudüs İbrani Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü’nden Naama Yahalom-Mack’a göre, eski bir değnek ile minik bir kılıcın arası bir şey gibi görünen eser, İsrail’in kuzey Negev Çölü’ndeki insanların – bakır işçiliği ile bilinen – Geç Kalkolitik Çağ’da kurşunu eritmeyi öğrendiklerini gösteriyor.
Ayrıca, kurşun üzerinde gerçekleştirilen analiz, kurşunun Levant’ın bir parçası olan Anadolu’dan ya da doğu Akdeniz’i kapsayan bir alandan geldiğini gösteriyor. Eserin, ölen kişinin yanına yerleştirilmiş olması ve üzerindeki aşınma izleri, onun muhtemelen değerli bir alet olduğunun göstergesi.
Live Science’a konuşan Yahalom-Mack şöyle diyor: “Bu inanılmaz bir keşif, son 5000 yıldır eşsiz bir şekilde korunmuş, Anadolu’dan gelen bir maddeden yapılmış bu obje, büyük ihtimalle beraberinde gömülen insan için çok yüksek bir değere sahipti”
Araştırmacılar eseri, 1970’lerden beri arkeologların radarında olan Ashalim Mağarası’nda keşfettiler. 2012’de İsrail Mağara Araştırmaları Merkezi, mağaranın haritasını yeniden oluşturup eseri keşfettiklerinde bir grup arkeoloğu yardıma çağırdı.
Araştırmayı yürüten arkeologlar Mika Ullman ve Uri Davidovich, içerisinde bir gömü odasını da barından labirent odaları üzerinde çalıştılar. Yahalom-Mack, odanın çok küçük ve alçak olduğunu, araştırmacıların gizli odayı görebilmek için karınları üzerinde sürünerek ilerlemek zorunda kaldıklarını belirtiyor ve ekliyor: “Eser, orada öylece duruyordu, tek yapmaları gereken şey, olduğu yerden onu almaktı.”
Eser, yontulmuş bir kurşun parçasına eklenmiş ahşap bir çubuktan oluşan küçük bir obje. Araştırmalara göre, ahşap 22,4 cm uzunluğunda ve Negev Çölü’nde yaygın olarak bulunan ılgın ağacından yapılma. Kurşun parça ise 3,7 cm uzunluğunda ve yaklaşık 155 gr. Radyo karbon testine göre ahşap, MÖ. 4300 ile 4000 yılları arasına dayanıyor ve Yahalom – Mack’a göre ise “ahşaptan bir eserin bu kadar uzun bir süre korunmuş olması olağanüstü bir durum.”
Mavimsi-beyaz ve dövülebilir bir maden olan kurşun, doğada genellikle (örneğin çinko, gümüş ya da bakır gibi) diğer elementlerle beraber bulunur. Kurşun nadiren kendi başına bulunduğundan, maden işçileri kayalardan çıkarmak için onu eritmek ya da ısıtmak zorunda kalırlar. Aslında eritilmiş kurşunun, Geç Kalkolitik Çağ’da pek rastlanan bir şey olmadığını belirtiyor Yahalom-Mack. Yine de, bu devirde insanlar kurşunu nasıl eritebileceklerini ve bakırla alaşım haline getirebileceklerini çözmüşlerdi ki bu, kurşunun daha düşük sıcaklıklarda eritildiği ve bakırın eritilmesinin kurşundan daha zor olduğu gerçeği düşünüldüğünde oldukça sıra dışıdır.
Kurşun, Negev Çölü’nde doğal bir biçimde oluşmadığından, eserin keşfinden sonra araştırmacılar, kurşunun kaynağını bulmak için izotoplarını incelediler. Analiz, eserin saf kurşundan, büyük ihtimalle de Anadolu’nun Toros Dağları’ndan eritilerek elde edilmiş olabileceğini gösterdi. Araştırmacılara göre, ya eserin bitmiş ve tamamlanmış hali Anadolu’dan getirildi ya da sadece hammaddeler getirilerek obje Levant’ta oluşturuldu.
“Kalkolitik kültür, insanların sanatta ve zanaatta gösterdikleri şaşırtıcı yetenekleri ile oldukça gelişmiş bir kültürdü, bu durumda bulunan eser de, Kalkolitik kültür hakkında bildiklerimizi tasdikliyor” diyor Yahalom-Mack ve Kalkolitik Çağ’da insanların aynı zamanda fildişi oymacılığı yaptıklarını ve “mum döküm işlemi” adı verilen bir yöntemle de metal objeleri işlediklerini belirtiyor.
Geç Kalkolitik Dönem insanlarının bu eseri nasıl ve ne için kullandıkları ise bir muamma.
Eser, çoğunlukla törensel amaçlarla kullanılan bir topuz başı olabilir, çünkü Güney Levant’ta Nahal Mismar ya da Hazine Mağarası olarak da bilinen bir diğer Kalkolitik Dönem arkeolojik sit alanında da topuz başları bulundu. Yahalom Mack’a göre, Mismar’daki topuz başlarından farklı olarak, yeni bulunan eser büyük ihtimalle dökme metalden değildi ve aynı zamanda da daha küçüktü, o nedenle başka bir amaca hizmet ediyor olabilirdi.
Bir diğer fikir ise, eserin bir eğirmeç (öreke) olduğu yönünde; ahşap gövde çubuk işlevini görürken, kurşun obje de ağırşak işlevini görüyor olabilirdi. Kurşundaki aşınmalar ise, eğirme işleminden kaynaklanıyor olabilir. Eğer obje bir eğirmeçse, ağırşağı – tipik örnekleri taştan yapılan – diğer ağırşaklardan biraz daha ağır olabilir, bu da eserin kaba/iri dokunmuş iplik ürettiği anlamına gelmektedir. Araştırmacılar, eserin eğirmece dönmesinden önce bilinmeyen bir neden için kullanıldığını da tahmin ediyor.
Geç Kalkolitik Çağ’da birkaç tane daha kurşun işçiliği örneğine rastlamak mümkün, ama hiçbiri bu yeni keşfedilen eser kadar etraflıca incelenmiş değil. Örneğin, arkeologlar Kuzey Mezopotamya ve Doğu Anadolu’da, MÖ 4000’den önceye dayanan iki kurşun obje buldular; fakat bu objeler henüz incelenmediği için, eritilip eritilmedikleri ya da ana vatanlarından mı bulundukları noktaya getirilip işlendikleri bilinmiyor.
Eğer bu objeler eritilmiş madenlerden yapılma ise, bu bize Orta Doğu’daki eski çağ insanlarının kurşunu eritmeyi öğrenmiş olduklarını fakat grupların bu beceriyi muhtemelen birebirlerinden bağımsız olarak öğrendikleri bilgisini sunar.
Makale: Yahalom-Mack, N., Langgut, D., Dvir, O., Tirosh, O., Eliyahu-Behar, A., Erel, Y., … & Davidovich, U. (2015). The earliest lead object in the Levant. PloS one, 10(12), e0142948.
You must be logged in to post a comment Login