Yeni bir araştırma, Amerika’daki antik metropol Cahokia’nın çöküşünü aşırı kaynak kullanımına bağlayan teoriyi çürütüyor.
İlk bin yılın sonlarına doğru altın çağını yaşayan Cahokia, 20.000 kadar insana ev sahipliği yapmaktaydı. Kuzey Amerika’daki Mississippi Kültürü’nün üyeleri olan Cahokia sakinleri, alternatif olarak konut olarak kullanılan devasa höyükler, mezarlar, buluşma alanları veya tören merkezleri inşa ettiler. Cahokia’da kilden süslü kaplar ve heykeller yapan zanaatkarların, mısır çiftçilerinin, hatta Stonehenge benzeri ahşap daireler vasıtasıyla zamanın akışını inceleyen astronomların olduğu hareketli bir toplum yaşıyordu.
MS 700 civarında küçük bir yerleşim olarak kurulan Cahokia, 1050 yılına gelindiğinde Londra ve Paris ile yarışan bir metropole dönüştü. Ancak 200 yıl sonra, bir zamanlar gelişmekte olan bir medeniyete ev sahipliği yapan bu yerleşim, günümüzde hala bilinmeyen bazı sebeplerden ötürü anıtsal toprak yapılarını terk edip ortadan kayboldu.
(Dışkılar, Cahokia’nın Çöküşüne Dair Bilgi Veriyor)
Cahokia’nın çöküşü ile ilgili çevresel felaketler veya komşu gruplarla yapılan siyasi çatışmalar gibi çeşitli etkenleri sorumlu tutan farklı teoriler bulunuyor. Mississippililer geride kanıt olarak hiçbir şey bırakmadıkları için bilim insanları bu topluluğun yaşadıkları yeri terk etmesine neyin sebep olduğunu muhtemelen asla öğrenemeyecekler.
Yeni yapılan araştırma en azından sıkça bahsedilen açıklamalardan birini geçersiz kılıyor gibi görünüyor. Illinois Üniversitesi’nden arkeolog Caitlin Rankin tarafından yönetilen bir araştırma ekibi, Cahokia’daki höyükleri çevreleyen toprağın 1800’lerin ortalarına, yani Mississippililer bölgeyi terk ettikten yüzyıllar sonraya kadar sabit kaldığını gördü. Geoarcheology dergisinde yayınlanan araştırma, Cahokia’lıların civar ormanlardaki ağaçları gereğinden fazla kesmesinin erozyon ve seli tetikleyip bölgeyi yaşanılmaz hale getiren doğal felaketlere sebep olduğu iddiasını çürütüyor.
“Burada, ortada aşırı kereste kullanımına işaret eden kanıtlar vardı.” diyor Rankin. “Ancak söz konusu iddia bu insanların materyalleri geri dönüşüm yapar gibi tekrar kullanabileceği gerçeğini hesaba katmıyor. “Aklımıza gelen ilk şey, bu insanların bölgeyi ormansızlaştırdığı, ya da en azından ormansızlaşmanın bu olaya yol açtığı olmamalı.”
Rankin, St. Louis’deki Washington Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olduğu 2017 yılında Cahokia’da kazı çalışmaları yürütmeye başladı. Bölgedeki bir derenin yakınından toplanan toprak örneklerinin incelenmesi sonucunda, selle ilişkilendirilebilecek herhangi bir çökelti izine rastlanmaması Rankin’i şaşırttı, çünkü eğer şehrin antik sakinleri ormansızlaştırmanın bir sonucu olarak ekosistemlerini yok oluşa sürüklediler ise deniz seviyesindeki alanın da kesinlikle sular altında kalması gerekirdi.
Rankin’in bildirdiğine göre aşırı kaynak kullanımı teorisi, Avrupalı kolonicilerin kaynakları sömürmesini Amerika Yerlilerinin eylemleriyle birleştiren Batı merkezli dünya görüşünden kaynaklanıyor.
“Son damlasına kadar tüketmek Batılı zihniyetin yapacağı bir şey.” diye söylüyor Rankin. “Ancak yerli kültürler böyle bir zihniyete sahip değildi.”
Aşırı kaynak kullanımı tahminini 1993 yılında ilk defa Güney Illinois Üniversitesi’nden Neal Lopinot ve William Woods ortaya attı. İlk bakışta açıklama mantıklı duruyor, zira Lee Bey’e göre Cahokia’nın altyapısı, konutların, ahşap çemberlerin, kazıklı çitlerin veya kütük duvarların yapımında kullanılmak üzere bol miktarda odun gerektiriyordu. Ancak, Rankin tarafından incelenen toprak örnekleri, Mississippililer on binlerce ağacı kesseler dahi bu eylemlerin bir medeniyeti yok edecek şiddette sellere sebep olmayacağını gösterdi.
Cahokia halkı yazılı bir dile sahip değildi, bu sebeple bu antik metropolün gizemleri çoğunlukla arkeolojik kanıtların sunduğu ipuçlarının incelenmesi ile çözülüyor. İpuçları ise karşımıza insan dışkısı dahil olmak üzere pek çok farklı şekillerde çıkabiliyor.
Kaliforniya Üniversitesi’nden arkeolog A.J. White geçtiğimiz birkaç yılı Cahokia’nın nüfusu hakkında bilgi toplamak adına yiyeceklerin sindirimi sırasında midede üretilen bir molekül olan coprostanolü inceleyerek geçirdi. Geçtiğimiz Ocak ayında White ve meslektaşları da benzer bir şekilde bu Kolomb öncesi şehir ile ilgili yaygın anlatılarla ters düşen olan bir çalışma yayınladılar. Cahokia, terk edilmesiyle modern tekrar keşfi arasında geçen sürede bir hayalet şehre dönüşmedi; aksine, 1500 yılı civarında şehre yeni yerleşimciler bile geldi.
“Bölgede yüzyıllar süren Amerika Yerlisi varlığını tespit edebildik.” diyor White 2020 yılındaki bir açıklamasında.
Aşırı kaynak kullanımı teorisini ilk defa ortaya atan araştırmacılardan biri olan Lopinot, Rankin’in konuya yeni yaklaşımını memnuniyetle karşıladığını belirtiyor.
Lopinot son olarak şunları ekliyor: “Cahokia’nın çöküşü bir gecede gerçekleşmedi. Aksine, süreç yavaş işliyordu. İnsanların bölgeyi neden terk ettiğini bilmiyoruz. Siyasi kutuplaşma, savaş, kuraklık veya bir hastalık bu çöküşün sebebi olmuş olabilir. Bilemiyoruz.”
Smithsonian Magazine. 16 Nisan 2021.
Makale: Rankin, C. G., Barrier, C. R., & Horsley, T. J. (2021). Evaluating narratives of ecocide with the stratigraphic record at Cahokia Mounds State Historic Site, Illinois, USA. Geoarchaeology.
You must be logged in to post a comment Login